BURADA hemen her gün belli konuları, ülkemizin sorunlarını gündeme getiririm. Yazdıklarım tümüyle doğrudur. Hakkında yazı yazdıklarımın yanıt verme hakkına saygı gösteririm, burada sizlere iletirim. Ama ne yazık ki çoğu kez yanıt gelmez. Yetkili makamlar işi ‘‘unutulmaya’’ bırakmayı tercih eder! Hem daha önceki günlerde, hem de dün, iki ayrı özelleştirme olayını yazdım. Biri Balıkesir SEKA, öteki TÜPRAŞ. Koskoca SEKA kağıt fabrikası sadece ve sadece 1 milyon 100 bin dolara, hükümetin en büyük destekçisi olan Albayraklar grubuna satılmıştı. Özelleştirme oldu, fabrika durdu! TÜPRAŞ olayında ise perdenin arkasında ‘‘karanlık, ne idüğü belirsiz’’ bir yabancı grup vardı. Koskoca TÜPRAŞ tesisleri ‘‘özelleştirme’’ adı altında pazarlıksız, açık arttırmasız verilmişti. Paranın ne zaman ödeneceği bile belli değildi.Bunlar ve daha nicelerini Hürriyet gibi bir gazetede gündeme getiriliyor. Bu gazeteyi, bu köşeyi Türkiye'de ve dünyanın her yerinde her gün milyonlarca insan okuyor. Hafife alınacak olay değildir. ***Bunlar iktidar olurken ve olduktan sonra sürekli demeç verirdi: ‘‘Artık her şey şeffaf olacak.’’ Hani, nerede sizin şeffaflığınız! Türkiye'nin bir fabrikası yüzlerce dönüm arazisi, lojmanları, sosyal tesisleri, makine parkı ve her şeyi ile ve ölmüş eşek fiyatına veriliyor. Altın yumurtlayan TÜPRAŞ isimli tavuk, ne idüğü belirsiz bir Tataristan firmasına -hem de tabela firmasına- devrediliyor.Bunlar ciddi işlerdir. Bunlar günlerdir, aylardır yazılıyor ve bizi yönetenlerden en ufak bir tepki gelmiyor. En azından ‘‘Bu yazdıklarınız yalandır, yanlıştır. Böyle bir durum yoktur. İşin gerçeği şudur...’’ demeleri gerekmez mi?Ya da ‘‘yazılanlardan sonra konuyu yeniden ele aldık ve inceliyoruz...’’ deseler, küçük mü düşerler? Hiçbir tepki yok, hiçbir yanıt yok. Başka bir ülkede yaşıyor olsak, böyle konular gündeme gelince kıyamet kopar. Kamuoyu ses verir. Medya (hangi medya?) işin üzerine gider. Ama gerçeği inkár etmeyelim, birileri elbette bir şeyler yapıyor! Siz bunları yazınca hakkınızda yüklü tazminat davaları açıp sizden para istiyorlar! Savcılıklara başvurup hakkınızda suç duyurusunda bulunuyorlar! Ceza davası açılmasını, yargılanmanızı ve hapis cezası almanızı istiyorlar! Gazetecilik zor zenaat oldu. Gazeteci bunları kendi kişisel çıkarı olduğu için yazmıyor. Balıkesir kağıt fabrikası şu veya bu fiyata elden çıkarılsa, benim bir kazancım veya kaybım mı olacak? TÜPRAŞ şuna veya buna satılsa benim bir çıkarım, ya da avantam mı oluşacak? Bana ne!***Oysa başka türlü davranmak, ülke sorunlarını görmemek mümkün. İşin kolayına kaçan köşe yazarı köşesinde kendi günlük yaşamını anlatmaya başlıyor... Gittiği davetler, yemek yediği lüks restoranlar, kendisini ağırlayanlar, beleş giydirenler, gönderilen armağanlar...Yazının altına seni doyuran restoranın, giydiren, armağanı ihsan eden firmanın adresini, telefon numarasını da yazıp diyet borcunu da ödedin mi, iş tamamdır. Ya da (spor sayfaları için söylemiyorum) Fenerbahçe-Beşiktaş-Galatasaray muhabbeti... Veya ‘‘o dedi-ben dedim’’ söyleşileri! Beni yanına alan sayın bakana sordum, o dedi ki!.. Sayın bakan hangi takımı tutuyor, hangi yemekleri seviyor, eşiyle nasıl tanıştı, sayın büyük işadamı ne diyor, sayın başkanım ne buyuruyor, sayın başbakanım vücut dilini nasıl kullanıp dünyayı kendine hayran bırakmayı başarıyor, sayın popçumuz, artistimiz, mankenimiz ne yapıyor, paralı zamparalarla en son düzeyli birliktelikleri nedir, yeni çıkan albüm iyi satıyor mu!..Yukarıda ‘‘gazetecilik zor zenaat oldu’’ demiştim. O sözümü değiştiriyorum: Bazıları için zor, bazıları için kolay zenaat. Adamına göre, içindeki mayaya, emdiğin süte göre değişiyor.