Paylaş
Irkçı düşünce kendisi gibi olmayanı dışlamakla ve farklı olanları psikolojik bir şiddete maruz bırakmakla kalmamaktadır. Bunun yanında ırkçılık, farklı etnik ve dini kökenlere sahip kişilerin hayatta dezavantajlı konuma düşmesine neden olmaktadır. Kuşkusuz ırkçılığın günümüzdeki tezahürlerinden birisi de farklı kültürlere ve dinlere mensup insanların gündelik hayatta psikolojik ve sosyal şiddete maruz kalması şeklinde gerçekleşir.
Günümüzde bilhassa Batı dünyasında bu şiddetten en çok nasibini alanlar Müslümanlar olmaktadır. İslamofobi olarak anılan bu eğilim, Müslümanlardan, sırf Müslüman oldukları için korkulması, onlardan nefret edilmesi ve hatta tiksinilmesi anlamlarını taşır. Tıpkı yabancı düşmanlığı anlamına gelen zenofobideki gibi, İslamofobi’de de bu korku ve nefretin kökeninde nefret edilen kültür/din hakkında derin bilgi sahibi olunması değil, tersine derin bir cehalet yatmaktadır. Hiçbir şey bu durumu, dünyanın en ünlü militan ateisti Richard Dawkins’in “İslam’ı eleştirmek için Kuran’ı okumama gerek yok” tweet’i kadar iyi açıklayamaz sanırım.
GEÇMİŞTE İSLAMOFOBİ
İslamofobi’yi tarihte gerilere götürmek mümkündür. Örneğin Reformasyon hareketinin mimarlarından Martin Luther’in Türkler ve Müslümanlarla ilgili olumsuz görüşleri onlarca örnekten sadece birisidir. Luther, Müslüman Türkleri Tanrı’nın Hıristiyanları cezalandırmak için gönderdiği“bela” olarak tasvir etmiştir. Benzeri birçok yaklaşım Erasmus gibi saygıyla anılan isimleri tarafından seslendirilmiştir.
Elbette İslamofobi bugün farklı bir şekilde tezahür etmektedir. O günlerde standart bir Batılının bir Müslüman ile karşılaşma olasılığı çok düşüktü. Müslümanlar hakkında öğrenilenler Doğu’yu ziyaret eden Batılıların yazdıkları ve bu yazarların hayal dünyalarında yarattıkları ile sınırlıydı.
GÜNÜMÜZDE İSLAMOFOBİ
Bugünse İslamofobi temelde iki kaynaktan beslenmektedir. Bu kaynakların birincisi kendini Müslüman olarak tanımlayan bazı kendini bilmezlerin işledikleri terörist eylemlerdir. Bu terörist eylemler neticesinde Batılıların zihninde yüzlerce yıldır süregelen “İslam şiddet dinidir” fikri güçlenmektedir. Maalesef Kuran’da sadece savunma savaşına izin verilmesine rağmen bu eylemler Kuran’ı gölgelemekte, İslam’la ilgili hatalı bir imaj sunmaktadır.
Oysa Kuran genel prensip olarak barışı benimsemiş, sadece zorla yurtlarından çıkarılan ve kendilerine savaş açılan Müslümanlara savaşma izni vermiştir. Allah istese Müslümanlara bu istisnayı da tanımayabilir, hiçbir şart altında savaşmayacaksınız diyebilir ve “pasifist” bir tutum benimsemelerini isteyebilirdi.
Ancak derinlemesine düşündüğümüzde Allah’ın neden Müslümanlar için pasifist bir tutum benimsemediğini anlamak güç değildir. Allah insanların barışa yönelmesini istemekle ve barışı emretmekle beraber, insanların basit dünyevi çıkarlar için savaşacaklarını bilmektedir. Eğer Allah, Müslümanlara kendilerini savunma hakkı vermese bu durumda dünyada tek bir Müslüman kalmazdı. Pasifizm kulağa hoş gelse de uygulanabilirliği olmayan naif bir dünya görüşü olmanın ötesine geçmeyecektir.
