CUMHURBAŞKANI adayımız (!) ABDullah Bey, önceki gece TRT’de bazı gazetecilerin sorularını kendince yanıtladı. Bu arada Fikret Bila kendisine benim salı günkü yazımdan da söz ederek bir soru sordu.
Atatürk’ün "Ne Mutlu Türk’üm Diyene" sözü için geçmişte ipe sapa gelmez şeyler söylemişti. Bunu 1 Mayıs günkü yazımda burada "Varan 2.Hayır, Bu Zat Cumhurbaşkanı Olamaz" başlığı ile yazmıştım. (Nitekim olamayacak.) Fikret Bila o sözlerini açıklamasını istedi.
Beyefendi sıkışmıştı. Önce şunu söyledi: "Ben Emin Çölaşan’ın yazılarını hiç okumam." Okur veya okumaz, beni ilgilendirmez. Benim yazılarımı her gün ortalama 2.5 milyon kişi okuyor. Bana yeter.
Peki ne demişti bir seminerde Bay Gül? "Ne mutlu Türk’üm diyene lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür."
Bila orada Ergün Poyraz’ın satış rekorları kıran son kitabından da bir örnek verdi. Bay Gül şöyle diyordu:
"Çukurca’da dağa ’Ne Mutlu Türk’üm Diyene diye yazmışsınız. Maalesef resmi ideoloji, Türk milliyetçiliği şeklinde kendisini ırki taassup (ırkçı yobazlık) olarak tezahür ettirmiştir."
Bay Gül televizyon ekranında zor durumda kalmıştı.Bu sözlerini hemen inkár etti, beni "yalancılıkla" suçlamaya kalkıştı ve böyle bir toplantıya katılmadığını söyledi!
* * *
Bakınız, benim verdiğim örnek "Türkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği" isimli kitaptadır. (İş Dünyası Vakfı Yayını.) Seminere katılanlar Tunç Bilget, Kamran İnan, Muzaffer Özdağ, Abdullah Gül ve Abdülhaluk Çay.
Ergün Poyraz da kitabında Gül’ün sözlerini hangi kitaptan aldığını bildiriyor:
Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Mehmet Metiner’in "Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi" isimli kitabı. Gül, şimdi inkára yeltendiği o sözlerini Osman Tunç’un yönettiği, DYP’den Baki Tuğ, DEP’ten Remzi Kartal ve kendisinin katıldığı toplantıda söylüyor.Her iki panel-seminer-toplantıda söylenenler banda alınıyor ve kitap yapılıyor.
Ancak TRT ekranında sıkışan Gül, "Ben o kişilerle öyle bir toplantıya katılmadım" demek zorunda kalıyor.Ne acı değil mi!
Bay Gül’ün yalanladığı olayı dün Baki Tuğ’a sordum.Yanıtı şöyleydi:
"O toplantı Ankara’da Necatibey Caddesi’nde bir yerde, sözü edilen kişilerin katılımıyla aynen yapılmıştır. Yazılanlar doğrudur."
Bir devlet adamı (!) ve cumhurbaşkanlığı adayı (!) düşünün ki, Atatürk’ün "Ne Mutlu Türk’üm Diyene" özdeyişiyle alay ediyor, aşağılıyor, karşı çıkıyor...
Ve gün geliyor, bunlar belgeleniyor. Zorda kalınca sözlerini ve o toplantılara katıldığını kabul etmiyor, inkára yelteniyor, yalanlamaya kalkışıyor! Ne yazık ki mert, dürüst ve yürekli olamıyor. Sözlerinin bile arkasında duramıyor.
Oysa hepsi kitaplara geçti, arşivlere girdi.Kim kimi yalanlıyor?Yakışır mı, ayıp değil mi ABDullah Bey!
* * *
İnkár ettikleri bununla da kalmıyor. Geçmişte İngiliz The Guardian Gazetesi’ne verdiği söyleşide aynen şöyle demişti:
"Bu, Cumhuriyet döneminin sonudur. Laik sistem çökmüştür ve onu kesinlikle değiştirmek istiyoruz. (This is the end of the Republican period. Secular system has failed and we definitely want to change it.)"
TRT’de bu sözlerini de inkár etmesin mi!
Efendim gazeteci kendisine gelmiş, konuşmuşlar ama bu sözleri söylememiş, sonra da tekzip göndermiş! Hani nerede tekzip? Niçin bunu o zaman açıklamadın? Nitekim o haberi yazan İngiliz muhabir Jonathan Rugman yazdıklarının doğru, bant kaydının kendisinde olduğunu dün açıkladı.
Bir devlet adamı (!) düşünün ki, sıkıştığında geçmişteki bütün sözlerini inkár ediyor. Ayıptır yahu!
Şimdi cumhurbaşkanlığı hülyaları da yattı, bir başka bahara kaldı. ABDullah Gül adına fevkalade üzüldüm!
Geç olsun da güç olmasın. İnşallah bir dahaki sefere! Allah selamet versin, Allah hiç kimseyi bu duruma düşürmesin. Amin.
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Her kafadan bir ses çıkıyor, karmaşa yaşanıyor. AKP tıkandı, daraldı, sıkıştı, panikledi, fiyakası bozuldu. Seçim, zamanında yapılacaktı ama erken seçim önergesini onlar vermek zorunda kaldı! Şimdi muhalefet partileri çok dikkatli olsun, "hodri meydan, erkeklik bizde kalsın" gibi anlayışlarla oyuna gelip belli konularda iktidarın tuzağına düşmesin.