ATAMIZ Osmanlı döneminde anamızı ağlatan kapitülasyon rezaletinden burada sık sık söz ederim.
Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan veya yaşamayan azınlıklara ve yabancı uyruklulara çok sayıda ayrıcalık sağlanmıştı.
Örneğin Türkiye’de suç işleyen bir yabancı ille de kendi ülkesinin büyükelçiliğine ya da konsolosluğuna teslim edilir, yargılamasını uyruğunda bulunduğu ülke yapardı.
Yabancıların ayrı postaneleri vardı. Posta hizmetini onlar yürütürdü.
Yabancılardan vergi alınmazdı.
Limanlarımız arasında yabancı bayraklı gemiler yük ve yolcu taşırdı.
Bütün bu süreç içerisinde hiçbiri Osmanlı kanunlarına tabi değildi. Sorunlarını kendi diplomatik temsilcilikleriyle çözerlerdi.
Yabancıların gümrüklerde temsilcileri vardı. Gelen giden malları, eşyaları onlar denetlerdi.
Gümrükler bile bizim elimizde değildi.
Ne zaman ki Cumhuriyet yönetimi geldi, kaldırılması Lozan anlaşmasıyla kabul edilen bu kapitülasyon rezaletinin bütün hükümleri tek tek yırtılarak çöp tenekesine atıldı.
Üzerimize yüzyıllar boyu yapışıp bizi iliğimize kadar sömüren bu kenelerden, sülüklerden artık kurtulmuştuk.
* * *
Şimdi elimde bir belge var. Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nün tüm ilgili firma ve kuruluşlara gönderdiği 6 Temmuz 2006 tarih ve 4291 sayılı yazısı.Bu yazıyı özetliyorum.
ABD hükümeti 11 Eylül olayı sonrasında dünyanın çeşitli limanlarında ABD’ye konteynerlerle gidecek malları denetlemeye başlamış. Bu amaçla ülkemizde de geçtiğimiz haziran ayında ABD’li yetkililerin katılımıyla toplantı yapılmış ve İzmir limanı incelenmiş. ABD bu amaçla bir proje hazırlamış.
Devletin yazısında daha sonra şöyle deniliyor:
"Proje kapsamındaki limanların bulunduğu şehirlerde ABD gümrüklerinden az sayıda kişiden oluşan ekip konuşlanmakta ve bu görevliler (Amerikalı gümrükçüler) denetimlere gözlemci olarak katılmaktadır...
Konteyner güvenliği projesinin İzmir limanında başlatılması için ABD makamlarıyla temaslar devam etmektedir. Bu amaçla iki ülke arasında bir anlaşma imzalanması planlanmaktadır. Anlaşma ABD gümrük uzmanlarının Türkiye’deki faaliyetlerinin çerçevesini belirleyecektir... Anlaşma TBMM’nin onayına sunulacak ve onay süreci sonrasında yürürlüğe girecektir..."
* * *
Uluslararası ilişkilerde "karşılıklı olma" ilkesi vardır.Bunun Arapça deyimi "mütekabiliyet"tir.Bizim limanlarımızda ABD’li gümrükçüler resmen çalışacaksa, karşılığında bizim devlet görevlilerimizin de onların denetimindeki belli yerlerde çalışabilmesi gerekir.
Örneğin ABD denetimindeki Kuzey Irak’ta, PKK’ya karşı.
Öyle ya, Kuzey Irak tümüyle ABD denetiminde. PKK orada palazlanıyor, büyüyor. Tamamen ABD’nin koruması ve kanatları altında.
Sonra biz Türkiye’de her gün şehit cenazeleri kaldırıyoruz.
Amerikalı gümrükçüler İzmir limanında görev alacak (sonra aynı uygulama öteki limanlarımızda başlayacak) ve ABD’ye gönderilecek konteynerlerin denetimini yapacakmış. Bu konuda iki ülke arasında anlaşma imzalanacakmış.
Sorması ayıptır ama, biz Kuzey Irak konusunda ne yapacağız?Ya da İzmir limanı karşılığında ABD bize Kuzey Irak’ta hangi kolaylığı sağlayacak?Ne verecek?
Hiçbir şey!
* * *
Amerikalı, kendi ülkesine İzmir limanından gönderilecek konteynerler içerisinde patlayıcı ve saire olabilir diye kendi gümrükçülerini görevlendiriyor. Amacı kendi insanına zarar gelmesin.
Yahu Allah rızası için, biz Kuzey Irak’ta Amerikalının koruyup kolladığı PKK konusunda ne yapıyoruz?
Askerlerimizin başına çuval geçirip ülkemizi rezil edenin de onlar olduğunu henüz unutmadık.
Türkiye Cumhuriyeti, eğer gerekiyorsa ABD’li gümrükçülerin limanlarımızda görev yapmasına -insancıl amaçla- izin verir.
Ama karşılığını almak koşuluyla.
İstemeyi, almayı bilmeyen, sadece veren bir ülke olduk. Bu iş karşılıksız, tek taraflı olursa, onun sadece bir tek adı olur:
Kapitülasyon!
Tarihin karanlığına gömülen o pisliği yeniden hortlatmaya da hiç kimsenin gücü yetmez.