Emre Kızılkaya

Haber okumayana gözaltı, yazana tutuklama 

26 Temmuz 2017
Basın özgürlüğünün demokrasi için olmazsa olmaz olduğu hep söylenir. Bir haftadır yaşanan iki olay, bu sözün anlamının hayatın içinden en sağlam örnekleri...
 
Önce üstünde "HERO" (İngilizcede 'kahraman') yazan tişörtler giyen çok sayıda vatandaş gözaltına alındı...
 
Bu vatandaşların birçoğu, bu tişörtü bir FETÖ sanığının da giydiğini bilmediklerini, çünkü son günlerde haberleri takip etmedikleri yönünde savunma yaptı.
 
Yani haber okumamak ve dolayısıyla güncel gelişmeler konusunda bilgi edinmemek, bu vatandaşların gözaltına alınmasına neden oldu.
 
 
Ardından, önceki gün başlayan Cumhuriyet davasını gördük.
 
Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Murat Sabuncu gibi yıllarını gazeteciliğe vermiş isimlerin aylardır tutuklu oldukları dava...
 
İddianamede delil diye gösterilen haberlere, tweetlere bakınca, vicdanlı herkesin bunun "eleştirel gazeteciliğin yargılandığı bir dava" olduğunu hemen söyleyebileceği bir dava bu...
 
Kısacası, Türkiye'de haber okumadığınız için de, haber yazdığınız için de hapsedilebiliyorsunuz -ki bu tutarsız bir durum:
 
Özgürlüğünüz pahasına sizden haberleri takip etmenizi bekleyen devlet, o haberleri yazmayı meslek edinmiş kimseleri gerçekleri bildirdikleri için özgürlüklerinden mahrum bırakabiliyor.
 
İşte, basın özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı, bu yüzden demokrasinin olmazsa olmazı...
 
 
Çizim: Tarık Tolunay
 
 
Kadri Gürsel bu yüzden 9 ay sonra nihayet yapabildiği savunmasında, "Bağımsız, sorgulayıcı, eleştirel bir gazeteci olduğum için karşınızdayım" dedi mahkeme heyetine...
 
Murat Sabuncu da dünkü savunmasına "Bu dava bütün gazetecilere bir gözdağı davasıdır. Türkiye'de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmaktır" diye başladı.
 
Ahmet Şık'ın ise savunmasını bugün yapması bekleniyor. Eminim o da bir kez daha basın özgürlüğü dersi verecektir, yıllardır hem üniversitede hem gazete sütunlarında yaptığı gibi...
 
Biliyorum, çünkü Ahmet Şık yargıya sızmış FETÖ'cülerce 2011'de Oda TV davasında yargılanırken yine Çağlayan'da, 13. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda verdiği basın özgürlüğü dersini izlemiştim.
 
O günlerde, FETÖ konusunda televizyon ekranlarında iktidarı ve toplumu uyaran Kadri Gürsel ile birlikte, Nedim Şener'i Silivri Cezaevinde ziyaret edebilmek için Adalet Bakanlığı ile yazışıyorduk.
 
 
Bu insanların hepsinin, daha iyi bir demokrasi için ellerini taşın altına sokan, cesur, idealist gazeteciler olduğuna şahidim.
 
Çünkü biliyorlar ki, demokrasi için hiçbir şey, bilgi sahibi bir seçmen kitlesinden daha önemli değildir.
 
Seçmenlerin bilgilendirilmesi için ise haberler kritik önemdedir.
 
'Haber'in TDK sözlüğündeki anlamı şu: "Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi."
 
Bence bu tanımda bir eksiklik var, o da zaman ve bağlam; çünkü olay ve olgular hakkındaki her bilgi "haber" değildir.
 
Haber, 'belirli bir bağlamda sunulan vakitli bilgi'dir. Örneğin eski bir olay ve olguyla ilgili olsa bile yeni ortaya çıkmış bir bilgi, anlamlı bir bağlam içinde sunulduğunda haber haline gelir.
 
Haberleri takip ederek, vakitli ve bağlamında bir sürekli bilgilendirme sürecinin parçası oluruz.
 
Evrensel gazetecilik kuralları, haberlerin nesnelliğini ve tarafsızlığını garanti altına almak için, demokratikleşen toplumlarca tarihsel süreç boyunca şekillendirilmiştir.
 
Habercilik eskiden tek yönlü bir süreç iken (gazeteci ile okur arasında) bugünkü etkileşim araçları sayesinde çift yönlü hale gelmiştir.
 