Günümüzde İslamofobi’yi besleyen diğer kaynaksa Müslümanların eski dönemlerden farklı olarak Batı’da da yaşıyor olmasıdır. Bu birliktelik, bu iç içe olma durumu zaman zaman bazı gerilimleri beraberinde getirmektedir. Batı’ya önce göçmen işçi veya sığınmacı olarak giden Müslümanlar zaman içinde Batı’nın bir parçası olmuş, Batılıların çalıştığı işlerde çalışmaya başlamış, onların faydalandığı imkânlara talip olmuşlardır.
GÜNAH KEÇİSİ TEORİSİ
Bu durum, sosyolojide günah keçisi denilen teorinin de iddia ettiği gibi toplumsal gerilimi beraberinde getirmiştir. Toplumun maddi olarak sıkıntı içinde olan, eğitimsiz kitleleri sosyo-ekonomik merdivenin altında olmalarından yabancıları sorumlu tutma yoluna gitmişlerdir. Bu durumda Müslümanlar günah keçisi ilan edilmiş ve sonuçta mevcut İslamofobi daha da güçlenmiştir. Benzer bir durumun İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin başına geldiğini hatırlatmakta fayda var. O dönemde de Almanya’da yaşanan ekonomik sıkıntılar ve bu sıkıntılar neticesinde oluşan toplumsal psikoloji, toplumda var olan Yahudi nefretini beslemiş ve insanlığın dehşetli bir dönemine kapı aralamıştır. Elbette İslamofobi’nin bunlar dışında beslendiği psikolojik, sosyal ve sosyo-biyolojik açıklamalar mevcuttur.
TOPLU GÖSTERİLERLE İSLAMOFOBİ
İslamofobi sadece bireysel olaylarda tezahür etmemekte, bazen toplu gösterilerle de varlığını hissettirmektedir. Amerika’da geçen hafta 21 eyalette toplanan İslam karşıtlarını buna örnek verebiliriz. Almanya’da benzeri görüşlere sahip İslam karşıtı bir topluluk Dresden şehrinde 25 binden fazla kişiyi toplamayı başardı.
İşin aslı sanılanın aksine İslamofobi sadece Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da değil, Doğu ve Güney Avrupa’da, bilhassa da Macaristan, İtalya, Polonya, Yunanistan gibi ülkelerde; hatta Asya ülkelerinde de güçlü bir akımdır. Myanmar, Hindistan ve Çin’de Müslümanlar, sırf dinleri nedeniyle işkenceye ve katliama varan zorluklarla yüz yüze gelmekteler. Myanmar’da Budist çoğunluk Müslümanları sindirirken, Çin yönetimi, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı Sincan’da bebeklere “Muhammed” de dahil olmak üzere Müslüman isimleri konulmasını yasakladı.
Peki, İslamofobi’nin önlenmesi için ne yapmak gerekir? Bu önemli konuyu yarınki köşemizde ele almaya çalışacağız.
İSLAMOFOBİ VE ŞİDDET
Günümüzde birçok sosyal araştırma İslamofobi’nin ne denli derin bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2015 yılında PEW araştırma şirketi tarafından yapılan bir ankette Müslümanlar en az sempati duyulan dini grup olarak öne çıkmışlardır. Katılımcılara sempati duydukları dini gruplara 100, hiç sempati duymadıklarına ise 0 vermeleri istenmiş, sonuçta Müslümanlar 100 üzerinden 40 puan almışlardır. Amerika’da yapılan başka bir ankette katılımcıların yaklaşık 1/5’i Müslüman komşu istemem derken, 1/3’i uçakta Müslüman görsem gerilirim demiştir. Bu anketlerin gerçek hayatta karşılığı olduğunun bir kanıtı son yıllarda defalarca kez Arapça konuştuğu için uçaktan indirilen yolculardır. 1 Nisan 2016’da eşi ve 3 çocuğu ile uçaktan indirilen Eaman-Amy Saad Shebley bunlardan birisi. İslamofobi’nin ne kadar canlı olduğunun bir diğer kanıtı geçtiğimiz hafta Portland’da başörtülü bir kadına saldıran bir Amerikalı erkeğin, kendisini durdurmaya çalışan iki kişiyi bıçaklayarak öldürmesi.
KURAN VE DUA
Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet bahşet ve içinde bulunduğumuz (harici) şartlar ne olursa olsun bizi doğruluk bilinciyle donat! (Kehf suresi 10)
Paylaş