SEVGİLİ okuyucularım, sizlerden her gün en az yaklaşık 150 adet yazılı mesaj alırım.
E-posta, faks ve zarfta mektup.E-posta adresim ve faks numaram yazımın üzerinde vardır.Bunları gizleme, okuyucudan kaçma hakkını kendimde görmem.Zaman ayırıp bunların tamamını okurum, hatta bazılarını yazı konusu yaparım. Çoğu övgüdür. Eleştiri de gelir. Eleştirilerin tümü siyasi konularla ilgilidir. Her kesimin okuduğu bir gazeteciyim. Bunlar bazen ağır da olsa, elbette katlanmak zorundayım.
Allah’a bin şükür alnım açık... Ve bugüne kadar aşağıda yazacaklarım doğrultusunda hiçbir eleştiri almadım. Bunları, beni tanımayanların kafasında belki oluşmuş olan bazı "yanlış anlamaları" gidermek için yazıyorum:
"Kalemin satılıktır... Çıkar karşılığı yazı yazıyorsun... Geçmişte iş takibi, aracılık yaptın, iş bitirdin... Şu pisliğe bulaşmıştın... Dün ak dediğine bugün kara diyorsun... Egemenlerin sofrasında karnını doyurdun... Eğilip büküldün, rüzgar gülü oldun... Adamına göre muamele yaptın... Zayıfı ezdin, güçlülere yağcılık yaptın... Korktun, kıvırdın... İktidarların, güçlülerin yağcısı, övücüsü olarak yazıyorsun... Yasa, kural ve ahlak dışı para kazandın..."
Her gün milyonların önüne çıkan, çeşitli iktidarlar döneminde "bir şey bulursak rezil ederiz" düşüncesiyle geçmişi, ailesi ve kendisi, banka hesapları dahil olmak üzere her şeyi didik didik edilip araştırılan ve en ufak bir lekesi, açığı bulunamayan bir gazeteci için bundan daha büyük onur ve mutluluk olabilir mi?
* * *
Seçim bitti, AKP kazandı. Seçim sonrasında AKP yandaşlarından gelecek mesajları bekliyordum. Ben doğru bildiklerimi yazmış, savunmuştum. Ama bunlar gelecekti... Ve sadece dün, yaklaşık bin adet yazılı mesaj aldım. Yaklaşık yarısı eleştiriyordu. Bazıları AKP’nin kazanmasından sonra beni gazeteciliği bırakmaya, istifa etmeye davet ediyor, kovulmamı istiyordu.
Ancak bir şey dikkatimi çekti. Bana karşıt olan okuyucuların bir bölümü, beni yanlış tanıyordu. Birkaç örnek vereyim:
"Siz uzayda değil, kendilerinizin kurduğu sapık dünyanızda yaşıyorsunuz."
Sapık dünya! Dünyam bugüne kadar hiç sapık olmadı.
"Şarap kadehleri ellerinizde, seçim öncesinde ahkam kestiniz."
Şarapla, içkiyle ilgim yok.Şarabı hiç sevmem. Bazen bir yemekte falan bir kadeh rakı, bazen de akşamüstü bir yudum votka içerim. İkincisini bünyem kabul etmez. On yıl içki içmesem, bir kez olsun aramam.
"Sizler villalarınızda otururken..."
Villada falan oturmuyorum. Apartmanda, 135 metrekarelik mütevazı bir evimiz var.
"Biz havyarı, ıstakozu bilmeyiz. Sizin gibi o masalarda oturmuyoruz. Sosyeteye dahil değiliz. O yüzden AKP’yi seçtik."
Ömrüm boyunca havyarlı ıstakozlu bir masada oturmak kısmet olmadı. Ama bir gün bunu mutlaka deneyeceğim! Sosyeteye ise hiç giremedim çünkü gece hayatım sıfır. O sofralarda oturanların kime oy verdiğini siz araştırın bakalım!
"Yüzde 46 sonrasında özür dilemenizi, tükürdüğünüzü yalamanızı bekliyoruz."
Neyin özrünü dileyeceğim? Namussuzluk mu yaptım? Yalan yanlış mı yazdım? İnananlar özür dilemez.
Hiçbir zaman dinimize hakaret etmedim. Yaşantım ve yazılarımda bir tek örnek yoktur. Tam tersine, dinimizin yüce değerlerini savundum. Dinimizi sömüren, onu kişisel ve siyasal çıkarları için kullanan din tüccarlarına, din baronlarına karşı çıktım.
"Bu sonuçtan sonra morardın mı, sarardın mı, kanaman oldu mu? Bugün (dün) bir gazeteci yazdı: Oyunu CHP’ye veren gazeteci arkadaşlar, kanamayı durduracak bir tamponu uygun yerlerine tıkmışlardır herhalde."
Ne diyeyim ben buna!
"Uzaydan geldiğinize göre sizin işiniz bitmiştir. AKP’nin bu zaferinden sonra gazetecilikten istifa etmeniz veya gazetenizin sizi kovması gerekir."