BİR ülke düşünün ki, orada başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Genelkurmay Başkanı, Kara-Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları hükümete uyarıda bulunurlar. Ne derler?
Özet budur... Ve iktidarın sorumluları, en başta Başbakan ve bazı bakanlar, hemen ardından Cumhurbaşkanı ile komutanlara yanıt vermeye kalkışırlar!
"Türk yasalarında irtica diye bir suç yoktur..."
"Laikliğe aykırı davranan varsa bize haber versinler, gereğini yapalım..."
Hele bu son cümle, insanları kahkahalarla güldürecek nitelikte. Türkiye’yi altüst etmişler, bütün kamu kurumlarında ve belediyelerde kadrolaşmışlar, Müslümanları "dindar-dinsiz" ayrımına tabi tutmuşlar, kendilerinden olmayan bütün devlet memurları, kamu çalışanları ve hatta işadamlarını tu kaka ilan edip zora sokmuşlar, kendilerinden olanlara köşe döndürmüşler...
PKK terörünü ABD’ye, onun insafına emanet etmişler!
Kendi kaderlerini AB’ye bağlamışlar. Niçin?..
Çünkü AB, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke yönetiminde söz sahibi olmasını değil, her şey karşısında suskun kalmasını istiyor. Bu, AKP’nin de en büyük arzusu.
TSK suskun kalacak, ülkenin içinde bulunduğu tehlikelere tepki vermeyecek ve ’demokratikleşme uğruna’ AKP iktidarının ekmeğine yağ sürmüş olacak!
Böylece Türkiye hem AB, hem de AKP açısından dikensiz gül bahçesi olacak! İstedikleri gibi at oynatacaklar.
Bunu kimse yemez. Nitekim yemedi.
Üç kuvvet komutanı, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı tarafından son bir hafta içerisinde yapılan konuşmalar ve uyarılar bunun somut göstergesi.
* * *
Türkiye’de hiç kimse dindarların, müminlerin inancına, ibadetine karışmayı aklına bile getirmez. Ama siz elinizdeki devlet gücünü oy’a dönüştürmek için din ticareti, din sömürüsü yaparsanız, kurduğunuz iftar çadırlarına bile Başbakan resimleri, parti afişleri asmaktan utanmazsanız, devlet kurumlarını Cumhuriyet rejimine düşman kadrolarla doldurursanız... Ve onlar devleti dinsel anlayışla yönetmeye kalkışırsa...
İster sivil olsun ister asker, belli makamların sahipleri sizi elbette uyaracaktır.
Bu süreçte haklı olarak "uyaranları" değil, "ülkemizi bu duruma düşürenleri" eleştirip kınamak ve hesap sormak gerekir.
Burası AB sömürgesi değil. Burası birilerinin babasının çiftliği değil.
Çarpık seçim yasalarının sonucunda sadece yüzde 34 oyla Meclis’teki milletvekili sayısının yüzde 66’sına sahip oldular ve tek parti hükümeti kurdular.
Bu oran bugün yüzde 20’lere inmiş durumda. Bunu kendileri de itiraf ediyor...
Ve bu tablo içerisinde Tayyip Erdoğan dün ABD’de şu sözleri söylüyor:
"Türkiye’de herkes sivil iradeye uymak zorundadır. Buna Türk Silahlı Kuvvetleri de dahildir. Bunun dışına çıkamaz."
Oh ne güzel valla! Ne kadar kolay bir çıkış yolu!
Peki ya son seçimde bunlara oy vermeyen yüzde 66 ne olacak? Onlar seçmen değil miydi? Onların söz hakkı yok muydu?
Olayın bir başka boyutuna da değinelim. Bugün Türkiye’de AKP’ye destek veren televizyonlar, gazeteler, köşe yazarları var. Bunlar Cumhurbaşkanı’na, Türk Ordusu’na, komutanlara dümdüz gidiyor. Hakaretler, iftiralar birbirini kovalıyor!..
Ne ilginçtir, aynı medya bundan önceki Genelkurmay Başkanı Hilmi Bey’e övgüler düzerdi. Ona alkış tutardı! Hilmi Bey, İslamcılarla birlikte entel medyadan övgüler almayı başaran (!) ilk komutandı ve sanırım son olacaktır.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti kanla-savaşla kuruldu. Bu devlet günün birinde AB sömürgesi olalım, onların kapılarında yalvaralım, emir ve direktiflerine boyun eğelim, birileri ABD gezisinde Robert De Niro ile aile boyu iftar sofrasına kurulup (!) şov yapsın diye kurulmadı.
Bu devlet nice belalar, nice badireler atlattı ama en zayıf olduğu zamanlarda bile iç ve dış siyasetini, isyanlar ve terörle mücadelesini dış güçlere ihale etmedi. Bu devlet hiçbir zaman bugün olduğu gibi din sömürüsünün, din ticaretinin pençelerine teslim edilmedi.
Onurunu ve şerefini ABD ve Avrupa paspaslarının altında ezdirmedi.
Son bir hafta içerisinde Kuvvet Komutanları, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı tarafından yapılan uyarı konuşmalarını milyonlarca Türk insanı gibi ben de alkışlıyorum, altına imzamı atıyorum.
Ağızlarına ve yüreklerine sağlık.
Bu işler ABD gezisinde Robert De Niro ile aile boyu iftar sofrasına (!) oturmakla olmaz.