Örneğin geçen hafta İstanbul'u seller bastığında milyonlarca okur sabahtan hürriyet.com.tr'ye adeta akın etti ve muhabirlerimizin derlediği güncel bilgilerden (şehrin farklı noktalarında son duruma dair görseller, uzman görüşleri, günün ilerleyen saatlerine dair bilimsel öngörüler vb.) haberdar oldu.
 
Öğlen olduğunda, #HalkınHürriyeti Whatsapp hattımıza okurlardan yüzlerce video gelmişti. O gün bu videolardan yapılan derlemeyi de 2.5 milyon kişi izledi. Haber sürecinin çift taraflı hale geldiğine dair güzel bir örnek bu...
 
 
 
Habercilik seçmenlerin bilgilendirilmesi açısından her zaman önemliydi, ama internetle birlikte etkisi bugün örgün eğitimin bile önüne geçmiş durumda.
 
İşte bu açıdan medyanın, bir demokrasi olarak kalmak istiyorsak basın özgürlüğüyle tüm vatandaşları bilgilendirebilmesi, bunu yaparken gazetecilerin hapsedilme korkusu yaşamaması kritik önemde.
 
Çünkü "HERO" tişörtünden İstanbul yağmurlarına dek hayatımızı doğrudan etkileyen her güncel konuda bilgi edinmek için Türkiye'nin en önemli destinasyonu, okul kitapları veya YouTube kanalları değil, Hürriyet gibi bu işi on yıllardır evrensel gazetecilik kurallarına bağlı kalmaya çalışarak yapagelen az sayıdaki güvenilir kaynak...
 
Alain de Botton'un "News: A User's Manual" (Haberler: Bir Kullanıcı Rehberi) adlı eserinde belirttiği gibi:
 
"Eğitimle ilgili tüm konuşulanlara bakılırsa modern toplumlar, kendi bireylerinin eğitilmesinde açık ara en büyük etkiye sahip olan yöntemi yeterince irdelemiyorlar. Okul sınıflarında ne olursa olsun, daha kudretli ve sürekli bir eğitim, ekranlarımızda gerçekleşiyor. Sadece ilk 18 yılımızda sınıflara doluşan bizler, hayatlarımızın geri kalanını, herhangi akademik kurumdan çok daha fazla nüfuza sahip haber kuruluşlarının öğretmenliğinde geçiriyoruz. Resmi eğitimimiz bittiğinde, haberler bizim öğretmenimiz oluyor. Kamusal hayatın tonunu belirleyen, kendi duvarlarımızın ötesindeki toplumun izlenimlerini şekillendiren tek ciddi güç, haberler. Siyasi ve toplumsal gerçekliği haberler yaratıyor. Devrimcilerin pek iyi bildiği gibi, bir ülkenin zihniyetini değiştirmek isterseniz tanklarınızı sanat galerilerine, milli eğitim bakanlığına veya ünlü roman yazarlarının evlerine değil, siyasi teşekkülün sinir sistemi olan haber merkezlerine sürersiniz."
 
Bugün artık sanık sandalyesinde oturdukları mahkemelerde adeta insan aklıyla dalga geçen FETÖ'nün darbeci askerleri, 15 Temmuz'da hürriyet.com.tr ve CNN Türk'ü basıp yayınımızı kesmeye bu yüzden kalkışmamış mıydı?
 
Bu nedenle, demokrasimizin ve ülkemizin ilerlemesini sağlamasının tek yolu, gazetecileri özgürleştirmek ve bilginin serbest dolaşımına imkan sağlayan bir hukuk devletini sağlamlaştırmaktır.
 
Gazetecilerin yazdığı kitapları basılmadan toplatan, hiçbir zaman evrensel gazetecilik kuralları uygulamamış kendi yandaş medyasını ahlaksız algı operasyonları için kullanan, deliller uydurup hakikati hapseden FETÖ ile ancak bu şekilde etkin mücadele edebiliriz.
 
FETÖ ile mücadelede ciddi olan bir devlet, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık gibi gazetecileri sanık sandalyesine oturtmak yerine, FETÖ davalarında bilirkişi yapar. 
 
 
Yeni medyadan 4 taze haber, 4 mühim konu
 
* Facebook'un haber ortaklıkları yöneticisi Campbell Brown, bir haber abonelik sisteminin Ekim'den itibaren test edilmeye başlayacağını açıkladı.
 
