Tatilin ardından

SEVGİLİ okuyucularım, yaklaşık üç hafta süren bir tatilin ardından yeniden merhaba! Sizleri özlemiştim. Sanırım sizler de öyle. Bazen bizim gazetenin İstanbul ve Ankara santrallarını aradığımda, santraldaki arkadaşlar hep aynı şeyi söylüyordu:

"Emin Bey vallahi telefonlardan bunaldık, okuyucular sürekli olarak sizin ve Bekir Coşkun’un yazılara ne zaman başlayacağınızı soruyorlar..."

İşte başladım. Hem de iki gün öncesinden! Bugünkü yazı bir tatil yazısı oldu. Esas konulara salı günü girmeye başlarız.

Tatilin büyük bir bölümünü Bozcaada’da geçirdim. Bu şirin adayı size tavsiye ederim. Sessiz, sakin, güzel bir yer. Diskotek, gece kulübü, gürültü patırtı yok. Eğlence yeri değil. Çok güzel otelleri, motelleri, pansiyonları var. Bodrum ve Çeşme gibi yerlere rağbet eden yozlaşmış kesimler buraya gelmediklerinden, ada hiçbir özelliğini yitirmemiş. SİT alanı olduğu için betonlaşma yok.

Asayiş dört dörtlük. Hiçbir olay da yok.

Bozcaada, Türkiye’de köyü olmayan tek ilçe. Bağlarla dolu, şaraplarıyla ünlü şirin ve yozlaşmamış bir ada.

* * *

Şimdi size gözlerimle gördüğüm iki rezaletten söz edeyim. İzmir tarafından arabayla Bozcaada’nın iskelesi Geyikli’ye -feribota binmeye- gidiyoruz. Ezine öncesinde karayolunda sola doğru kocaman bir ok işareti... Üzerinde "Bozcaada" yazıyor. Yola girdik, sahile doğru gidiyoruz. Yeni açılmış fıstık gibi bir yol. Yaklaşık 15 kilometre gittik ve yol toprak yığınlarıyla bitti! Evet, bitti! Yola, üzerinden tankların bile geçemeyeceği metrelerce yükseklikte toprak yığmışlardı.

Sizi işaretle kapalı bir yola sokuyorlar, kilometrelerce gidiyorsunuz ve yol birdenbire bitiyor! Ortalıkta hiç kimse yok. Orada kalakaldık. Uzaklarda bir köylü vatandaşa sorduk, onun tarifiyle bazı köy yollarından dolanarak Geyikli (feribot iskelesi) yolunu bulabildik.

Karayolları tam bir sorumsuzluk örneği sergilemişti. Her gün yüzlerce arabayı (hem de anayoldan) işaretlerle buraya yönlendiriyordu.

* * *

İkinci rezalet...
İzmir’den gemiyle İstanbul’a geçiyorum. (Bu güzel yolculuğu İstanbul-İzmir arasında gidip gelen herkese tavsiye ederim.) Kaptanımız -profesyonel sanatçı- Atilla Günsür’ün yolculara verdiği güzel konser sonrasında...Gece saat 01.00 dolaylarında Çanakkale Boğazı’na gireceğiz.

Boğazın girişinde Şehitler Anıtı var. Geceleri ışıklandırılan dev bir anıt. Gece gündüz fark etmez, bu görkemli anıtı kilometreler öteden görürsünüz.

Uyumuyoruz ve Boğaz’a girmeyi bekliyoruz. Gemi personelinden duyduğumuz bir haber bütün yolcuları şaşkına çeviriyor:

"Biz buradan her gece geçiyoruz ama anıtın ışıkları yanmıyor. İnşallah sizin şansınıza bu gece yanmıştır..."

Hayır, hiçbir ışık yok!

Koskoca anıt karanlığa terk edilmiş. Hiçbir biçimde görmeniz mümkün değil.

Zaten anıtı çürümeye terk etmişler. Gündüzleri de tavanının çökme tehlikesi nedeniyle yanına yaklaşmak yasak.

Çanakkale Şehitler Anıtı kapalı!

Bu rezaletin hesabını kim verecektir?
Elbette ki devletin ve milletin parasını kendi çıkarları doğrultusunda har vurup harman savuran, devletin milletin malını mülkünü yabancılara ve kendi yandaşlarına peşkeş çeken bu iktidar değil!!!

Çanakkale Şehitler Anıtı orada kaderine terk edilmiş, gece karanlıklar içinde, gündüz kapalı... Kendi çıkarları olunca oluk gibi para harcamaktan kaçınmazlar, çıkarları olmayınca bu görkemli anıtı bile kaderine terk etmekten utanmazlar.

Ayıptır yahu, ayağımın tozuyla daha ilk yazıda bana bunları yazdıranlar utansın.

* * *

Sevgili okuyucularım, Ankara’ya döndüğümde binlerce e-posta mesajı, faks ve mektubu yine önümde buldum. Oysa son yazımda "Ben tatile çıkıyorum, lütfen mesaj göndermeyin, dönüşte bunları okuma olanağım olmayacak" demiştim.

Ayrıca masamda çok sayıda kitap birikmişti. Bana imzalı kitap gönderen herkese mutlaka telefon açıp bir teşekkür ederim. Şimdi bu mümkün olmayacak. Ankara’da olmadığım sürede bana imzalı kitaplarını gönderen Nuri Kayış, Mustafa Yıldırım, Muharrem Kubat, Alp Kandemir, Aydemir Ceylan, Erkin Koray, Sami Kocaoğlu, Ümit Özdağ, Okay Sütçüoğlu, Ümit Yaşar Işıkhan, Naci Ünver ve Kemal Arı’ya şimdi burada teşekkür ediyorum.

Evet, dükkánımız açılmıştır! Önümüzdeki salıdan başlayarak yeniden birlikte olacağız.
Yazarın Tüm Yazıları