Paylaş
Cumhurbaşkanı Demirel bol kepçe ödül dağıtıp 72 kişiyi birden ‘‘devlet sanatçısı’’ yaptı. Böyle şey olmaz. İşin ölçüsünü biraz kaçırdı. Bu ödül dağıtımı kamuoyunda tepki yarattı. Fikret Otyam ustamız gibi bazı sanatçılar da, ödülü reddettiler.
Hangi alanda olursa olsun, Türkiye'de ödül dağıtımı ne yazık ki ciddiyetini çoğu kez yitiriyor. Önüne gelen, önüne gelene çeşitli konularda ödül ihsan etmekle meşgul. Aynı durumu bazı basın ödüllerinde de görüyoruz. İş giderek yozlaşıyor.
Peki ama verilen ödül reddedilir mi? Ayıp olmaz mı?
Gerekiyorsa edilir ve ayıp olmaz.
Bunun bir örneğini ben 1981 yılında yaşamıştım. Bu olayı da ‘‘Önce İnsanım Sonra Gazeteci’’ isimli kitabımda anlatmıştım.
*
Yıl 1981. Ankara'da henüz çiçeği burnunda -dört yıllık- bir gazeteciyim. Bazı şeylerin içyüzünü henüz bilemiyorum. Bir süre önce saflık edip Ankara Gazeteciler Cemiyeti isimli kuruluşa üye olmak için başvuruda bulunmuşum. Buranın başında rahmetli Beyhan Cenkçi var. Fakat ben ve benim gibi pek çok gazeteci, buraya bir türlü üye yapılmıyor. Hiçbir gerekçe de gösterilmiyor.
Gerçeği sonradan öğreniyoruz. Meğer Cenkçi ve değişmez yönetimine kayıtsız şartsız ‘‘Evet’’ demeyecek olanları bu cemiyete üye yapmazlarmış!
Bugün de böyledir. Ankara'da gerçek anlamda gazeteci olan pek çok arkadaşımız bu cemiyete üye değildir. Alınmazlar, alınmayız. İsmi Ankara Gazeteciler Cemiyeti'dir ama -pek çoğu gazetecilik yapmayan- belli kişilerin tekelindeki özel bir kulüptür.
*
Neyse, Beyhan Cenkçi 1981 yılının ocak ayında ‘‘yılın gazetecilerini’’ seçmiş ve açıklamış! Ben o sırada Milliyet'teyim. Aaaaa, bir de baktım ki, listede benim de ismim var.
Hem komik, hem de ciddiyetsiz bir durum! Beni cemiyete üye olarak kabul etmiyorlar, buna karşın yılın gazetecisi seçiyorlar!
Listede Oktay Ekşi'nin de ismi var. Onunla telefonlaştık. Ben ödülü reddedeceğimi söyledim. Oktay Abi de aynı görüşteydi.
Oturup Beyhan Cenkçi'ye bir mektup yazdım ve bir örneğini basına dağıttım:
‘‘Cemiyet başkanı olarak tutum ve davranışlarınızın tümüyle karşısındayım. Cemiyet ağası olmaktan başka bir iş yaptığınızı hatırlamıyorum. Ankara'da pek çok gerçek gazeteciyi genel kurulda size oy vermeyeceğini bildiğiniz için üyeliğe kabul etmediniz. Gazetecilikle ilgisi olmayan kişileri ise sizden yana oldukları için üyeliğe doldurdunuz.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da kafadan ve ciddi olmayan bir biçimde dağıttığınız gazetecilik ödüllerinden birini de, haberim olmadan bana vermişsiniz. Ödülünüzü reddediyorum ve almıyorum.
Bilgi edinmenizi ve ödül listelerinizde bundan sonra adıma yer verilmemesini rica ederim.’’
Oktay Abi de bir mektup yazdı:
‘‘Bana verildiğini açıkladığınız ödülü almayacağımı bildirmek için yazıyorum. Ödülün sizin keyfi kararlarınıza göre dağıtıldığını biliyorum. Ödülünüzün, onu kabul edenleri onurlandıracak bir ciddiyet ve değer taşımadığına inanıyorum.’’
Bizim bu mektuplar basında çıktı. Hemen ardından ödülü reddedenler kervanına rahmetli karikatür ustamız Ali Ulvi katıldı:
‘‘Bu ödüller, ödülü alanlardan çok verenleri değerlendirmeye yöneliktir. Anlayışım dışında olan bu ödülü kabul etmiyorum.’’
Bir gün sonra sırada Halit Kıvanç ve Savaş Ay vardı.
Onları Semih Balcıoğlu, Bedri Koraman, Talay Erker ve Uğur Cebeci izledi.
Beyhan Cenkçi zor durumda kalmıştı. Pek çok gazeteci yazılı açıklama yapıp ödülü reddediyor ve bunlar gazetelerin birinci sayfalarında yayınlanıyordu. Böyle bir topluca ödül reddetme olayı Türkiye'de belki ilk kez oluyordu.
*
Cenkçi'nin yılın gazetecisi seçtikleri arasında rahmetli Aziz Nesin de vardı. Aradan iki veya üç gün geçmişti ki, bu kez Nesin'in ret gerekçesi basında yer aldı:
‘‘Yılın gazetecisi seçildiğimi Almanya'da olduğum sırada gazetelerden okudum.
Kırk yıllık gazetecilik yaşamımda kendime göre başarılı olduğumu sandığım zamanlar ödül verilmemişken, başarı sayılabilecek hiçbir şey yapmadan böyle bir ödüle layık görülmem beni çok şaşırttı.
Hangi nedenlerle yılın gazetecisi seçilip de örneğin niçin yılın futbolcusu veya şarkıcısı seçilmemiş olduğumu anlamak çok zordur.
Yılın gazetecisi seçilmek için hiçbir şey yapmamak gerekli idiyse, benden başka hiçbir şey yapmayan bir gazeteci bulamadınız mı da, beni yılın gazetecisi diye teşhir gereğini duydunuz?’’
Bu konuyu daha sonra Aziz Nesin'le konuşuyorduk. Şöyle dedi:
‘‘O yıl hemen hiçbir gazetede yazım çıkmamıştı. Adamların ciddiyetine bak ki, gazetede yazısı çıkmayan birini yılın gazetecisi seçiyorlar.’’
*
Ödül dağıtmak, hele ‘‘devlet ödülü’’ dağıtmak ciddi bir iş ve görevdir. Demirel bu yıl ‘‘devlet sanatçısı’’ ödüllerini dağıtırken herhalde etki altında kaldı, çerçeveyi biraz geniş tuttu ve yoğun eleştiri aldı.
Bazı sanatçılar da ödülü reddetti.
Burada isim vermeyeceğim ama bu 72 kişilik karambol listesiyle ‘‘devlet sanatçısı’’ unvanı verilenler arasında ‘‘hiç yakışık almayan’’ bazıları var.
Her ödülün bir nedeni, ciddiyeti, manevi değeri ve ağırlığı olmalıdır. Hele devlet ödüllerinin!
Birileri bundan sapma gösterirse, işin ölçüsünü kaçırıp bol kepçe ödül dağıtırsa, o ödülün değeri kalmaz. Birilerinin de bunu reddetme hakkı kendiliğinden doğar.
Paylaş