Paylaş
TÜRKİYE ciddi bir kuraklık tehdidi altında. Barajların, özellikle Güneydoğu'da elektrik üreten barajların durumu çok ciddi. Su bitmek üzere.
Yurdun diğer bölgelerindeki barajların çoğu da aynı durumda. Büyük baraj göllerimizde adacıklar oluştu. Su dibe vurmak üzere. Yeterli kar ve yağmur yağmazsa, gerek kentlere sağlanan su, gerekse elektrik üretimi açısından bizi çok zor durumlar bekliyor.
Şimdi havalar iyi gidiyor diye seviniyoruz...
‘‘Oh ne güzel, bugün de soba yakmadık. Dışarıya ceketle çıktık...’’
‘‘Aman aman, Antalya'da denize girdik...’’
Ama bunların faturasını çok pahalı ödeyeceğiz.
Türkiye'de aylardan, haftalardan beri kar ve yağmur yağmıyor. Birkaç yağış olsa da yeterli değil. Topraklar kuruyor, barajlar boşalıyor.
Bu durumda ne olacak?
1- Elektrik enerjisi açısından çok zor durumda kalacağız.
Enerji üretimi normal zamanda bile yetmiyor. Bu durumda ya ithal elektrik satın alacağız, ya da doğalgaz santrallarına ağırlık vereceğiz. Barajlarımızdan ucuza üretilen elektrik için korkunç boyutlara varan döviz ödeyeceğiz. Kesintiler başlayacak, üretim duracak, mal ve hizmet fiyatları bir kez daha artacak. Belki yine on binlerce insanımız kapının önüne konulup işsiz kalacak.
2- Tarım çökecek.
Kuraklık tarımı çok olumsuz yönde etkileyecek. Üretim düşecek, tarım ürünleri fiyatı artacak. Pek çok ürünü belki döviz ödeyerek ithal etmek zorunda kalacağız.
Çiftçi perişan olacak... Ve unutmayalım, bu yıl IMF'nin isteği doğrultusunda tarımda sübvansiyon uygulaması olmayacak. Bu durum kuraklıkla birleştiğinde kırsal kesimi ve çiftçiyi fena vuracak.
3- Kentlerimizde ciddi bir su sıkıntısı yaşanacak.
***
Kuraklığa çare yok. Ama henüz felaketi yaşama aşamasına gelmedik. Bundan sonra yeterli yağış olursa, kar ve yağmur yağarsa bu işi atlatırız. Belki barajlarımız tam dolmaz ama hiç değilse tarımı kurtarmak mümkün olabilir.
Dünya iklimi değişiyor ve ısınıyor. Gökyüzü delindi. Atmosfer artık eski atmosfer değil.
Türkiye giderek kuraklaşıyor. Özellikle baraj bölgelerimizde yağış azalıyor, barajlar beslenemiyor.
Peki biz bu ortamda ne yapıyoruz?
Hiçbir şey!
Sadece DSİ Genel Müdürü Doğan Altınbilek birkaç gün önce bir basın toplantısı düzenliyor ve durumun ciddi olduğunu vurguluyor.
Ötesi? Hangi önlemleri alıyoruz?
Örneğin, enerji tasarrufu konusunda bir kampanya var mı? Yok! Vitrinler gece gündüz ışıl ışıl yanıyor. İşyerlerimizde ışıklar sönmüyor. Hatta bizim gazetede bile!
Böyle bir konu kimsenin umurunda değil.
Herhalde, her zaman olduğu gibi yumurtanın kapıya dayanmasını bekliyoruz...
Çünkü hiçbir yetkili kurumdan toplumu uyarmak için bir girişim yok.
***
Kuraklığın çaresi var mı? Yok. Bir zamanlar, bundan yaklaşık 28 yıl önce, 1973 yılında Türkiye yine kuraklık yaşıyordu. Rahmetli babam Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü idi.
Bazı uyanıklar ortaya çıkıp ‘‘Yağmur bombası atalım, yağmur yağdıralım’’ edebiyatına başladılar. Babam karşı çıktı, yağmur bombasının bilimsel olmadığını, azgelişmiş ülkeleri kazıklamak için kullanılan bir yöntem olduğunu ısrarla vurguladı.
Tarım Bakanı, Milli Selamet Partili, yani Erbakan'ın partisinden Korkut Özal'dı.
Ortaya aynı partiden bir Yozgat senatörü çıktı. İsmi Süleyman Ergin. Adam, ‘‘yağmur bombası’’ üreten bir firmanın Türkiye temsilcisi. Devlete yağmur bombası satmayı başarsa, korkunç para kazanacak.
Süleyman Ergin Meclis'te basın toplantısı düzenledi, yağmur bombasının faziletlerini anlattı. Gazeteciler toplantıyı şemsiye açarak izlediler. Cüneyt Arcayürek, İsmet Solak, Erdal Çetin ve diğerleri!.. Ertesi gün gazeteler bu mizahla, bu resimlerle doluydu.
Meteoroloji Mühendisleri Odası tarafından o günlerde Hidro Meteoroloji isimli bir dergi çıkarılırdı. O dergide yağmur bombasına övgüler düzülür, İran'da kullanıldığı vurgulanırdı. Demek ki yağmur bombası firmaları, dünyaya gelmiş geçmiş en büyük hırsızlardan biri olan Şah'ı rüşvetle ayarlayıp yağmur bombası satmayı başarmışlardı.
Babam bu yağmur bombası kavgası sonunda görevden alındı. Ama ‘‘yağmur bombası’’ yutturmacası Türkiye'de bir daha gündeme gelmedi.
Kuraklık olunca hep bu konuyu hatırlarım. 1970'li yılların büyük kavgasıydı. İşin içinde ticaret vardı, kazanç hesapları ve Milli Selamet Partili bir Meclis üyesi, firma temsilcisi vardı.
Babam o kavgada ülkemizin milyonlarca dolarını peşkeş çekilmekten kurtarmıştı... Ve dünyanın hiçbir ülkesinde, kuraklığa karşı yağmur bombası kullanıldığını sonraki yıllarda hiç duymadım.
Bir aldatmaca idi ve Türkiye kendini korumayı bilmişti.
Dün kulağıma bu konuda bir şeyler geldi. Bir yabancı firmanın temsilcileri Ankara'ya gelip karargáh kurmuşlar. Yağmur bombası satmak için kulis başlatmışlar.
Biraz zor satarlar! Tavsiyem, derhal ülkelerine dönmeleridir.
Paylaş