BİLİYORSUNUZ, ülkemizin iç ve dış siyaseti ABD ve AB, ekonomisi ise IMF’nin elinde.
Emirler, direktifler oradan gelir. Onların istemediği hiçbir şeyi yapamayız. Örneğin son olarak alınan ve gerçek bir rezalete dönüşen "sağlıkta tasarruf" önlemleri de IMF’nin direktifleri doğrultusunda alındı. IMF şimdi başka bir konuda daha bastırıyor:
"Asgari ücret çok yüksek. Bunu azaltın."
Yüksek dedikleri asgari ücret ayda net 380 milyon lira. Karşılığı dünkü kurla 243 dolar! Türkiye’de milyonlarca insan bu parayla besleniyor (!), kira ödüyor, yol parası veriyor, aile geçindiriyor! Bir mucize! Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırını aşması için ayda bir milyar lira geliri olması gerekiyor.Sonuç ortada. Kitleler sürünüyor. Buna karşın yine milyonlarca kişiden oluşan bir işsizler ordusu, bir iş sahibi olabilmek için bu komik asgari ücrete bile razı.
Ayda 243 dolar!.. Ve bu rakam IMF’ye göre yüksek... Ve azaltılmasını istiyor.
Dahası var. IMF aynı zamanda kıdem tazminatlarını da çok yüksek bulduğunu, bunun da azaltılması gerektiğini resmen açıklıyor. Kamuya veya özel sektöre yıllarca hizmet veren, şu veya bu nedenle işinden ayrıldığı zaman alacağı kıdem tazminatı tek güvencesi olan yine milyonlarca insanımıza sergilenen en büyük saygısızlık.
Bu konuda şu anda bir gelişme yok. Sonucunu hep birlikte göreceğiz.
Ancaaak, insanlarımıza -alay edercesine- yapılan bu saygısızlığa daha nice yıllar tanık olacağız.
GÖRÜŞMÜŞSE GÖRÜŞÜVERMİŞ YANİ!
Başbakan’ın Ahmet Davutoğlu isimli danışmanı geçen hafta Suriye’ye gitti ve Devlet Başkanı Esad’la görüştü. Bu görüşmenin başlangıcında Şam Büyükelçimiz de devleti temsilen bulundu. Büyükelçimiz daha sonra Davutoğlu’nun kaş göz işaretleriyle görüşmeden çıkarıldı. Bu gezi sırasında yabancı ajanslar önemli bir haber geçti: "Davutoğlu daha sonra Şam’da bulunan HAMAS lideri Halid Meşal’la bir araya geldi."
Biliyorsunuz, HAMAS dünyada bir terör örgütü olarak kabul ediliyor.
Bu ajans haberleri sonrasında Ankara telaşlandı. HAMAS görüşmesi bütün dünyada aleyhimize kullanılacaktı. Bizimkiler bunun üzerine o klasik numaraya bir kez daha yattılar. İlk yalanlama danışmanın kendisi tarafından yapıldı: "Bu haberin gerçekle ilgisi yoktur ve tamamen yalandır."
Hemen ardından Başbakanlık sözcüsü Akif Beki yalanladı: "Davutoğlu sadece Esad’la görüşmüştür."
Aynı doğrultuda bir yalanlama da Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den geldi:
"Hayır, HAMAS örgütüyle hiçbir görüşme yapılmadı."
Çok güzel, demek ki danışman bey Şam’da HAMAS lideriyle gizlice buluşmamış, konuşmamıştı. Yabancı ajanslar tarafından geçilen haberler yalandı!
Fakat önceki gün NTV ekranına çıkan Recep Tayyip Erdoğan birdenbire itirafta bulunmasın mı!
"Evet, Davutoğlu Şam’da HAMAS örgütü lideri Meşal’le görüştü!"
Aaaa, vallahi şaşırıp kaldık! Danışmanın kendisi, Başbakanlık sözcüsü ve Dışişleri Bakanı tarafından birbiri ardına yapılan yalanlamalar (!) boşa gitmişti. (Acaba kimden neyi, niçin gizlemeye kalkışmışlardı?)
Devletin yaptığı yalanlamaları Tayyip Bey devlet adına yalanladı! Nasıl yönetildiğimizi gördük, bir yaşımıza daha girdik!
KADI’NIN KEFİLİ!
Başbakan aynı ekran konuşmasında Birleşmiş Milletler Örgütü terör listesinde ismi olan, Cüneyd Zapsu’nun eski ortağı Yasin El Kadı’yı savunuyor, onun yakın bir arkadaşı, hayırsever olduğunu ve kendisine kefil olduğunu söylüyordu. CHP milletvekilleri Haluk Koç, Kemal Kılıçdaroğlu ve Atilla Kart dün Meclis’te basın toplantısı yapıp gerçekleri bir kez daha dile getirdiler.
"Kadı’nın adı 30 Aralık 2001 tarihli Resmi Gazete’de, Bakanlar Kurulu tarafından açıklanan uluslararası teröristler listesinin 39. sırasında yer aldı. BM kararı uyarınca Türkiye’deki bütün parasına ve mal varlığına el konuldu."
Yasin El Kadı, AKP iktidarı döneminde korundu ve kollandı.Düzenlenen devlet raporları hasıraltı edildi.Savcılık, hiçbir devlet kurumunun görüşlerine başvurmadan takipsizlik kararı verdi.
Olayların nasıl ve hangi baskılarla geliştiğini Tayyip Bey’in sözlerinden sonra, şimdi çok daha iyi görüyoruz.
Emin Çölaşan’ın notu: Rusya’ya resmi gezi yapan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Lenin’in mezarı önünde inanılmaz bir gaf yaptı: "Lenin’i ölü görmek çok güzel." Sonra pişman oldu ve oradaki gazetecilere "Umarım Türkiye’deki gazeteciler gibi değilsinizdir, bu sözümü büyütmezsiniz" dedi. Ben ısrarla yazarım, kendisi "büyük devlet ve hükümet adamı"dır.