Yetimin ah’ını alanlar

KAMUOYUNA sürekli gaz veriliyor. Beyinler haber kanallarından yıkanmak isteniyor:

"Türk ekonomisi büyüyor... Yine büyüdük... Bütçe fazla verdi..."

Bunlar masal. Bunlar hikáye. Ekonomi büyüyor, vatandaşın cebine giren bir kuruş yok. Büyüme kimlerin cebine iniyor, soran yok.

Bütçe fazla veriyor (!) ama hiç utanıp sıkılmadan kanser hastalarının sırtından bile "ilaç tasarrufu" yapılıyor.

Bugün gazetemizde Çiğdem Toker’in haberini dikkatle okuyunuz.

Devlet, yetim maaşlarını veremiyor.

Ayın başından beri yetim maaşları ödenmiyor. Sorumlusu kim?

Maliye mi, Hazine mi, Emekli Sandığı mı?

Bilinmiyor. Herkes topu birbirine atıyor.

İyi de, bu nasıl bir bütçe fazlası (!) oluyor?

Yatırımlar durmuş, müteahhitler para alamıyor, vatandaşa kamulaştırma bedeli bile ödenmiyor. Şimdi sıra gelmiş yetim maaşlarına.

Buna karşın ülkenin dört bir yanında her gün düzmece açılış törenleri yapılıyor. Aylar, hatta yıllar öncesinde hizmete giren okullar, hastaneler, köprüler, kavşaklar ve bu arada çeyiz mağazaları, kebapçı dükkánları, hükümet yetkilileri tarafından tek tek ve yeniden açılıyor.

***

Büyüme masalları... Bütçe fazlası... Ödenmeyen ya da ödenemeyen yetim maaşları...

Bir yanda beş kuruşa muhtaç bir devlet...

Ve öte yanda katrilyonları har vurup harman savuran, plansız programsız harcamalarla bizim vergilerimizden kesilen paraları eşe dosta, partili yandaşlara hortumlayan, büyük kentleri köstebek yuvasına döndürüp milyonlarca insana çile çektiren AKP’li belediyeler.

Hesap soran yok. Hükümet mi onlardan hesap soracak!

Yetim maaşları düne kadar ödenmemiş. Varsın ödenmesin, yetimler partili değil ki!

İŞLERİNE GELİNCE...

Bir hükümet düşünün ki, işine gelmiyorsa mahkeme kararlarını bile uygulamaz... Yargı kararlarını takmaz. Bürokrat ataması yapacaksa, ille de kendi yandaşını işbaşına getirir.

Kendisinden olmayan herkesi -doktorlar, mühendisler, öğretmenler dahil- kıyıma tabi tutup sürgüne gönderir.

Son olayları yine yüzümüz kızararak izliyoruz. Anımsayınız, Ordu’da üreticilerin fındık mitingi olmuş ve Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’le bir Ordu AKP milletvekili arasında tartışma yaşanmıştı.

Güler’i önceki gün kararnameyle görevden aldılar. Hiç tutarlar mı!

Bilecik’in Söğüt İlçesi’nde Başbakan protesto edilmiş, kavga çıkmıştı. Bilecik Emniyet Müdürü Şuayip Doğanç’ı da dün görevden aldılar. Aceleye bakın.

Türkiye’nin belli yörelerinde kıyamet kopar. Polisler öldürülür, bombalar patlar, kapkaç, gasp, hırsızlık olayları birbirini kovalar, vatandaşı canından bezdirir.

Ama o illerdeki görevlilere dokunulmaz... Çünkü onlar AKP iktidarının hoşlandığı ve işbaşına getirdiği kişilerdir. Onların seçmece adamıdır.

İktidarın gösterdiği şu "duyarlılığa" bakın! Bir yerlerde kan gövdeyi götürsün, o illerin yöneticileri kendi güvenilir adamlarıysa, sorun yok!

Ama iktidarın hoşlanmadığı en ufak bir olay olursa ve o illerin yöneticileri kendilerinden değilse, vur abalıya!.. Onları yaşatma, yok et.

Ordu ve Bilecik emniyet müdürlerinin başına gelen şimdi budur. Bunların hesabı yargı önünde elbette sorulacaktır.

***

MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün çok ağır bir konuşma yaptı. Başbakan’a hitaben, "Eğer Çankaya’ya çıkarsan seni Meclis kararıyla indirip Yüce Divan’a göndermek bizim milli görevimiz olacaktır" dedi.

Bu sözler aslında sadece MHP’yi değil, bütün siyasi partileri bağlayacak. CHP de aynı doğrultuda düşünüyor.

Anayasamız uyarınca Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten yargılanabiliyor. Ancak geçmişte, cumhurbaşkanı olmadan önce yaptıklarıyla ilgili bir hüküm yok.

Hukukçular şimdi işin bu yönünü araştırıyor. İsmi geçmişte yolsuzluklara karışan, yargı kararlarını uygulamayıp suç işleyen, devletin ve milletin malının mülkünün eşe dosta, partili yandaşlara ve yabancılara peşkeş çekilmesine göz yuman bir şahıs, cumhurbaşkanı seçilirse, geçmişteki bu suçlarından yargılanır mı, yargılanmaz mı?

Bunları hep birlikte göreceğiz!

Türkiye’nin gündemi bu konular olacak.

Dosyalar tek tek ve yeniden açılacak.
Yazarın Tüm Yazıları