Paylaş
İÇİM burkularak izlediğim şeylerden biri, orman yangınları. Düşünün, o güzelim yeşillik birkaç saatte yok olup gidiyor ve geriye simsiyah bir alan kalıyor. Yanmış, kül olmuş ağaçlarla dolu. Aylarca çıkmayacak yanık kokusu.
İçindeki bütün canlılarla yanıp yok olmuş güzelim orman. Yerde kaplumbağa, kuş ve diğer hayvan ölüleri.
En son Bilecik yandı, yüzlerce hektar orman kül oldu.
Neden yanıyor bu ormanlar?
-Sigara izmariti. Orman içinden veya yanından geçen birileri, sigarayı söndürmeden atıyor. Bir sigara, yerdeki kuru yaprakları ve dalları tutuşturmaya yetiyor.
-Anızcılar. Adam ormanın yanındaki tarlada otları yakıyor. Alevler ormana sıçrıyor.
-Piknikçiler. Türk milletinin bir huyu, pikniği ormanda yapmak ve ızgara et yemek. Bunun için mangal yakmak. Sonra mangalı söndürmeden gitmek. Ayrıca cam içki şişelerini, çöplerle birlikte ormanda bırakmak. Cam güneş ışınlarını yansıtıyor ve tutuşma başlıyor.
-Sabotajcılar. Amaçları ormanı yakıp Türkiye'ye zarar vermek. PKK uzun yıllar bunu yaptı.
* * *
Sonuçta (sabotajcılar dışında) orman yangınları hep dikkatsizlikten, cahillikten çıkıyor.
Toplum olarak çevre duyarlığımız zaten yok. Ormanları yakıyoruz, ülkemizin her yerini kirletiyoruz. Yazın kıyılarımızı çöplük yapıyoruz.
Turistlerin en yoğun olduğu bölgelerde bile, özellikle pazar akşamları, halka açık plajlarda bir gezinin. Utanmaz adamlar bütün çöplerini orada bırakıp eve dönerler. O güzelim sahil karpuz kabukları, pet şişeler ve diğer çöplerle dolu olarak bırakılır.
Bu sahillerde çoğu zaman beş yıldızlı lüks oteller vardır. Ama bunlar aralarında anlaşıp üç adam tutmazlar ve pislik orada öylece kalır.
Herkes, yapılacak işi birbirinden bekler.
Denizlerimizi çöplük olarak kullanırız. Lağımlar denize akıtılır. Göller, barajlar, nehirler, dereler aynı durumdadır. Su kıyılarına kurulan fabrikaların bütün atıkları ve pisliği, suya boşaltılır.
Kaçak yapılaşma olanca hızıyla sürer, kimsenin umurunda olmaz. Kendi nasırımıza basılmadığı sürece olayları görmek istemeyiz.
Örneğin İstanbul'da Küçükçekmece Gölü çevresinde meydana gelen kaçak yapılaşma için mücadele verilir, Koruma Kurulu kararlarını hasıraltı eden Kültür Bakanlığı, SİT alanındaki bu rezalete adeta çanak tutar.
SİT alanları yağma edilir, kimse umursamaz.
Ne zaman ki işin ucu kendimize dokunur, her konuda olduğu gibi, işte o zaman feryat etmeye başlarız!
* * *
Bir orman, yandıktan hemen sonra yeniden düzeltilse ve ağaç dikimi yapılsa bile, eski durumuna dönmesi için en az 50 yıl gerekir.
Yaz geldiğinde, ormanlarla birlikte her gün içimiz yanar.
Harcanan trilyonlar da işin cabasıdır.
Orman çevresinde yaşayan duyarsız köylüler için yangına karşı eğitim programları yoktur.
Medyamız orman yangınlarına önem vermez, üzerinde durmaz. İşin içinde cinsellik, baldırbacak, çıplak kadın, sosyete, magazin, skandal yoktur ki, bu gibi konuların haber değeri olsun!
Yargı, orman yakanlara gereken cezaları vermez.
Verilen cezalar asla ibret olmaz. Komik cezalarla kurtulmayı başarırlar.
* * *
Ülkemizi kendimiz batırıyoruz. Türkiye'nin sadece dövize ve borsaya endeksli olmadığını bir türlü düşünmek istemiyoruz.
Bu yaz sonuna kadar yine yurdun dört bir yanında ormanlar yanacak, yakılacak, o güzelim yeşilden geriye kül yığınları ve enkaz kalacak.
Bir piknikçi mangalda köfte yapsın, bir çiftçi tarlasındaki anızı yaksın, biri yere sönmemiş sigara atsın diye binlerce hektar ormanımız, ulusal varlığımız elden çıkıp gidecek.
Ormanları kesip içine yapılar, siteler konduran bir toplum buna layıktır.
Sadece orman değil, Ankara'da gözlerimle görüyorum, ağaç kesmenin hiçbir cezası yok. İstediğiniz ağacı özgürce kesersiniz. Ayrıca belediye ekipleri gelip keserler, elde edilen odunu şeriatçı kuruluşlara beleş yakacak olarak verirler. Gençlik Parkı'nın 50 yıllık ağaçları otopark için kesilir ve üzerine asfalt dökülür.
Çevrenizde nerede bir orman, nerede bir yeşil görüyorsanız, önünden geçerken oraya bir el sallayıp veda edin...
Çünkü o yeşil, yarın yerinde olmayabilir.
Belki yanacak, yakılacak, belediyeler veya başkaları tarafından kesilecektir.
Böylesine duyarsız, sadece dövize ve borsaya endeksli bir topluma layık olan da budur.
Paylaş