Ne çekiyorsak onlardan çekiyoruz

EVET, Türkiye ne çekiyorsa ‘‘onlardan’’ çekiyor. Hırsız, vurguncu, rüşvetçi, avantacı, hortumcu... Listeyi çok uzatmak mümkün.

Bu kesim her yere sızmış. Hemen her şeyi onlar yönetiyor... Çünkü meydan boş. Yasalar onlara çalışıyor. Bazısı doğrudan hırsızlık yapmıyor, soyguna vurguna kendisi doğrudan karışmıyor. Ama yandaşlarını, eşini dostunu, partilileri zengin ediyor.

Tam yetkili olduğu halde olanları ya görmezden geliyor ya da göz yumuyor ve malı çevresi götürüyor. Bu gibilerin de doğrudan çalanlardan hiçbir farkı olmadığını iyi bilmek gerekiyor.

Deprem oluyor, önce kamu binaları çöküyor... Çünkü proje düzgün değil. Artı, müteahhit ihaleyi ya rüşvetle, ya da hatırla alıyor. Alabilmek için büyük kırım yapıyor.

Parasını çıkarmak için malzemeden çalıyor. Eksik malzeme, yanlış malzeme kullanıyor.

İnşaatı denetlemekle yükümlü kamu görevlileri var. Bayındırlık Bakanlığı var, Bayındırlık müdürlükleri var.

Denetim yapanların çoğu rüşvet alıyor, karşılığında ‘‘uygundur’’ raporu veriyor.

Emme basma tulumba böyle çalışınca, her depremde kamu binaları yerle bir oluyor. Veya kullanılmaz duruma geliyor.

Şimdi çok merak ediyorum. Acaba Bingöl'de çöken ve çok sayıda küçük yavruya mezar olan o binayı acaba kimler, hangi ‘‘mühendisler’’ denetlemiş?

Hiç kimse merak etmesin. Aradan birkaç gün geçince biz bu olayı yine unuturuz ve ölenler öldüğü ile kalır.

* * *

Kamu alımları ve kamu ihaleleri, Türkiye'deki hırsızlığın, yolsuzluğun, pisliğin atardamarı. Buna KİT'ler ve belediyeler dahil.

Hemen her alım ve ihalede rüşvet dönüyor. Birileri mutlaka malı götürüyor. İş çok kazançlı ise mutlaka kitabına uydurulup ‘‘yandaşlara’’ veriliyor.

Rezalet o boyuta varmış ki, sağlığımız üzerinde bile oyunlar oynanıyor. Son SSK olayını, uygulanan neşter operasyonunu hepimiz biliyoruz. Tutuklamalar oluyor. Fakat biz bunları yine unutacağız. Birileri belki birkaç ay tutuklu kalacak, sonra o dosyalar yargının tozlu raflarında eskiyecek. Bunları Türkiye'nin en tanınmış, en acar avukatları savunacak. Parayı bastırınca böyle oluyor! Bilirkişi raporları yazılacak, bilirkişiler rüşvet alacak ve her şey birkaç gün içerisinde bitecek!

* * *

Türkiye'de bankalar hortumlandı. Milyarlarca dolar, birkaç banka patronu tarafından cukkalandı.

Bunlar arasında ‘‘ceza alan’’ bir tek Allah kulu var mı? Yok!

Nereye, kimlere gitti o milyarlarca dolar para? Bilinmiyor!

Şu anda içeride olan patron var mı? Yok!

Tam tersine, adamların hepsi de krallar gibi yaşamayı sürdürüyor. Yalılarda, görkemli villalarda, lüks teknelerde...

Kimi ense yapıyor, kimi medya patronluğunu sürdürüyor ve hiç utanıp sıkılmadan halka öğüt veriyor, bazıları başka işlerde.

* * *

Hırsıza, hortumcuya, vurguncuya, rüşvetçiye ve benzerlerine ceza veremiyoruz. Devreye ya görünmez eller girip dosyaları yine avanta ve rüşvetle kapatıyor, ya da bunlar zamanaşımı gibi nedenlerle ortadan kalkıyor.

Sistem bunlar üzerinde caydırıcı olmayınca da, toplumda bu işler için aportta bekleyen kesimler coşkuya kapılıyor:

‘‘Yatsam yatsam birkaç ay yatarım, çıkınca krallar gibi yaşarım. Götürdüğüm yanıma kár kalır. ’’

Sizi temin ederim, eğer o kesimden olsaydım böyle der ve ‘‘gerekeni’’ yapardım.

Sonra iktidarlar gelip af üstüne af çıkarıyor.

Vergi kaçırana af, hortumcuya af, elektrik borcunu ödemeyene af, katile af, gaspçıya af...

Eğer namuslu vatandaş isen... ‘‘Devletin parası kalmadı, emlak vergini çift öde... Araç vergini de çift öde...’’ Haydi, pamuk eller cebe!

Deprem olsa da olmasa da, biz daha nice hortumlar yaşayacağız, nice pisliklere tanık olacağız. Huyumuz kurusun, sonra hepsini unutup gideceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları