İçler acısı durum

TÜRKİYE 15 yıl boyunca PKK terörüyle boğuştu. Bunun toplam maliyeti 100 milyar dolar oldu. Biz o zaman eláleme muhtaç olmadık ve şimdi IMF'nin, ABD'nin, Avrupa Birliği'nin kucağına düştük. Adamlar Türkiye ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.

IMF son krediyi erteledi. Acaba bu kararı IMF yönetimi mi aldı, yoksa Amerikan hükümeti ve Avrupa Birliği mi aldırdı?

Türkiye köşeye mi sıkıştırılacak? Kıbrıs mı önümüze getirilecek? Başka ödünler mi istenecek? Durum onu gösteriyor. IMF'nin Telekom atamalarına karşı çıktığı için bu kararı almış olması, çocukları bile güldürecek kadar komiktir.

Batı dünyası, Türkiye'yi bir sömürge gibi görmeye başlıyor. Muhtaç olduk, başımıza odunla vurup sersemletmek istiyor.

Bunlar, madalyonun birinci yüzünün küçücük bir özeti.

***

Olayın ikinci yüzünü kendi içimizde arayalım. Türkiye'nin şu anda 20 milyar dolara yakın döviz rezervi var. Turizm mevsiminde döviz yağmuru ayrıca devam ediyor. O halde dolar niçin zıplıyor?.. Çünkü toplumda büyük bir güvensizlik egemen. Hiç kimse geleceği göremiyor.

Bunun sorumlusu ise Türkiye'yi yöneten siyasal kadrolar. Dört başlı sorumsuz bir hükümet ve karşısında sorumsuz, geçmişte denenmiş bir muhalefet.

Bay Demirel bu ortamda çıkıp ‘‘erken seçim’’ diyor, kendisine görev düşerse kaçmayacağını söylüyor. Seçime gitmek Türkiye'ye ne kazandırır?

Diyelim ki seçim oldu, bu hükümet gitti. Peki yerine kim gelecek? Allah rızası için söyleyin, Tansu mu, Tayyip mi, Recai beyamca, ya da Necmettin hocaefendi mi, kim?

Bay Demirel bir erken seçim kararının ülkemize maddi ve manevi maliyetini düşünmez mi? Neyi amaçlıyor?

***

Bunlar, birkaç yüz metre yakınlarında olanları bile fark etmeyen, fark etseler bile üzerine gitmekten çeşitli hesaplarla kaçınan siyasal kadrolardır ve Türkiye'nin talihsizliği işte burada yatmaktadır.

Burada yüzlerce kez, Ankara'da bunların burnunun dibinde sergilenen rezaletleri yazdım. Bir protokol valisinin, bir belediye başkanının marifetlerini belgelerle dile getirdim. Umurlarında bile olmadı.

Birkaç yüz metre ötede olanların bile üzerine gidemeyen bu kadrolardan, biz şimdi çok daha önemli ulusal sorunları çözmesini bekliyoruz!

Kimse umutlanmasın, olacak şey değildir!

Bunlar başkent Ankara'yı göremediler ki, daha karmaşık sorunları çözmeyi başarsınlar!

***

Türkiye bu siyasal kadrolarla hiçbir yere varamaz. Bunların tamamı geçmişte ve günümüzde denendi ve sınıfta çaktı. Karşımızda yine aynı tipleri ‘‘kurtarıcı’’ olarak görünce vatandaş olarak tepemiz atıyor, sinirlerimiz bozuluyor.

Meydan vurguncuya, hırsıza, namussuza kaldı. Sömürü düzeni yine kuruldu. Bütün kurumlar -yargı ve medya dahil- yozlaştı. Rüşvet, avanta, yolsuzluk, israf, savurganlık aldı başını gitti.

Bir azınlık krallar gibi yaşarken, büyük kitleler inim inim inliyor. Din ticareti, en kárlı sektör olmayı sürdürüyor.

MGK toplantılarında ‘‘irtica’’ açıklamaları yapılıyor da, bunu yapanlar yine yanıbaşlarında, Ankara'da irticayı kimlerin desteklediğini görmezden geliyorlar. Çünkü onlar, MİT'le bağlantılı başkan beyler!

Devletin ve belediyelerin bütün parası, partiliyi, siyasal yandaşları ve delegeyi ihya etmek, ya da hortumlamak için kullanılıyor.

Yazıyoruz, belgeliyoruz, ısrar ediyoruz, rica ediyoruz, istirham ediyoruz, vallahi billahi hiçbir yetkili kişi veya kurum takmıyor.

***

Her şey karışmış, kavramlar yozlaşmış, Türkiye çapsız kadroların eline düşmüş. Buna bir de, ülkemizi köşeye sıkıştırmak için çaba harcayan o muazzam dış güçleri ve Türkiye içindeki işbirlikçilerini, jurnalcilerini, ispiyoncularını, vurgun yapmak için sırada bekleyen, ‘‘Ecevit öldü’’ söylentisini çıkarıp borsadaki düşüşten ve dövizdeki yükselişten yarım günde trilyonlar götüren namussuz takımını ekleyin.

Gazeteciyiz ya, kimi görsek ‘‘Abi ne oluyor?’’ diye soruyor. Benim herkese verdiğim yanıt çok kısa ve net:

‘‘Valla kardeşim, ipin ucunu biz de kaçırdık. Hiçbir şey bilmiyoruz, hiçbir şey anlamıyoruz, ne olacağını bilmiyoruz. Bilen varsa anlatsın, biz de öğrenelim.’’

Türkiye, işte bu duruma getirildi.

KEMAL DERVİŞ'İN AÇIKLAMASI

‘‘Sayın Çölaşan, Dünya Bankası'nın herhangi bir ülkeye program kredisi verebilmesi için IMF'nin onayı gerekmektedir. Sistem böyle işliyor. Dolayısıya IMF İcra Kurulu toplantı tarihini erteleyince, Dünya Bankası'nın da kredileri ertelemek zorunda kalacağını biliyorduk. Sayın Savaş Süzal'a havaalanında anlattığım buydu. Ayrıca 5 Temmuz tarihinde Dünya Bankası İcra Kurulu, verilecek 1.7 milyar dolarlık kredilerle birlikte Türkiye stratejisini de tartışacaktı. Krediler gündemden çıkınca, böyle bir tartışmanın anlamlı olmayacağını da ayrıca belirtmiştim. Bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.’’

Yazarın Tüm Yazıları