EMEKLİ Korgeneral Nevzat Bölügiray 12 Eylül döneminde Adana Sıkıyönetim Komutanı. Sonra Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı. Terör olaylarını bire bir yaşamış bir komutan. Dün kendisinden aldığım mektubu biraz kısaltarak size iletmeyi görev bildim:
"l2 Eylül öncesinde yaşanan sağ-sol terör çatışması bugün yok. Ancak yeni tehlikeler kapımızda: Dinsel bölücülük (irtica) ve etnik bölücülük (Kürtçülük). Dinsel bölücülük bugün yok gibi görülebilir. Ancak AKP iktidarının koruması altındadır. Bugün harekete geçmiyorsa, nedeni alabildiğince beslenip semirmekte olmasıdır. Yarın bu olanak kesildiğinde çok büyük patlamalara neden olacaktır.
Etnik terör Kürtçülüğe gelince, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Olayı yıllardan beri biliyoruz. Ancak AKP iktidarı tüm uyarılara rağmen büyük bir aymazlık sonucu AB ile oyalanmaya, İslamcı uygulamalara ağırlık verdi ve önlem almakta gecikti. Şimdi yumurta kapıya dayanınca önlem almaktan söz ediliyor!
Siyasi iradenin kalmadığı bir ülkede güvenlik güçlerinin terörle mücadelede aciz kalması kaçınılmaz olur. İktidar AB ölçütleri bağlamında elinin kolunun bağlı olduğunu düşünüp harekete geçmedi.
Geçmiş iktidarlar gibi bugünküler de terörle mücadelenin altyapısını oluşturacak sosyal-ekonomik önlemleri almadı.
İktidar ve güvenlik güçleri aciz duruma düşünce, sabrı taşan belli kesimler 12 Eylül öncesinde olduğu gibi terörle mücadelede devletin yanında yer alma iddiasıyla terörde taraf olabilir. Bugün sabrı tükenen toplulukların terör karşıtı eylemleri bu tehlikeyi çağrıştırıyor. Gösteriler bugün belki demokratik sınırlar içinde kalıyor. Ancak hep böyle olacak değildir. Bu durum güvenlik güçlerinin ve halkın iki ateş arasında kalmasına neden olabilir.
12 Eylül öncesinde çoğu yeteneksiz ve niteliksiz kişiler sadece siyasi dengeler ve particilik uğruna terörle mücadele için görevlendirilirdi. Bugün de aynı anlayış egemen.
Sıkıyönetim Komutanı olduğum anarşi ve terör döneminde en korktuğum şey, bir kısım halkın terör eylemlerinde yer alması ve güvenlik güçlerinin halkla teröristi ayırt etmeden acı olaylara neden olmasıydı. O zaman da teröristler kadınları ve çocukları öne sürerdi. Kuşkusuz eyleme katılanlar sorumludur ama güvenlik güçleri burada zorlanır. Çünkü teröristle sivil halk iyi ayırt edilmezse, ılımlı kesimler de teröre itilir. Bugün Güneydoğu’da bu durum yaşanıyor.
12 Eylül öncesinde sağ-sol diye cepheleşen partiler, terör karşısında kendi siyasi eğilimlerine göre ’eylemsiz taraftarlık’ şeklinde tavır alırdı. Bu da terörün tırmanmasında bir etken olurdu.
Şimdi ise İslamcı güçleri besleyen AKP’li yerel yönetimlerle PKK’yı destekleyen DTP’li yerel yönetimler var. Peki DTP ve DTP’li belediyeler neye güveniyor? İki şeye. İlki, yöre halkının büyük desteğine. İkincisi, başta ABD ve AB olmak üzere kendilerine sağlanan dış desteğe.
12 Eylül öncesinde bir avuç terörist bölge halkına egemen olabiliyordu çünkü halkımız çoğunlukla devlete değil, tehdit eden, baskı kuran, öldüren terör örgütlerine baş eğiyordu. Bugün Güneydoğu’da siyasi kurumlar dahil aynı durum gözlemleniyor.
Etkin önlemler alınmasında daha da geç kalınırsa, Türkiye hızla Milliyetçi-Kürtçü cepheleşmesine gidebilir. Çünkü insanların savunma içgüdüsü onları bir cephede birleşmeye iter. Türkiye yağmurdan kaçarken doluya tutulur. Hatta etnik bölücülüğü ve bölünmeyi önleyeceğim derken İslamcı-faşist bir dikta rejimine bile kayabilir.
Son olarak polisimizin durumuna kısaca değineyim. Polisin adeta pasif direniş içinde olduğunu görüyoruz. Nedenleri var. Örneğin silahlı çatışmada terörist öldüren polis yıllarca mahkemelerde sürünüyor, hapis cezası alıyor.
Ayrıca polisimiz nerede sert, nerede yumuşak davranması gerektiğini bilemiyor. Yoğun olaylarda seyirci kalırken, masum bir gösteride şiddet uyguluyor.
Ben Adana sıkıyönetim komutanlığım döneminde panzer ve arazözlerden boyalı su sıkılması yöntemini uygulardım. Şimdi bu niçin yapılmıyor?
Terörle mücadelede vatandaşın terör örgütlerinin kontrolüne girmesini önlemenin en etkili yöntemi, devletin o örgütlerden daha güçlü olduğunu göstermek, güvenlik güçlerine sahip çıkmak ve bunu uygulamada kanıtlamaktır.
Bu konuda AKP iktidarının ne yaptığı, ne yapmak istediği ise belli değildir. Olaylarda her şeyden önce siyasi iktidar elini taşın altına koyacak ki, güvenlik güçleri korkusuzca görev yapabilsin.
Çok doluyum ve size saatlerce anlatabilirim. Ancak ben böyle üzülürken, son yıllarda ve halen o bölgede terörle savaşanların, hükümetin böylesine pısırık tutumu karşısında nasıl kahrolduğunu varın siz düşünün. Saygılarımla."
Evet, Nevzat Bölügiray Paşa bunları söylüyor. Başını kuma gömenlere değil, anlamak isteyenlere söylüyor.