EFENDİM, polisimiz bu kez kolon operasyonu yapmış ve Ankara Büyükşehir Belediyesi, Sağlık ve Bayındırlık Bakanlığı’nda görevli çok sayıda kişiyi ve bazı müteahhitleri gözaltına almış.
Ben burada hep yırtınıyorum. Devlete, hükümete ve İçişleri Bakanlığı’na çağrıda bulunuyorum:
"Beyefendiler, şu belediye işlerini mercek altına alın. En büyük vurgun buralarda oluyor. Bunların adamı ve yandaşı olan müteahhitler milletin parasıyla hortum yapıyor. Hortum parasının belli bir yüzdesini ya onlara, ya partiye (dolaylı yollarla) hibe ediyor.
Belediye şirketleri en büyük rezalet. Belediyeler, ihaleleri kendi şirketlerine veriyor. Onlar da kendi adamları olan müteahhitlere. Bu şirketler hiçbir denetime tabi değil. Buralarda hırsızlığın ve yolsuzluğun en büyüğü gerçekleşiyor. Türkiye’nin en büyük hortumunda bazı büyükşehir belediyeleri, belediye başkanları ve onların emrindeki belediye şirketleri var.
Sadece ihale ve alımlar değil! İmar oyunlarıyla bazı arsa ve arazi sahipleri ve yine belediye yetkilileri bir anda malı götürüyor."
Şimdi kolon operasyonu başlatmış olanlar, bu işin biraz derinine insinler. Eğer inebilirlerse! Bir ihbar sonrasında zorunlu olarak başlatılan bu gibi işlerden fazla bir sonuç çıkmaz. Çoğu göstermelik kalır.
* * *
Ankara’da yaşayan milyonlarca insan, Atatürk Bulvarı’ndaaylardan beri yaşanan rezaletin tanığıdır. İşin bir bölümü bizim gazetenin hemen önünde oluyor. Her yer defalarca kazıldı, yapıldı, yeniden kazıldı, yeniden yapıldı. Ne olduğunu bilen ve anlayan yok.
İhaleyi 2002 yılında bir belediye şirketine vermişler. Onlar da başka müteahhit firmalara. Fakat inşaatta -gözümüzün önünde- Büyükşehir Belediyesi’nin araç ve kamyonları çalışıyor.
Bu iş kime verildi, sonra kimler aldı, nasıl aldı? Maliyeti ne kadar? Aylardan beri yazboz tahtasına dönüşen bu olayın içyüzü nedir? Bulvardaki bütün ağaçları kökünden kestiler. Milyonlarca Ankaralı, ağustos ayından beri korkunç bir taciz yaşıyor ve iş bir türlü bitmiyor. Toprağa gömülen trilyonların hesabını kim verecek?
Dahası da var. Büyükşehir belediyelerine inanılmaz yetkiler veren yasa için açılan davalar yaklaşık üç yıldan beri Anayasa Mahkemesi’nin raflarında bekliyor. Anayasa Mahkemesi bile bu yasadan yararlanıp kendisine görkemli bir bina yaptırıyor! Araziyi Ankara Büyükşehir Belediyesi veriyor! İlişkileri iyi görün.
Bu yasa konusunda acaba niçin yıllardır karar verilmiyor!
* * *
Bağırıyoruz, feryat ediyoruz... Devlet bütçesinde para yok. İktidar paraları büyükşehir belediyelerine, onlar da kendi şirketlerine aktarıyor ve böylece denetimsiz harcama cenneti yaratılıyor.Emme basma tulumba böyle çalışıyor. Devletin ve milletin parasıyla birileri kişisel ve siyasal çıkar elde ediyor.
AKP’nin oy avcılığı bu yolla gerçekleşiyor. Hele önümüzdeki seçim yılında bu rezalet inanılmaz boyutlara ulaşacak. Baykal ve CHP’den bu konuda tık yok.
Bir müteahhit ihbarda bulunmuş, kolon operasyonu başlatılmış, birileri gözaltına alınmış! Yine fos çıkacaktır. Kim kimin üzerine gider? Sonucunu göreceğiz bakalım!!!
Bunlar bataklığı görmeyip birkaç sinekle uğraşmaktır. Bir lenger ekşimiş yoğurdun üzerindeki incecik kaymak tabakasını almaktır.
İşin özü ve temeli karşılarında duruyor. Ona girmezler, giremezler...
Çünkü "benim hırsızım iyidir" anlayışı onların vazgeçilmez ilkesi olmuştur.
GAZETECiLiK
UĞUR Dündar güzel bir gazetecilik yaptı ve çok önemli bir konuyu belgesiyle gündeme taşıdı. Erkek hastalara bakmak istemeyen türbanlı doktorlar. Bu olayla ilgili olarak onların peruklu fotoğraflarını bir kez daha gördünüz. Bazıları türbanın üzerine peruk takıyor, bazıları ameliyata türbanla giriyor.
Şimdi birileri, belgeli haberi nedeniyle Uğur’u eleştiriyor! Hiç önemli değildir. Önemli olan, devlet hastanelerine doldurulmuş olan türbanlı doktor ve hemşireler ve onların çarpık tıp anlayışıdır.
Sağlık Bakanlığı bu duruma açıkça göz yumuyor, devletin kurallarını, genelgelerini ve yargı kararlarını hiç çekinmeden çiğniyor.
2l. yüzyıl Türkiye’sinde devlet kurumlarında görevli başı bağlı kadın doktorlar bunu yapıyorsa, Sağlık Bakanlığı bunların devlete ait hastane ve öteki sağlık kuruluşlarında çalışmasına göz yumuyorsa, vay benim ülkemin haline.