GEÇEN hafta tam üç gün boyunca Bay Abdullah Gül’ün Refah Partisi Kayseri milletvekili kimliği ile Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmayı burada sizlere iletmiştim. Muhalefette iken AB’yi eleştiriyor, "Hıristiyan kulübüdür, bizi hiçbir zaman almayacaklar, kapıdaki kulübeye koyacaklar" diye kükrüyordu! Haklı çıktı!
Tarih 13 Ekim 1995. Bu kez Refah Partisi Sivas milletvekili Abdüllatif Şener Meclis kürsüsünde konuşuyor. Tutanaklardan veriyorum:
"...(Bu hükümet) Sözü, vaadi hep vatandaşa veriyor ama kaynakları bir avuç tuzu kuruya akıtıyor. Hesap vermeye gelince de, hesapları IMF’ye, Dünya Bankası’na, Washington’a, Avrupa Birliği’ne veriyor..." (Aynen kendilerinin şimdi yaptığı gibi.) Buradan (Meclis’ten) çıkarılan kanunlara bile (AB tarafından) sürekli müdahale edilmektedir... Biz Refah Partisi Grubu olarak ’Avrupa Birliği direktifleriyle buradan kanun geçirtmeyiz’ dedik ama o tasarı kanunlaştı." (Kendileri iktidar olunca AB’nin emir ve direktifleriyle yüzlerce kanun geçirdiler.)
"Değerli arkadaşlarım, oyu ve yetkiyi milletten alıp Washington ve Avrupa Birliği’ne hesap verenlerin gösterdiği tablolar, sergilediği politikalar, istikametlerinin, yönlerinin ne olduğunu hálá göstermedi mi?
Amerika’nın taleplerini değil, Avrupa Birliği’nin isteklerini değil, bu milletin iradesini ve isteklerini Meclis’e getirecek, devlet politikası haline getirecek bir iktidara ihtiyacı vardır Türkiye’nin. (Refah Partisi sıralarından alkışlar.)
Washington talimatları, Avrupa Birliği talimatları, IMF talimatlarıyla bu ülkede hiçbir şey halledilemez. (Refah Partisi sıralarından bravo sesleri.)" (O gün konuşmacıyı alkışlayan, bravo diye bağıran Refah Partisi milletvekillerinin çoğu şimdi AKP milletvekili! Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener gibi bazıları bakan!.. Ve direktifleri aynen AB, ABD ve IMF’den alarak Türkiye’yi yönetiyorlar!)
Abdüllatif Bey Meclis kürsüsünde haykırışını sürdürüyor:
"Bu paketler neyin nesi arkadaşlar? Bu IMF’nin, Dünya Bankası’nın hazırladığı paketler ne işe yarıyor? Bu IMF, paketlerini Türkiye’de yaşayan insanların sorunlarına çözüm bulmak için mi üretiyor, getiriyor, önümüze koyuyor?.. Yoksa kendi ülkesindeki sermayenin çıkarlarını devam ettirmek için mi? Bunun çözülmesi gerekir." (Hay ağzına sağlık, ne de güzel söylüyor!)
"IMF reçeteleri ile Türkiye’nin hiçbir yere varamayacağı açıktır. IMF reçetelerine teslim olmuş bir başbakanla Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceği de açıktır." (Aman, kendi başbakanı duymasın!)
"Değerli arkadaşlarım, onun için biz (Refah Partisi olarak) diyoruz ki, IMF reçetelerinden, Dünya Bankası programlarından, Washington’dan ve Avrupa Birliği’nden bize hayır gelmez."
(Gelir, gelir! Gelmeseydi iktidar olunca bu programları, emir ve direktifleri onların kapılarında yalvar yakar olarak aynen uygular mıydınız!)
***
Bir gazeteci olarak bu çarpıcı belgeleri açıklamak benim açımdan değil de, Türkiye açısından ne kadar acı ve utanç verici bir şey. Dünyanın hiçbir ülkesinde siyaset kadroları dün kara deyip yerin dibine batırdığının bugün böylesine peşinden koşmaz.
İnsan belleği zayıf ve pek çok şeyi unutuyor.Ama arşivler unutmuyor. Bu tutanaklar bir ibret belgesidir.
Bunlar yakın geçmişte Meclis’te Refah Partisi kadrosu idi. Aradan birkaç yıl geçti, AKP oldular ve yüzde 34 oyla tek parti iktidarına taşınmayı başardılar... Ve dün karşı çıktıklarını bugün savunmaya giriştiler. AB’den yedikleri şu son kazıklar bile onları yollarından döndürmüyor! "Haksızlığa uğradık" diye ağlaşıyorlar. Daha çoook ağlaşacaklar.
AB geçmişini bildiği bu kadroları ciddiye alır mı? Siz olsanız alır mısınız!
Yüreği yetmedi
TC kimlikli yazarımız Nobel alabilmek için esti gürledi, "Bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt kestik" dedi. Romanlarında Atatürk’le alay etti, aşağıladı. Büyük kulisler yapıldı ve sonunda ödülü kapmayı başardı.Sayesinde aynı kafadaki yazar arkadaşları papyonlu mapyonlu frak giyip pozlar verdiler.
Yazarımız Türkiye’ye gelecek, protestolardan korktuğu için gelemiyor.
Yabancı gazeteciler ödülü aldıktan sonra kendisine siyaset soruyor, o yanıt veremiyor, konuşmuyor, hatta kaçıyor. Suspus oldu. Sadece havadan sudan konuşuyor.
Mert adam sözlerinin arkasında durur, eğer yüreği yetiyorsa onları hiç kimseden korkmadan ve her ortamda yineler.
Yazarımız mert ve yürekli adam değilmiş. Korktu...