Paylaş
Bir gazeteci arkadaşımız bundan birkaç gün önce, yayın yaptığı radyodan bir şey söylüyor. Marmara Üniversitesi önünde ‘‘7.4 yetmedi mi’’ diye pankart açan türbanlı kızları eleştirirken şöyle diyor:
‘‘20 bin canımızı aramızdan alan bir depremi kendi kirli siyasetleri için kullananlar, 20 bin ölünün üzerinden çıkar sağlamaya çalışanlar, olsa olsa fikren ve bedenen fahişedir. Bunlar Yaşar Nuri Öztürk hocanın söylediği gibi, Müslüman kisvesi giymiş satanistlerdir.’’
Sözleri tam kelimesi kelimesine olmasa bile böyle.
O kızları, son derece yanlış ve saygısız pankartlarını eleştirirken ‘‘fahişe’’ benzetmesi yapmak elbette ki hoş değildir. Keşke söylemeseydi.
Bu, madalyonun bir yüzü. Şimdi gelelim diğer yüzüne.
***
Hasan Karakaya isimli bir şeriatçı köşe yazarı, gazetesinde önceki gün bu arkadaşımıza yanıt(!) veriyor. Bu yazıdan bazı cümleleri şimdi aynen aktarıyorum ve bunu yaparken de, adamın bu düzeysizliğine bir yerde alet olduğum için sizlerden özür diliyorum.
Önce gazeteciden ‘‘Orospu çocuğu’’ diye söz ediyor ve yazısını sürdürüyor:
‘‘Dikkat edin, ‘Orospunun çocuğu' değil, ‘Orospu çocuğu' diyorum.
O, kafası orospulaşmış bir fahişe.
O bir orospu çocuğu.
O mümkün değil ki, anasının rahminde büyümüş bir cenin olamaz.
Olsa olsa, 9 ay 10 gün çektiği kabızlıktan sonra makatından def ettiği bir boktur.
Düşünüyorum da, bir insandan mümkün değil böyle bir yaratık çıkmaz.
Bir kadın böyle bir enik (köpek) doğuramaz.
Hiçbir ana baba böyle bir pislik, böyle bir mikrop üretemez.
O halde nereden çıktı bu mahluk? İnsan desen insana benzemiyor. Hayvan desen, tüm mahlukata hakaret olur.
Kendi dışkısını yiyen domuz bile temiz kalır bu necaset'in (bokun) yanında.
Kim bu alçak? Nereden çıktı bu şerefsiz? Öyle bir necaset parçası ki, hiçbir ananın rahminden çıkması mümkün değil.
Yazdığı dolma kalem bile küçük gelir ona.
Oturduğu kola şişesinden bile zevk alan bir tescilli homoseksüeldir.
Dolayısıyla kalemler, şişeler değil, budaklı odun lazım bu alçak homoseksüele.
Geçenlerde program yaptığı kanal-izasyondan aradım kendisini.
‘Şimdi burada yok. Denize doğru akıyor o bok' dediler.
Ağzından kusmuk, kaleminden irin dökülen bu it, asla yazar olamaz.
Büyük bir ihtimalle ya boynuzlu bir pezevenk, en yakınlarını pazarlayan bir deyyustur.
Böyle itoğlu itlere az bile yazıyorum.
Bunlara var ya, bol taşlı, büyük başlı yüzükleri geçireceksin büzüklerine...’’
***
Sevgili okuyucularım, şu terbiyesizliği, şu utanmazlığı görüyor musunuz? Adam bu sözlerle okurlarının karşısına çıkıyor! İşte bunlar bu ülkede ‘‘Allah’’ adına, ‘‘Peygamber’’ adına, ‘‘din ve iman ve Müslümanlık’’ adına ortaya çıkmış kimseler!
O yüzden bunları iyi tanımak gerekiyor.
‘‘Orospu çocuğu, anasının rahmi, makat, büzük, enik, bok, homoseksüel, it, itoğlu it, boynuzlu pezevenk, en yakınlarını pazarlayan deyyus...’’
Ben okuma yazma öğrendiğim günden beri gazete okurum, bugüne kadar pek çok kalem kavgasına tanık oldum, bir bölümünün içinde kendim de bulundum ama böylesine yakası açılmamış, iğrenç, belden aşağı küfürler ve hakaretler duymadım ve görmedim.
Bir radyo yayınında hangi nedenle olursa olsun, türbanlı kızlara fahişe demek yakışıksız bir olaydır.
Ama bu sözü söyleyen kişiye güya ‘‘Allah adına, din adına, Müslümanlık adına’’ verilen şu yanıt için söyleyecek söz bulamıyorum.
Bir insanın kendisine, anasına, karısına, anasının rahmine, aile şerefine böylesine dil uzatmak korkunç bir hadisedir. Bunu yapmaya yeltenen, altında kalır.
Hesabını herhalde yargı önünde verecektir.
***
Verecektir de, hangi yargı önünde ve nasıl? Hasan Karakaya isimli bu adam örneğin Seyfi Oktay'a hakaret eder, mahkemeye verilir. İfadesinde ‘‘O yazıyı ben yazmadım. Kırıkkale'de falanca adreste oturan filanca şahıs yazmıştı’’ der!
Verilen adreste öyle biri elbette ki yoktur!
Bunları tazminata mahkum edersiniz, gazetenin sahibi görünen şirketin ismini değiştirirler ve ‘‘Kusura bakmayın’’ derler. Beş kuruş alamazsınız. Gazeteye mahkemeden tebligat gider, dava edilen köşe yazarını tanımadıkları bildirilir!
Eğer bunlar Müslümansa, çıksınlar ortaya ve şu yazdıklarımın yalan ya da yanlış olduğunu söylesinler! Hepsini belgelerle kanıtlamaya hazırım.
Bunlar hep ‘‘Allah adına, Müslümanlık adına’’ yapılan cambazlıklardır.
***
Din kutsaldır. Din, dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu gibi birilerinin kişisel, parasal ve siyasal çkarlarına alet edilmez. Ama ne acıdır ki, dinimizin bütün kutsal ve saygın kavramları, bu kesim tarafından açıkça ve hiç utanmadan ayaklar altına alınmaktadır.
Depremde çöken Gölcük Donanma Komutanlığı ve Orduevi binalarında can veren 400 askerimiz için ‘‘Oh oldu, 28 Şubat kararları orada alınmıştı’’ diye yazabilenler bunlardır.
Marmara Üniversitesi önünde ‘‘7.4 yetmedi mi’’ diye pankart açıp, ölen 20 bin insanımızla alay eden yine bunlardır...
Bugün Hasan Karakaya isimli adamdan yaptığım yukarıdaki alıntı ile bu köşeyi kirlettiğimin farkındayım. Sizlerden bir kez daha özür diliyorum.
Paylaş