Paylaş
Onu önceki gece Reha Muhtar'ın programında gördüm. 1969 yılında, henüz siyasete girmeden önce bir rakı sofrasında. Ayakta duruyor ve yanındakilere hitaben konuşma yapıyor.
Fotoğraf gayet net. Masada içkiler, mezeler.
Yarısı boşalmış rakı kadehi tam önünde.
İçti mi? Belki içti, belki içmedi... İçmese bile anlıyoruz ki, o zamanlar içki sofralarında oturuyor, içkili muhabbetlere katılıyor.
İçkiye ve içki sofralarına karşı sergilediği katı tutumu geçmişte sergilemiyor. Demek ki sonradan, yani siyasete girdikten sonra hidayete ermiş!
Bunu da doğal karşılamak gerekir. İnsanoğlu yaşadığı sürece değişir. Kimi dönek olur, kimi tövbe eder, kimi azgınlaşır.
Bir bakarsınız ki, dünkü Marksist dönmüş ve entel liboş olmuştur. Tüccar gazeteci hidayete ermiş, dinci gazetede yazmaya başlamıştır. Dünün cazgır nazlısı olan hanım, içki sofralarında kafayı bulup türbandan yana nutuklar atmaya başlamıştır.
Yakın geçmişte içki sofralarında konuşma yapan Hocaefendi'nin de sonradan içki düşmanı kesilmesini bu açıdan doğal karşılamak gerekir. Sekreteriyle evlenirken düğünde içki ikramı yapılmış olsa bile!
***
Bu Necmettin hocaefendi gerçekten ilginç biri. Yıllardan beri hiçbir yerde çalışmayan, emekli milletvekili maaşı dışında bir geliri olmayan, buna karşın devlete verdiği mal bildiriminde tam 148 kilo altın sahibi olduğunu belirten ilginç bir kişilik!
Ne demektir 148 kilo altın? Benim gibi iki kişiyi tartıya çıkarın, üzerine 10 kilo daha koyun!
Nereden bulmuş, nasıl edinmiş? Yanıt yok!
***
Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda İstanbul'u onurlandırdı. Kentin en lüks otellerinden birinin kral dairesini ailesiyle birlikte kapadı.
Geceliği dolar fiyatı üzerinden 2 milyar törkiş lira!
Jakuzi, dört banyo, İstanbul manzarası, yemeklerde bir tek kuş sütü eksik. Korumalarının ve yanındaki diğer kişilerin de harcamalarını dikkate alırsanız, geceliği belki 4 milyara ulaşır.
Nereden geliyor bu değirmenin suyu, nereden?
Sonra fakir fukara Müslüman'a gidiyor ve ‘‘Allah’’ diyor, ‘‘Peygamber’’ diyor, ‘‘Hak gelecek batıl zail olacak’’ diyor.
Dün ‘‘Sizi gidi Batı kulüpçüleri... Sizi gidi Batı uşakları’’ diye eleştirdiği zihniyetin arkasına bugün sığınıyor, yeniden siyasete dönebilmek için Avrupa'dan şefaat diliyor.
Son model Mercedes ve BMW'den aşağısına binmiyor.
Kral dairesinin jakuzisinden çıkıp Eyüp Camii'ne bayram namazına gidiyor.
Daha önceden medyaya haber veriliyor:
‘‘Hocamız namaza gelecek, kamera gönderin...’’
Ayrıca parti örgütüne de haber salınıyor:
‘‘Mümkün olduğu kadar adam getirin de mahcup olmayalım.’’
Namaza geliyor, cami avlusunda tezahürat başlıyor:
‘‘Başbakan Erbakan... Vur vur inlesin, Vural Savaş dinlesin.’’
Camiye gelen fakir fukara müminler şaşkın. Allah'ın ibadet evi, bizim Hocaefendi'nin siyasal şov mekánı olmuş... Birisi ‘‘Yav hocaefendi, sen bu serveti nereden edindin’’ diye sorsa, oracıkta düşüp bayılacak.
Cami, namaz, cenaze, düğün, nişan, kongre, hiç fark etmez. Bunların tümü, onun atraksiyon yapacağı yerlerdir.
***
Bingöl'de nutuk atıp halkı kışkırtıyor, yargılanıyor ve ceza alıyor. Sonra hep aynı terane:
‘‘Kaset montaj...’’
Ama ‘‘Ben bunları söyledim ve söylediklerimin bugün de arkasındayım’’ diyecek yürek yok. Ya da madem kaset montajdır, o halde ortaya çıkıp ‘‘Ben bu lafları etmedim’’ desene!
Hayır, o da yok...
Ve partisi bu şahıs için pazarlık yapmaya kalkışıyor:
‘‘Ancak hocaefendiyi kurtarırsanız Anayasa değişikliğine evet deriz...’’
***
1969 yılında içki masalarında nutuk atıyor. Refahyol ucubesi döneminde başbakan olduğunda, komutanlara verdiği resmi yemekte içki ikramını yasaklıyor. Komutanlar inadına içki isteyince, şaraplar zuladan çıkarılıp getiriliyor.
Başında bulunduğu partiler Anayasa ve yasalara aykırı davrandığından, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılıyor.
Meclis kürsüsüne çıkıp ‘‘Acaba kanlı mı geleceğiz, kansız mı’’ diyebiliyor.
Kıbrıs'ı 1974 yılında kendi partisinin ele geçirdiğini söyleyebiliyor!
Altınoluk'ta deniz kıyısındaki arazisine kaçak yapılar yaptırıyor.
Hayatında bir kez başbakan olmayı başarıyor, Tansu'nun desteği ile Hacı-Bacı hükümetini kuruyor ve Türkiye'yi uçurumun kenarına getiriyor.
Devletin Başbakanlık konutunda tarikat liderlerini iftara çağırıyor. İçeriye sakallı, takkeli, sarıklı, şalvarlı, cüppeli adamlar giriyor. Türkiye ayağa kalkıyor.
Miting meydanında nutuk atıyor: ‘‘Refah Partimize oy vermeyen patates dinindendir...’’
Libya'da adına Kaddafi denilen soytarıdan herkesin içinde azar işitiyor, fırça yiyor.
28 Şubat kararlarının amansız düşmanı. Ama 28 Şubat kararlarının altında kapı gibi imzası var!.. Hem de ‘‘Başbakan’’ sıfatıyla!
Bizim Hocaefendi çok renkli biri! Hayatı roman!
Böylesi her eve lazım!
Paylaş