Paylaş
Ahmet Taner Kışlalı'nın cenaze töreninde yine yakışıksız olaylarla karşılaştık. Bütün Türkiye'yi ilgilendiren, pırıl pırıl bir insanın ölümüyle sonuçlanan olay, bir yerde parti mücadelesine alet edildi.
Törene CHP el koymuştu. CHP'nin seçim otobüsleri, altı oklu CHP bayrakları...
Atılan sloganlar genelde Demirel ve Ecevit'e yönelikti. Hatta yuhalandılar.
Eğer slogan atılacaksa, birileri protesto edilecekse, hedef herhalde onlar olmamalıydı. İşin kolayına kaçıldı.
Bu gibi olaylar, aynı amacı taşıyan kitleleri birleştirmesi gereken olaylardır. Örneğin, milli maçlarımızda üç hilalli MHP bayraklarının açılması nasıl yakışık almıyorsa, dünkü cenaze töreninde CHP bayraklarının açılması da o kadar yakışık almıyordu.
CHP'nin bu konudaki tavrına karşı olduğum için değil, bu işlerin yerinin Kışlalı'nın cenazesi olmadığı için.
Bu gibi olaylara particilik sokulmamalı.
Olmadı, olmadı.
* * *
Ne yazık ki Türk toplumu, yaşadıklarına giderek duyarsızlaşıyor. Hiç kimse yerinden kımıldamıyor. Ben beklerdim ki, dünkü cenaze törenine en az bir milyon kişi katılsın ve kalabalık, Ankara caddelerinde seller gibi aksın.
Dünkü kalabalık az mıydı?
Belki bazıları tarafından ‘‘çoktu’’ diye tanımlanacaktır. Ama çok değildi. Yetersizdi.
Böyle olaylarda dayanışma ve gövde gösterisi çok önemlidir. Teröre verilecek en iyi yanıt budur.
Teröristler, terörden yana olanlar, insanları gazetelerinde hedef gösteren ve giderek şımaran din bezirgánları, işte bu duyarsızlıktan destek alıyorlar.
Örneğin, dün neredeydi İstanbul'da yaşayan 12 milyon insan?
Bunlardan bir bölümü bir araya gelip bir miting düzenleyemez miydi?
Birkaç ufak tefek kınama toplantısı dışında İstanbul'dan, İzmir'den ve diğer kentlerimizden ses yoktu.
Olmadı, olmadı.
* * *
Küstah yayınlarında laik ve Atatürkçü insanları hedef gösteren Akit Gazetesi, dün bu tutumunu savunuyordu. Bunları defalarca uyardık.
‘‘Terörün şakası olmaz. Bugün başkalarına yapılan olay sizin hoşunuza gidebilir. Ama Allah korusun, yarın aynı şey sizin de başınıza gelebilir. Lütfen bunu yapmayın. İnsanları hedef göstermekten vazgeçin. Karşı olduğunuz kimseleri yalan, iftira ve tehditle yıldırmaya çalışmayın... Çünkü bunun kimseye faydası olmaz...’’
Adamların şu olanlardan bile ders almadıkları ve tavırlarını aynen sürdürecekleri ortaya çıkıyor.
Onlar da haklı!
Bu ülkede kendilerine ‘‘Dur’’ diyecek herhangi bir makam olmadığını keşfetmişler, bodoslamadan gidiyorlar.
Savcı yok, yargıç yok, valilik yok, yasama organı yok, hiç kimse yok.
Ama korkum odur ki, bu işin bir süre sonra cılkı çıkacak ve tatsız olaylar olacak.
13 Mayıs 1999 günü Kışlalı'yı hedef gösteren, resminin üzerine çarpı işareti çeken bu adamlar, aynı tavırlarını dün de sürdürüyor, yaptıklarının ‘‘habercilik’’ olduğunu iddia edebiliyorlardı.
Olmadı, olmadı.
VE ALMANYA!
Türkiye terör belasından çok çekti. Bunun bir bölümü kesinlikle Almanya'dan kaynaklandı. Aynı süreç devam ediyor. PKK'nın günlük gazetesi orada çıkıyor. Yıllar boyu Türkiye Cumhuriyeti'ne kin ve nefret kustular, teröre çanak tuttular. Şimdi Apo enselendikten sonra ‘‘barış’’ çağrıları yapıyorlar.
Aynı durum dinci terör için geçerli. Dinci terör, sadece Türkiye'de çıkan bir gazete ve birkaç dergi ile teşvik edilmiyor. Bunların Almanya'da bile uzantıları var.
Kendini ‘‘halife’’ ilan eden Metin Kaplan isimli sahtekár ve ona bağlı bir çete, Almanya'da Ümmet-i Muhammet isimli bir gazete çıkarıyor. Bu gazetenin 14 Ekim 1999 tarihli sayısı elimde. Bazı örnekler veriyorum:
‘‘Şeriat devletinin en büyük engeli olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Müslüman olamaz... Kemalist köpekler. Eceli gelen köpek cami avlusuna pisler... Kıvrıkoğlu, Müslümanlara karşı yeni katliamlara girişecek...’’
Ve son sayfada, tam sayfa bir anons:
‘‘Hilafet, İslam ordusu geliyor.’’
Altında da kocaman bir fotoğraf. Silahlı adamlar, ellerinde Arapça bir bayrakla yürüyor.
* * *
Diyeceksiniz ki ‘‘Bunları ciddiye alma’’... Tamam da, bu pislikler her gün Almanya'da yayınlanıyor. Alman devleti, Alman hükümeti bunlara göz yumuyor. PKK'sı, yobazı, hepsi Almanya'da üslenmiş ve Türkiye'ye yıllardan beri kin kusuyor, terör çağrıları yapıyor.
Uygarlığın beşiği olduğu iddia edilen Avrupa'da biz bu rezalete tanık oluyoruz.
Bu durumda Almanya ya uyuyor, ya da bu pislikleri Türkiye'ye karşı bilinçli olarak besliyor.
Bu yapılanın demokrasi ile, fikir özgürlüğü ile uzaktan yakından bir ilgisi var mı? Elbette yok.
O halde Almanya neyi amaçlıyor?
Terör ve terörist orada barınıp besleniyor, yayın organlarını orada çıkarıyor, para kaynakları orada. Sonra gelip eylemini Türkiye'de koyuyor.
Bravo Almanya! Bravo Avrupa!
Paylaş