Paylaş
ANAYASA Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanlığına aday ve bugün ilk tur seçim yapılacak. Türkiye'de bir uygulama vardır. Seçimle gelinen siyasi makam ve görevlere aday olan kamu görevlileri, bulundukları görevden istifa etmek zorundadır.
Örneğin milletvekili, belediye başkanı, hatta muhtar adayı iseniz ve bir seçime girecekseniz, önce bulunduğunuz kamu görevinden istifa edersiniz. Bunun istisnası yok.
Birileri diyecektir ki: ‘‘İyi ama Anayasa ve yasalarda cumhurbaşkanlığına aday olanların kamu görevinden istifası öngörülmüyor...’’
Hukuk aynı zamanda mantıktır. Diğer tüm adaylıklarda istifa öngörülüyorsa, cumhurbaşkanı adayı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı da benim mantığıma göre önce istifa etmek durumundadır.
Varsayalım ki Sezer yeterli oy alamadı ve seçilemedi. Yine varsayalım ki Fazilet kendisine Meclis'te destek verdi veya vermedi.
Seçilemeyip görevine döndüğünde, önünde Fazilet'in kapatma davasını bulacaktır. O davada şu veya bu doğrultuda oy kullanması sakınca yaratmayacak mıdır?
Bundan sonra cumhurbaşkanlığına örneğin bir Genelkurmay Başkanı aday gösterilirse, üniformasıyla seçime mi girecektir?
İlk tur oylama bugün.
Meclis'te oylama yapılmadan önce bir usul tartışması açılmalı, bu konu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Hadise ortada kalmamalı, bir zemine oturtulmalı, boşluk doldurulmalıdır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı da, değerli bir hukukçu olarak bu durumu takdir edip bir karara varmalıdır.
İKİ YILDÖNÜMÜ
24 ve 25 Nisan günlerinde ülkemizle ilgili iki ayrı yıldönümü vardı... Ve ikisinin de 85. yıldönümü idi. İkisi de 1915 yılında gerçekleşmişti.
24 Nisan, Ermeniler tarafından soykırım günü olarak anılır. Türkiye Birinci Dünya Harbi'nde yedi cephede birden savaşıyor. Doğu Anadolu'da Rus orduları ilerliyor. Yörede bulunan Osmanlı uyruğundaki Ermeniler, maalesef Rus ordusuyla işbirliği yapıp ordumuzu arkadan vuruyor. Ermeni çeteleri Rus ordusuyla birlikte yöreyi işgal ediyor, büyük kıyım yapılıyor.
İttihat Terakki hükümeti yöredeki Ermeniler'in cephe gerisine sevk edilmesine karar veriyor. Kafileler halinde ‘‘tehcir’’, yani zorunlu göç başlatılıyor.
Bu süreçte üzücü olaylar yaşanıyor ve çok sayıda Ermeni hastalıktan, yorgunluktan ölüyor. Bazıları öldürülüyor. Sayı asla belli değil. Soykırım gibi bir olay yok, bu konuda hükümetin bir emri yok. Kaldı ki, cepheye uzak milyonlarca Ermeni'ye kesinlikle dokunulmuyor.
Ama yurtdışında Türkiye'ye karşı Ermeni nefreti bitmiyor. İki gün önce 24 Nisan gösterilerinde bazı ülkelerde yine Türkiye kınanıyor, Türk bayrakları yakılıyor.
***
İkinci yıldönümü önceki gün Çanakkale'de kutlanıyor. Ermeni olaylarıyla aynı yıl, 1915 yılında Çanakkale'de boğuşuyoruz. Karşımızda dünyanın en güçlü orduları ve donanmaları var.
İki taraftan on binlerce insan ölüyor.
Aradan 85 yıl geçmiş, Çanakkale'de pırıl pırıl evlatlarını yitiren Avustralya ve Yeni Zelanda'nın başbakanları Türkiye'de. Yanlarında ülkelerinden gelen ve dedelerini saygıyla anan binlerce insan. Hepsi bizim konuğumuz.
Dedeleri o zaman İngiliz İmparatorluğu adına gelmişler, ismini ve yerini bilmedikleri bir ülkede savaşmışlar, yenilip gitmişler. O topraklarda on binlerce insanları ebedi uykuda. Onlar bize emanet.
Bakınız Atatürk savaştan çok sonra onlar için ne diyor:
‘‘Bu topraklarda kan döken kahramanlar, burada dost bir vatanın toprağında yatıyorsunuz. Huzur içinde uyuyun. Mehmetçik'le yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar, gözyaşlarınızı dindirin. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda can verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’’
Bir gün arayla iki 85. yıldönümü. 1915 yılından kalan iki ayrı olay. İlkinde ordumuzu arkadan vurup ihanet edenlerin torunları, 85 yıl sonra bile bayrağımızı yakıyor.
İkincisinde, savaştığımız iki ülkenin başbakanları ve binlerce insanı burada. Can verenlerin Türk, Yeni Zelandalı ve Avustralyalı torunları, birbirini öldüren dedelerini dostça ve saygıyla anıyor.
Ne garip!
BONKÖR FEDERASYON!
Dün bizim spor sayfasında Turgay Şeren abimin haberini okuyunca dudaklarım uçukladı. Futbol Federasyonu yüzlerce kişiye davet mektubu göndermiş. Pek çok kişiyi, eşleriyle birlikte 10 günlüğüne Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine götürecekmiş. Buna Federasyon seçiminde oy kullanacak delegeler dahil!
Paralar Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy'un cebinden değil, kamudan çıkacak!
Var mı böyle savurganlık, var mı böyle sorumsuzluk! Var mı böyle Federasyon kesesinden seçim yatırımı!
Kamu parası böyle davetlere, kişisel çıkarlara ve oy hesaplarına alet edecek kadar fazla mı?
Paylaş