OLAY oldu. Saldırganın başka olaylardaki fotoğrafları medyada yayınlanıyor.
İstanbul’da Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasında, Göztepe’de yapılan "camiye evet" mitinginde o var. Diyarbakır’daki şeriat mitinginde yine o var. Son vukuatı Danıştay baskını! Fırsat bulsa YÖK’ü de basacakmış.
Buna karşın İslamcı medya ve özellikle FethullahGülen’in yayın organları haykırıyor:
"Provokasyon... Bu adam içki içermiş, namaz kılmazmış... Bizden değil... Kışkırtmalara kapılmayın... Saldırgan ülkücü... Derin ilişkiler!.."
Bu işi derin devlet yaptı-yaptırdı demeye getiriyorlar!
Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. Baskın sonrasında bildiri yayınladı. "Aman oyuna gelmeyelim, istikrarı bozmayalım!"
Bütün korkusu kamuoyunun galeyana gelip olayların büyümesi, askerin ağırlık koyması ve tekerine çomak sokulması.
* * *
Başbakan cenaze törenine gelemedi. O günkü Antalya programında kavşak açılışı ve sazlı sözlü konser vardı! İyi ki gelmedi. Olacakları iyi biliyordu.
İşin ilginç yanı, kendisi Antalya’da iken bütün otobüsler ve minibüsler ücretsizdi! Amaç daha fazla kalabalık toplamaktı. O maliyeti kimin karşıladığını şu anda bilemiyoruz.
Cenaze törenlerine katılan bakanların kimi kovalandı, kiminin kafasına polis miğferi takıldı. Bazıları korumalar tarafından caminin tuvaletine kaçırıldı... Ve istisnasız hepsi yuhalandı, protesto edildi. Ders almış olmalarını dilerim.
* * *
Danıştay baskını sonrasında din baronları ve Fethullah Gülen ekibi tarafından bütün medya organlarına, köşe yazarlarına, yorumculara ana avrat, yakası açılmadık küfürlerle dolu mesajlar gönderildi. Bir yanda Allah’tan söz eden bu adamlar, birkaç satır sonra insanların ölmüş analarına, babalarına, eşlerine bile dümdüz gitmekten utanmıyordu.
* * *
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök dün 19 Mayıs kutlamaları sırasında çok güzel ve anlamlı sözler söyledi:
"Danıştay’a saldırı sonrasında gösterilen tepki ve halkın duyarlılığı takdir edicidir. Ancak bu bir tek güne, bir tek olaya tepki olarak kalmamalı, süreklilik kazanmalı, devamlı olarak herkes tarafından takip edilmeli. Olayı ve bu olayı yaratan zihniyeti şiddetle kınıyoruz" dedi.
Kutlamalarda tribünlerden Cumhurbaşkanı Sezer ve Genelkurmay Başkanı Özkök’e büyük destek geldi. Başbakan ve öteki hükümet üyeleri için tık yoktu. Başbakan’ın suratı asıktı, kimseyle konuşmuyordu.
* * *
Başbakan ve bazı bakanlar dün Anıtkabir sonrası ve stadyum öncesinde bir araya gelip kahvaltı ettiler. "Dünkü olayları konuştunuz mu?" sorusuna verilen yanıt şöyleydi:
"Yok, sadece bayramı konuştuk."
Mutlaka öyledir, mutlaka bayramı konuşmuşlardır! Bunlar ulusal bayramlarımızı öyle çok severler ki... Hatta karınlarını doyururken Atatürk’ün büyüklüğünden falan da söz etmiş olabilirler!
Yaaaa, vallahi öyle!
* * *
Sevgili okuyucularım, gerek yazılı ve sözlü mesajlarınızdan, gerekse rastlaştığımız her yerde, bazılarınızdan "umutsuzluk" sözleri duyuyorum.
Sakın ola ki karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmayın.
Önceki gün yapılan cenaze törenlerine onbinlerce kişi katıldı. Bu kalabalığı toplamak için hiçbir örgütlenme yoktu, çünkü bunun için zaman yoktu. İnsanlar kendiliğinden geldi.
Tören dün veya bugün yapılacak olsaydı, Türkiye’nin her yerinden milyonlarca insan katılacaktı.
Dün Anıtkabir yine onbinleri ağırladı. Her gün olduğu gibi bugün ve yarın da öyle olacak.
Türk milleti büyük tepki içerisinde. Aslında gerçek Müslümanlar da öyle. Din baronları tarafından üzerlerinden oy avcılığı için oynanan türban-sıkmabaş oyununun farkına vardılar.
Milyonlarca insanımız inişin başladığının bilincinde. Şimdi tek eksiklik, örgütsüz olmak.
Hiç kuşkunuz olmasın, bunun da çözümü en kısa zamanda bulunacak ve coşkun nehir, doğal yatağında akışını sürdürmeye başlayacak.
Umutluyuz, umutlu olacağız.
Her şeyin bir sonu var. İniş başlayınca onu hiçbir güç durduramaz. Milletin gücü, durmasına izin vermez.