* Yeni medyanın yarattığı platformlar, içeriği değersizleştirebiliyor. Platform sahiplerinin tamamının üzerinde durması gereken bir konu bu... Google'ın spam niteliğindeki SEO içerikleriyle mücadelesi gibi, bugünlerde müzik akış servislerinin de başı kötü niyetli veya fırsatçı içeriklerle belada... Bir şarkı popüler olduğunda o şarkıyla aynı ada sahip yüzlerce farklı şarkı peyda oluyor kısa sürede... İşte bu "değersizleşme" süreciyle ilgili güzel bir yazı.
 
comScore araştırmasına göre Y kuşağının reklama sabrı 5-6 saniye...
 
* Eskiden bir dükkan kapansa da siz oradan alacağınızı alıp evinize koyduysanız uzun vadede pek de zararınız olmazdı. Dijital servislerin en kötü yanı, sahip olduğunuz birçok şeyi bulutta tutması. Bu yüzden bir gün fişi çekip giderlerse her şeyiniz de onlarla beraber gidebilir (Google'ın aniden kapanıp Gmail'deki e-postalarınız dahil herşeyinizi sildiğinizi düşünün). Reddit kullanıcısı 'makemakemake' SoundCloud'ın 50 gün içinde kapanacağı iddialarının ardından bütün siteyi bir hafta sonunda indirdiğini söylüyor.
Yazının Devamını Oku

Ya şirketler de erişim engellemesi yaparsa?

19 Temmuz 2017
Keyfi uygulamaların demokratik hakları giderek daha çok aşındırdığı günümüzde, konumuz ağ tarafsızlığı...

Dijital platformların, hakim oldukları alanlarda kendi çıkarları lehine manipülasyon yapması (AB'nin Google'a verdiği ceza) yahut üçüncü tarafların yaptığı manipülasyonu engellememesi ve hatta teşvik etmesi (Facebook'da yalan haberlerin yayılması sorunu) tartışılıyor.

Teknolojik tekelleşmeye ve oligopolleşmeye dair bundan daha eski ve en az bunlar kadar önemli olan bir diğer tartışma konusu olan "ağ tarafsızlığı" ise bir kez daha gündeme geldi.

Ağ tarafsızlığı, hizmet sağlayıcısı altyapı şirketlerinin tüm internet sitelerine eşit davranması anlamına geliyor.

Yani örneğin bir şirket, fiber optik kablo altyapısını tekelinde bulundursa bile, "Ben şu siteye daha az trafik göndereceğim" veya "O sitenin trafiği arttığı zaman müşterilerden ekstra ücret talep ederim" gibi ayrımcı uygulamalar yapamıyor.

Peki 2003'te sözlüklere giren "ağ tarafsızlığı" meselesi neden tekrar gündeme geldi?

Çünkü geçen hafta ABD Federal İletişim Komisyonu Başkanı Ajit Pai, eski başkan Barack Obama döneminde ağ tarafsızlığını kanunen garanti altına almak için yapılan yasal düzenlemelerin geri alınabileceği sinyalini verdi.

Obama, vatandaşların internet erişimini, yasal ifadesiyle "ortak taşıyıcı" diye sınıflandıran bir düzenleme yapmıştı.

Böylece ABD'de tıpkı elektrik, su ve doğalgaz kullanımında olduğu gibi, altyapı şirketleri de

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyada sahte hesap açanlar dikkat

12 Temmuz 2017
hürriyet.com.tr Teknoloji Editörü Selim Öztürk tarzında bir başlık attım ama merak etmeyin, "O hesapları hemen silin" demeyeceğim. Başka bir hikaye anlatmak istiyorum. Soru şu: Sahte hesabınız var diye kimliğinizin gizli kalacağından emin misiniz? Dünyanın en güçlü emniyet müdürü bile bunu yapamamışken, bence o kadar emin olmayın. Şöyle ki...

Dünyanın en güçlü ve en ünlü emniyet genel müdürleri herhalde Amerikan Federal İstihbarat Dairesi (FBI) başkanlarıdır...

Hillary Clinton'ın e-posta skandalına açtığı soruşturma ve açıklamalarıyla Donald Trump'ın başkanlığı kazanmasında pay sahibi olan, ama Trump'ı da soruşturmaya kalkınca FBI Başkanlığından kovulan James Comey de böyle bir isimdi.

Comey'nin görevden alınışıyla ilgili binlerce haber yapıldı. Başkan Trump'ın Comey'i kovmasından bir süre önce çıkan bir başka haber ise gözden kaçtı.

Bu haber internetin doğası gereği kimsenin kolay kolay gizlenemediğini gösteriyordu. İşte 5 maddede o ilginç araştırma:

1) İlk ipucu: Konuşmasındaki birkaç kelime

James Corney, hala FBI Direktörü olarak görev yaptığı 29 Mart'ta katıldığı bir panelde Twitter'a yeni üye olduğunu, Instagram'da da 9 takipçisi bulunduğunu söyledi. 

