SEVGİLİ okuyucularım, yazımın başlığından, bu yazıyı niçin yazdığımı anladınız.
Burada tam 11.5 aydan beri durmadan, aralıksız yazıyorum. Allah sağlık verdi, yazılarım bir gün olsun aksamadı.
Önümde her gün yüzlerce mektup, e-posta ve faks mesajları.
Sizlerden gelen dosyalar...
Hiç saymadım ama günde en az 50 telefon konuşması.
Arayanlar ve benim aradıklarım...
Buna bir de geleni gideni ekleyin.
Akşam iş bittiğinde inanın gözlerim kararıyor, pelteye dönmüş oluyorum.
Aslında bu yazıyı biraz da sizlerle dertleşmek için yazıyorum. Çoğunuz benim bir "ekibim" olduğunu zannediyorsunuz.
Hayır, bizim Leyla dışında bir tek yardımcım yok. Sağolsun, e-postaları o her gün saatler boyu káğıda çekip bana getirir, gelen giden ve telefon bağlantılarını ayarlar.
Bekir Coşkun’la ikimizin üzerindeki yükün önemli bir bölümünü Leyla taşır. Hepsi bu.
* * *
Size bir şey daha söyleyeceğim. Belki bana inanmayacaksınız, abarttığımı zannedeceksiniz.
Geçen yıl eylül ayından beri bir tek gün tatil yapmadım, ara vermedim.
Bu benim açımdan bir rekordur!.. Doğrusunu isterseniz böyle bir olayı hiç yaşamamıştım.
Zorlu bir yıl geçti. Hastalıklar, ölümler falan filan... Onlara girecek değilim.
Ama gerçekten çok yoruldum.
Şimdi bir süre tatil yapıp kafamı dinlendirmek istiyorum. Bir yıldan beri ekranlarda gördüğüm denizi çok özledim.
Üç hafta sonra -12 Eylül Salı günü- burada inşallah yine birlikte olacağız.
Şimdi sizlerden çok önemli bir isteğim var.
Şu dakikadan başlayarak bana lütfen mektup, faks, e-posta mesajı göndermeyin. Dönüşte binlercesi birikiyor ve onları okumam asla mümkün olmuyor.
Eğer gönderirseniz, emeğiniz, istekleriniz, zamanınız boşa gidecektir. Bunları size olan saygım nedeniyle yazıyorum.
Sizleri özleyeceğim. Belki siz de beni özlersiniz.