KKTC Cumhurbaşkanı Bay Talat birkaç gün önce Ankara’ya geldi.
Daha önce hükümetle görüşmeler yapmış, Rumlara şirin görünmek amacıyla Lefkoşa’daki Lokmacı geçidinin kaldırılmasını istemişti. Burası Türk ve Rum kesimlerini bağlaması öngörülen bir yer...
Ve Rumlar da kaldırılmasını istiyor. Fakat birkaç ’önemsiz’ istekleri daha var!
Şöyle diyorlar: "Biz de kendi duvarımızı kaldırıp burasını açarız. Ancak karşılığında buradaki TÜRK ve KKTC bayraklarını indirir, gümrük binasını kapatırsanız... Ve ayrıca Lefkoşa’daki Türk askerini çekersiniz."
Biz ille de Rum tarafına ödün vermek zorundayız ya!.. Bay Talat işin içine bunu da katmak istiyor.
Fakat gelin görün ki, askerler Rumların bu istemlerini -elbette ki- kabul etmiyor.
Bay Talat Ankara’ya geldi, Dışişleri Bakanı ile konuştu. Talat Rum tarafının bu isteklerine ne yazık ki sıcak bakıyordu.
Şimdi sıra askerleri razı etmeye gelmişti.Kalktılar, birlikte Genelkurmay Başkanı’na gittiler. Büyükanıt Paşa ve komutanlar sakıncaları dile getirdiler ve geçidin kaldırılmasına onay vermediler.
Bay Talat bu görüşme sonrasında yaptığı açıklamada "Bu konuyu görüşmedik" dedi!Hemen ardından Genelkurmay açıklama yaptı ve Talat’ı yalanladı.Bu konu görüşülmüştü. Bay Talat doğru söylemiyordu.
İşin buraya kadar olan bölümünü çok özetle ve kısaca yazdım.
* * *
Şu işe bakın siz! Rumlar bir devletin egemenliğini temsil eden bayrakların indirilmesini, Türk askerinin çekilmesini istiyor...
Ve Ankara’da hükümetteki bazıları ile KKTC’de bazıları bu isteme sıcak yaklaşıyor, olumlu bakıyor.
Niçin? Rumlara bir ödün daha verelim, AB’yi hoşnut kılalım!
Bay Talat emir verdi, Lokmacı geçidinin yıkımına dün başlandı.
Böylece Rumlara ve AB’ye bir kez daha göz kırpmış oldular. AB dönem başkanı Almanya’nın Ankara’daki büyükelçisi dün bu davranıştan övgüyle söz etti.
Bu göz kırpma, bu yıkım, AKP hükümetinin -askere rağmen- izni, bilgisi ve haberi olmadan yapılır mı? Yapılmaz.
Ancak ne yazık ki (!) oradaki Türk ve KKTC bayraklarını indirmeleri, Türk askerini çektirmeleri mümkün olmadı. Ancak geçidi yıkarak Genelkurmay’a rağmen bir adım attılar.
Başbakan dün yıktırılan Lokmacı geçidi kendisine gazeteciler tarafından sorulunca aynen şöyle dedi:
"Oranın bir cumhurbaşkanı, bir hükümeti yok mu? Nihai kararı onlar verir. Bize de saygı duymak düşer. KKTC kararını vermiştir."
Aman haaa, bir yanlışlık olmasın!
Yarın öbür gün "oranın cumhurbaşkanı ile hükümeti" öyle bir karar alıverir ki, hep birlikte apışıp kalırız. Örneğin KKTC’den bir açıklama geliverir:
"Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizin dün aldığı karar doğrultusunda Türk askerinin egemen ve bağımsız bir ülke olan KKTC’den çekilmesine, KKTC’nin Rum kesimiyle birleşmesine karar verilmiştir."
Tayyip Bey’in bu sözlerinden bir şey daha öğrendik. Demek ki KKTC, kararları Türkiye’ye danışmadan alıyormuş! Belki o zaman bizim başbakan aynı sözlerle bir açıklama daha yapar:
"Oranın bir cumhurbaşkanı, bir hükümeti yok mu? Nihai kararı onlar verir. KKTC Rumlarla birleşme kararı vermiştir. Bize saygı duymak düşer. Hayırlara vesile olsun."
* * *
Bazı şeyleri çok iyi bilmek gerekir. Bugün KKTC’yi yönetenlerin kafa yapısı aslında böyle bir gidişe uygun.
Bunları elbette böyle açık, somut ve net bir biçimde söylemeleri mümkün olmuyor.
Tümüyle özgür olsalar, çoğunun söyleyeceği şey aynıdır:
"Ey Türkiye, düş yakamızdan. Biz Kıbrıslıyız. Bizi Rumlarla baş başa bırak, onlarla birlik olalım, birleşelim. Çıkarımız orada. Onlar zengin, biz fakiriz. Onlar ceplerinde AB pasaportu taşıyor.
Çek askerini, bizi rahat bırak. Biz başımızın çaresine Rumlarla birlikte bakarız."
Ankara’da bizi yönetenlerden bazıları da aynı doğrultuda düşünüyor. Ancak bunu sesli olarak dile getirmeleri elbette mümkün olmuyor:
"KKTC bizim sırtımızdaki yük. Hem AB olayımıza engel oluyor, hem de bütçeye parasal yük getiriyor. Şu Türk kamuoyu olmasa, Rumlara birkaç ödün daha verebilsek, KKTC’yi satışa getirebilsek ne iyi olur. Hem AB işinin önünü açarız, hem de üzerimizdeki parasal yükten kurtulmuş oluruz."
O günler de gelir inşallah!.. Ah bu yıl yapılacak seçimler olmasa... Ah, ahhh!