<blockquote class="twitter-tweet" data-lang="en"><p lang="en" dir="ltr">Fun fact: <a href="https://twitter.com/hashtag/FBI?src=hash">#FBI</a> director James <a href="https://twitter.com/hashtag/Comey?src=hash">#Comey</a> is on twitter &amp; apparently on Instagram with nine followers. <a href="https://t.co/lDIFirzVeh">pic.twitter.com/lDIFirzVeh</a></p>&mdash; Kevin Rincon (@KevRincon) <a href="https://twitter.com/KevRincon/status/847285153801969664">March 30, 2017</a></blockquote>

Yazının Devamını Oku

Google’a cezadan bize ne... demeyin

28 Haziran 2017
Google’ın kullanıcılarına sunduğu arama sonuçlarını kendi lehine manipule ettiğine hükmeden Avrupa Komisyonu’nun verdiği 2.42 milyar Euro tutarındaki rekor ceza; teknoloji şirketleri, regülatörler ve kamuoyu arasındaki ilişkiyi yeniden biçimlendirme potansiyeli taşıyor. Bir sonraki dev ceza AdSense ve Android'e kesilebilir. Bu yüzden medya şirketleri ve reklamverenlerin de yakından izlemesi gereken sürecin olası etkilerini anlamak için, komisyonun bilgi yazısını beş soru ve beş cevapla özetleyelim:

 

1- Soruşturma nasıl başladı?

Google’ın Avrupa ve ABD’deki rakiplerinin ilettiği bir dizi şikayet üzerine Avrupa Komisyonu Kasım 2010’da arama devine karşı söz konusu soruşturmayı başlatmıştı. Google’ın yazılı savunmasını yeterli bulmayan ve verdiği taahhütleri yerine getirmediğine hükmeden komisyon, Nisan 2015 ve Temmuz 2016’da ön görüşlerini hazırladı. Google bu ön görüşlere karşı sözlü savunma hakkını kullanmadı. Avrupa Komisyonu dün nihai kararını açıkladı ve tarihindeki en ağır cezayı Google’a kesti. Komisyon, ticari sır niteliğinde bilgiler içeren tam raporunu Google’dan izin almadığı için henüz yayınlamadı (dosyanın tamamını bir kişi okusa 17 bin yıl sürüyor!), fakat karara dair özet bilgi yazısı da epey doyurucu.

2- Bu cezanın sebebi ne?

Bilgi yazısında cezanın nedeni olarak Google’ın, “AB’nin antitröst yasalarını ihlal etmesi” gösteriliyor. “Tröst” kavramı TDK sözlüğünde “tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği” diye tanımlanıyor. Komisyonun raporuna göre Google, “internet arama piyasasındaki hakim konumunu kötüye kullanıp ‘karşılaştırmalı alışveriş piyasasında’ rekabeti boğmaya çalışıyor.” Yani bir ürününün (Google arama motoru) sahip olduğu pazar hakimiyetini, bir başka ürününün (Google Shopping adlı fiyat karşılaştırma motoru) lehine “yasadışı bir avantaj” olarak kullanıyor.

3- Yani Google tam olarak ne yapıyormuş?

Yazının Devamını Oku

Kahraman süpermarket dijitale karşı

21 Haziran 2017
Elektrik enerjisinin kitlesel kullanıma girmesinden bu yana, yani kabaca 100 yıldır en çok insanı, en hızlı etkileyen dönüşüm süreçlerinden birini bugünlerde perakende sektöründe yaşıyoruz. Beş tane teknoloji devi, ama özellikle de birisi, çevremizdeki her şeyi değiştiriyor. Türkiye'nin bu dönüşüme ne kadar hazır olduğu ise tartışılır…

Türkiye’nin 1980’lerde serbest piyasa ekonomisine geçişinden sonra, özellikle 1990’lardan itibaren, Ferhan Şensoy’un oyununun da etkisiyle “kahraman bakkal süpermarkete karşı” romantizmi başlamıştı.

Bugün de “Kahraman süpermarket dijital devlere karşı” diye özetlenebilecek yeni bir köklü dönüşüm sürecindeyiz ve her romantizmde olduğu gibi yine "değişmeyi reddeden kahraman" kaybedecek.

The Atlantic’in "2017 Büyük Perakende Kıyameti" adını verdiği bu olguya birkaç hafta önce kısaca değinmiştim

Özetle, Büyük Veri ve Şeylerin İnterneti gibi kavramlar yaygınlaşıp e-ticareti dönüştürdükçe, tüketici davranışlarından şehirlerdeki trafik örüntülerine dek her şey değişiyor.

