SUSUZLUĞUN kara mizahı olur mu demeyin. Burası Türkiye’dir, her şey olur. Bu ülkenin başkentinde insanlar susuzluk çekerken, bu yaz günlerinde musluktan su akmazken, sadece yakınmazlar. Bazen de başlarına gelene acı acı gülerler!
Osmanlı’nın Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) tarafından söylenmiş bir söz vardır ve tarihe geçmiştir:
"Şu mektepler olmasa maarifi (eğitim işlerini) ne güzel idare ederdim."
İsterseniz bu sözü Ankara’ya, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine, bazı ilkel Afrika ülkeleri dışında musluktan su akmayan dünyanın tek başkentine uyarlayalım.
"Su sorunu başımıza çıkmasaydı Ankara’yı ne güzel yönetirdik!"
Burada parantez açıp sizlere bir anımsatma yapmak istiyorum. Ankara’da sular akmazken, bidon ve leğen sektörüyle birlikte rezalet her geçen gün büyürken, askeri birlikler, hastaneler, işyerleri, bütün kurumlar, evler yakınırken, iktidar ve muhalefetten hiçbir söz duydunuz mu?
Diyelim ki iktidar bu konuda konuşamaz. Ya muhalefet?.. Ya CHP? Demek ki onların da söyleyeceği bir şey yok!
* * *
Kara mizah sürüp gidiyor.Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek buyurdu:
"Belediye personelini iki aylık izne çıkarmayı planlıyorum. Ankara halkı da tatile gitsin, böylece Ankara’nın nüfusu azalsın ve su tüketiminde düşme sağlansın. 50-60 bin kişi anasının babasının yanına gitsin. Fena mı olur!"
Çok şey yaşamıştık da, bu kadarını duymamıştık. Burada benim de kendisine destek olma açısından bir önerim olacak! Dikkate alınmasını istirham ederim!
Ankara’daki askeri birliklerde on binlerce asker var. Onları terhis edelim. Hastaneleri boşaltalım. Böylece hastanelere eski petrol tankerleriyle su taşınmasına son verip bir tasarruf daha sağlayalım. Kamuda çalışanların tamamını izne çıkaralım.
* * *
Sonra şöyle konuştu: "Bizim zeká seviyemiz Cenab-ı Allah’ın bu kadar afet vereceğini bize düşündürmedi."
Estağfurullah! Bu işler zeká seviyesiyle değil, oy apartma hırsıyla ilgilidir.Ankara’da su kalmadığı aylar öncesinden belliydi.Oy kaybı olmasın diye seçime kadar kesintiye gitmediler.Seçim bitti, kesinti başladı.
Sonra Ankara’da yaşayanları suçladı:
"Ben sizi suyu iktisatlı kullanmanız için 2005’te ikaz etmiştim. Tasarruflu kullanılsa, belki suyu kesmeyecektik."
Vay canına! Dünyanın bir başka ülkesinde yaşıyor olsaydık, başımıza bu belaları açan sorumsuzlar görevden alınır, hesap vermeleri istenirdi.
Dedim ya, ne iktidardan tık var, ne de muhalefetten.
* * *
Evet, kara mizah sürüp gidiyor. Aynı belediye başkanı basın toplantısında şöyle dedi:
"Su kesintisinin sorumlusu biz değiliz. Suçlamalar art niyetli ve taraflı. Türkiye’de içme suyu temini DSİ’ye aittir. Asıl sorumlu DSİ’dir. Biz DSİ’yi uyarmıştık."
Bakın burada haklı!Tamamen doğru söylüyor! Niçin?..
Çünkü hepinizin bildiği gibi, DSİ’yi AKP iktidarı değil, CHP yönetiyordu! Onlar Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne korkunç bir sabotaj yaptılar!
Sonra sözlerini sürdürdü:
"Susuzluk yüzünden doğabilecek salgın hastalık riski belediyeye yüklenemez."
* * *
Peki bu işin sonu nereye varacak? Gazeteciler kendisine bunu da sordular. Yanıtı şöyle oldu:
"Cenab-ı Allah bilir. Cenab-ı Allah isterse Ankara’nın su sorunu bir anda çözülür."
İstanbul ve Ankara’da yaşayan milyonlarca insan susuzlukla karşı karşıya. İşin şakası yok. Ellerinde sonsuz para vardı. Bu iki büyük kentin belediyeleri trilyonları, yüz milyonlarca doları gereksiz işlere harcadılar, siyasi yatırım aracı olarak kullandılar.
Kendi futbol kulüplerine bile destek yağdırdılar.
Ama su olayını hiç düşünmediler.
Ak mizahtır, kara mizahtır diye gülmeyin! İşimiz Allah’a kaldı.Dün İstanbul’da yağmur duası yapıldı.Allah hepimize sabır versin.Amin.