Paylaş
Esasen ateşin bulunması değil; ateşin kontrol edilebilir halde hayata entegre edilebilmesi insanlığın önemli eşiklerinden biridir. Tarım, hayvancılık gibi yerleşik hayatın mimarı olarak görülen buluşlar bile temelde ateşe muhtaçtı. Eğer ateş olmasaydı, tarım bu denli önemli bir hal alabilir miydi? Sorusunu düşünmek lazım.
Ateş her daim insanları ve hatta başka canlıları da bir araya getiren bir araç olmuştur. Göçebe yaşamda yakılmış bir açık ateşin etrafında toplanmak ne ifade ediyorsa; yerleşik düzende bir sobanın ısıttığı odada bir araya gelmek aynı şeyi ifade etmiştir. Ateş yanan yer ya da bu oda; yemeklere ev sahipliği yapmış, eğlenceler, sohbetler, düşünceler yönünü bulmuş ve kültürler bu ateş etrafında oluşmaya başlamıştır. Yaşam standardı denen kavram ateş ile birlikte oluşmuş ve yükselişe geçmiştir.
ATEŞ ÇAĞ AÇMIŞTIR
Ateş ısınmayı sağlar, suyu ısıtır bize içecek verir, buzu eritir ve en önemlisi bizim için yemek pişirir. Çiğ beslenen insanlık önceleri güneşte kurutarak ya da suda saklayarak besinlerini pişirmiş olabilir ancak, ateşin keşfinden sonra kesin olarak pişirerek beslenmeye başlanılmıştır. Yetiştirilen ya da avlanan hayvanlar pişirilerek tüketilmeye, tahıl ürünleri, hububat ya da bazı bitkiler pişirilerek yenmeye başlanmıştır. Sonraki yıllar ya da bir sonraki mevsimler için yiyecekler ateş sayesinde işlemden geçirilip saklanmaya başlanmıştır. Bunlar ve bu gibi durumlar mutfak alışkanlıklarının ve yemek kültürünün oluşmasındaki en kalıcı etkilidir. Yani ateş mutfağın en fonksiyonel buluşudur.
AİLEYİ ANLATIR
Ateş ile birlikte aileler için yeni alanlar oluşmuş ve ateşin bulunması dile de etki etmiştir. Anadolu’da yemek pişirilen yere ocak denir. Türkçe sözlüğe baktığımızda da ocak kelimesi karşısında yemek pişirmeye yarayan yer açıklamasını görürüz. Ancak bizim kültürümüzde ocak kelimesi çok çeşitli anlamlara bürünerek; yemeğin piştiği yerin aileyi, toplumu bir araya getiren, etrafında toplanılıp birleşilen bir yer olduğunu ispatlamıştır. Ve ocak kelimesinin mutfaktaki karşılığı dışında kullanıldığı -neredeyse- her mana; bir kaynak, birleşim, bir arada olma, şefkatle yaklaşma durumlarını betimler. Örneğin maden çıkartılan yer, bostandaki fide dikim çukurları, çay satılan sohbet dükkanları, askeriyenin toplumdaki karşılığı, aynı düşüncedeki toplulukların toplandıkları yer ocak kelimesi ile betimlenir. En önemlisi ise; eve ve aileye de ocak denir.
MUTFAĞIN VARLIĞI
Özetle ateş; hem yerleşik hayata geçmeyi, hem yemek pişirmeyi, hem sohbet ve eğlence kültürünü ve hatta insanlığın toplumlara dönüşebilmesini sağlamıştır. Ateş bir mutfağın varlığını, kültürün gelişimini ve yeni yemekleri bize sunmuştur.
ÇİNGENE BÖREĞİ
Malzemeler
2 su bardağı kuru fasulye
300 gr kuşbaşı kuzu eti
2 adet soğan
2 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı biber salçası
4 dilim bayat ekmek
2 çorba kaşığı kuru nane
yeterince tuz
Yapılışı
Fasulyeleri akşamdan ıslatın. Sabah suyunu süzün. 10-15 dakika yeni su koyup haşlayın. Eti yıkayıp süzün. Suyunu çekene kadar ayrı bir tencerede pişirin. Azar azar sıcak su ekleyin ve et yarı yumuşayıncaya kadar pişirin. Fasulyeyi etin olduğu tencereye ekleyin. Üzerini geçecek kadar sıcak su ekleyin. Fasulye de pişince tuzu ekleyin ve 5 dakika daha kaynatıp ocağın altını kapatın.
Soğanları ince ince doğrayın. Ayrı bir tencerede biraz yağ ve tuz ile kavurun. Salçayı ekleyin ve kokusu çıkana dek 2-3 dakika kavurun. Bayat ekmekleri etli fasulyenin içine doğrayın. Tabaklara pay edin. Üzerine soğanlı sosu gezdirin ve bol nane serpin. Afiyet olsun.
Paylaş