Geleneksel iş yöntemleriyle yetinen, tamamen fiziksel mağazalara dayanan perakendeciler bu süreçte zorlanıyor, hatta tasfiye oluyor.

“Dijital dev” deyince dünyada akla öncelikle beş şirket geliyor: Google, Facebook, Apple, Microsoft ve Amazon.

Bu teknoloji devileri aynı zamanda dünyanın en büyük şirketleri arasında tepedeki beşliyi oluşturuyor:

Yazının Devamını Oku

Hürriyet'in logosunu çok sevmemin 5 nedeni

7 Haziran 2017
Türkiye'de gazeteciliğin 69 yıldır amiral gemisi olan Hürriyet'in, bugün de dijitalin lideri olarak, özüne bağlı kaldığı halde kendini hep yenilemeyi başaran simgesine bir övgü...

 

Türkçenin bence en güzel kelimeleri, hürriyet ve eş anlamlısı özgürlük... ABD ve Avrupa'nın asırlık gazetelerine konan ve postacılık gibi meslekleri andıran biraz boş isimlere (Times, Post, Herald, Journal vb.) bakınca, gazeteciliğin ruhuna dair çok daha fazla şey söylemiyor mu bu kelimeler?

Sonuçta hürriyet, aynı zamanda Türk demokrasi tarihinin ilk kelimesi… 19. yüzyıldaki anayasa hareketinin çıkış noktası. İstibdadın yasaklı sözü… Milli iradeyi ilk kez vücuda getiren kalabalıkların –“vatan” ile birlikte- tutkuyla haykırdığı slogan… Bayraktarlarından Namık Kemal’in deyişiyle aşık olunası bir figür: “Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten…”

Hürriyet'in mevcut yazı tipi (font), uğruna şiirler yazılan, filmler çekilen Helvetica fontunun özelleştirilmiş bir versiyonu gibi görünüyor. Daha ilginci, Hürriyet'in fontunun, İsviçre tasarımı olan Helvetica'dan yaklaşık 10 yıl önce üretilmiş olması! 

Özellikle 1960'lardan itibaren hızla yayılan ve 20. yüzyılın en popüler fontlarından biri olan Helvetica, gazeteciliğin tarafsızlık ilkesiyle örtüşen bir ilkeden yola çıkarak yaratılmıştı: İnsanı belirli bir izlenime yönlendirmeyen, kendisini değil yazılan sözcüklerin anlamını öne çıkaran nötr bir görünüm.

"Fontun da tarafsızı mı olur?" demeyin.

Yazının Devamını Oku

Son dakika haberinde bir dünya markası: Türkiye

24 Mayıs 2017
Evet, bunu söylemek abartı olmaz.

Türkiye’de medya en ağır eleştirileri hak edecek işleri sık sık yapsa da, son yıllarda yaşanan “son dakika haberi” yoğunluğunun geliştirdiği refleksler sayesinde en azından bu alanda dünya ile yarışabilir düzeyde.

New York’un Times Meydanı’nda geçen hafta yaşanan, bir kişinin öldüğü olayı ilk olarak hürriyet.com.tr’nin, ardından New York Times'ın duyurması bu yüzden tesadüf değil. Diğer Türk haber siteleri de ya New York Times ile beraber, ya hemen sonra okurlarına son dakika bildirimi gönderdi. 

New York Times gazetesinin merkez binası olay yerine 5 dakika yürüme mesafesinde olmasına karşın hürriyet.com.tr, üstelik NYT’den daha fazla detayı, doğru ve eksiksiz bir şekilde okurlarına daha hızlı ulaştırdı.

Hürriyet.com.tr, iki ay önce de İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşanan araçlı ve bıçaklı terör saldırısını da İngiliz medyasının tamamından daha önce, doğru ve o anki bilgiler itibariyle eksiksiz şekilde duyurmuştu.

25-30 ülkenin en önemli yayıncılarının aplikasyonlarını telefonunda barındıran bir okur olarak, İsveç'ten Avustralya'ya diğer ülkelerde de durumun aynı olduğunu söyleyebilirim.

* * *

Geçen hafta Hamburg’da düzenlenen

Yazının Devamını Oku

Penguen kapandı, sırada gazeteler mi var?

12 Mayıs 2017
Penguen dergisinin baskıya son verme kararı üzücü, ama bunu "Kapanıyor" diye yorumlamak yanlış.

 

Yazının Devamını Oku