GÜN geçmiyor ki bir şehit vermeyelim. Yıllardır bu işin ıstırabını milletçe yaşıyoruz. Türkiye’de terörle mücadeleyi sadece ve sadece bir tek kurum yapıyor: Türk Ordusu.
Oysa bu alanda topyekûn bir mücadele gerekiyor. Tek başına silahlı mücadele, bu pisliğin kökünü kazımaya yetmiyor. Şu tabloya bakınız:
Sahada devletin sadece ordusu var. Öteki kurumlar tribünde seyirci!
Terörle mücadelede örneğin Milli Eğitim, Kültür, Dışişleri, Sağlık Bakanlığı nerede? Bu alanda ne yapıyorlar? Onlara düşen hiçbir görev yok mu?
Kuzey Irak bataklığı yanıbaşımızda duruyor. Orası kurutulmadan bu mücadele nasıl bitecek? Kuzey Irak’ta her görüşten bir sürü örgüt yuvalanmış. PKK dışında hangisi korunuyor? Hiçbiri!..
Çünkü hedef ülke Türkiye. ABD, bazı AB ülkeleri ve Irak’taki kukla hükümet, hepsi PKK’nın koruyucusu konumunda.
Bizim hükümet ise ABD ve AB’nin korkusundan, hiçbir alanda hiçbir adım atamıyor.Hükümetten tık yok.Sadece şehit cenazeleri öncesinde Genelkurmay’a başsağlığı telgrafları gönderiliyor.
* * *
Diplomatik açıdan ne yapıyoruz? Niçin yabancı ülkelerin bu koruma kalkanını kaldıramıyoruz?
Ekonomik açıdan ne yapıyoruz? Devletin ilgili bakanlıkları nerede? Hiçbir şey yapmadığımız gibi, Kuzey Irak’taki Kürt devletiyle birlikte Barzani’yi biz besliyoruz. Barzani bizim sırtımızdan Türkiye’de -örneğin Mersin’de- iş yapan şirketleri ile yüz milyonlarca dolar kazanıyor. Habur kapısından öyle.
Üç beş kuruş gelsin diye bir sürü Türk firması Kuzey Irak’ta iş yapıp oraları ihya ediyor. Bunların arasında, gerektiğinde kuryelik bile yapan İlnur Çevik gibi Barzani’nin adamı gazeteciler var.
Şu utanç tablosuna bakın! Adamlar orada bizim altımızı oyarken, biz onları kendi ellerimizle kalkındırmaktan, ihya etmekten utanmıyoruz.
Yeri gelmişken burada birkaç soru sorayım:
Türkiye, kendi insanına yaklaşık 10 sentten sattığı elektriği Kuzey Irak’ta Barzani’nin şirketlerine 4.5 sente satıyor mu? Sonra Barzani bunu Irak’ta 19 sente satıyor mu? Aradaki farktan, bu inanılmaz kazançtan, Türkiye’de "birileri" 4 sent avanta alıyor mu? Bu konu devletin en üst denetleme kurulları tarafından (henüz açıklanmayan) rapor haline getirildi mi?
İktidar değiştiğinde Yüce Divan’a gönderilecek ilk dosyalardan biri ortaya çıktı mı?
* * *
Evet, terörle mücadele sadece askerlere ihale edilmiş durumda. Devletin öteki kurumları ortada yok! Dikkat ediniz, terör bölgelerinde sadece asker-polis kadroları dolu.
Ama devletin sevecen yüzünü gösterecek öğretmen, hemşire, doktor, sosyal hizmet uzmanı gibi kadroların yarıdan fazlası boş.
Recep Tayyip Erdoğan seçim sonrasında Doğu ve Güneydoğu’dan bağımsız seçilecek Kürt adaylarla koalisyon kapısını açık bıraktı... Ve işin acı yanı, onları Bulgaristan’da devletine silah çekmemiş, terörü korumamış, ayrılıkçı olmamış Türk partisiyle kıyaslamaya kalkıştı.
Böyle bir koalisyon oluştuğu takdirde, terörle mücadele o hükümet tarafından acaba nasıl yapılacaktır?
Biz terör mücadelesinde en kolay yolu bulmuşuz!
"Git asker, yok et onları. Benim hükümetim ve devletim seni seyreder. Sen ne yaparsan yap! Yıpranırsan sen yıpranırsın. İhale sana kaldı, bildiğin gibi yap. Biz Ankara’da sıcak salonlardan, görkemli parti binamızdan, lüks restoranlardan seni izleriz, hatta sen yıprandıkça da içten içe mutluluk duyarız!"
* * *
Tunceli’de komutanlar, vali ile birlikte karakolları denetliyordu. Bir karakolda, mevzideki nöbetçi Mehmetçik içini döktü:
"Siz buralarda bizim açımızdan endişe etmeyin. Biz burada kuş uçurtmayız, dağa taşa sözümüzü geçiririz. Siz yeter ki Angara’ya sahip olun."
Terörle topyekûn mücadelenin önemini Tunceli’de Mehmetçik kavramış. İhaleyi sadece TSK’nın omuzlarına yükleyen "Angara" ise henüz kavrayamadı!