Paylaş
Evde televizyon başına geçiyorsunuz, haberleri izleyeceksiniz. Bir anda başınız dönmeye başlıyor: Cinayet... Vahşet... İntihar... Ceset... Kopmuş kelleler, eller, bacaklar... Kan... Feryatlar... Kavga dövüş... Kovalamaca... Trafik kazalarında curcuna... Tecavüz... Kamera karşısında yapılan her çeşit artistlikler...
Haber falan izlemiyoruz. Sanki sinir sistemimiz bozulsun diye özel bir işkence aygıtının karşısına oturtulmuşuz!
Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kepazelik yok. Türkiye'de televizyon haberciliğinde büyük bir sorumsuzluk almış başını gidiyor.
Dahası var! Haber saati diyelim ki saat 19.30'da başlıyor. Pek çok kanal bunu zorlama haberlerle kasıtlı olarak uzatıyor, örneğin haberleri saat 20.00'de başlayan diğer kanalın saatine sarkıtıyor. Neden böyle yapılıyor?
Reyting kavgası! Anlatması uzun süreceği için ayrıntılara girmiyorum.
Dahası da var!.. Diyelim ki saat 20.00'de başlaması gereken haberler, yaklaşık 5 dakika önceden başlatılıyor.
Her şey tam bir sorumsuzluk içinde yürütülüyor.
‘‘Az sonra'' çığırtkanlığı... Bağırış çağırış... Kan ve şiddet... Özel yaşam ihlalleri... Saçma sapan ve ucuz magazin hikâyeleri... Gündem saptırma... Gereksiz tekrarlar... Bazı spikerlerin laubaliliği... Kullanılan dilin özensizliği ve yanlışlığı... Duygu ve cinsellik sömürüsü... Haber bültenlerinin ciklet gibi uzatılması...
Türkiye'de bu konuda çok büyük tepkiler oluştu. Hadise bir yerde patlama noktasına geldi. Milyonlarca insanımız yakınıyor. Yakınmakta haklılar. Halkımız artık bu numaraları yemiyor.
Ölçüsüzlükte kantarın topu iyice kaçtı. Böyle giderse, televizyon haberleri bütün saygınlığını yitirecek. Herkesin haberi olsun.
Üstelik bu durum ülkemizdeki yeminli basın düşmanlarının ağzına sakız oluyor.
***
Hele bazı televizyon kanalları var ki, haber saatleri iyice çekilmez oldu. İlgisiz kişilerle 15-20 dakikalık söyleşiler, bol geyik muhabbeti, asparagas ve ciddiyetten yoksun konular falan derken, bize yutturulan ve bir saatten fazla sürüp gına getirten haberler!
Hayır, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Olmasına izin vermezler.
Televizyon kanallarının patron ve yöneticileri, böyle bir rezalete göz yummazlar. Seyirci isyan eder, tepki gösterir...
Çünkü seyirci koyun değildir, yapılan halka saygısızlıktır.
***
İki gün önce Kanal-D yönetiminden Uğur Dündar, Haluk Şahin ve Tuncay Özkan'la birlikte olduk. Uzun uzun konuştuk. Kendilerine bu eleştirilerimi ‘‘Vatandaş gözüyle'' aktardım.
Gördüm ki onlar bu konuda benden daha dolular ve içleri kan ağlıyor.
Yeni yayın döneminin başlayacağı 15 Eylül öncesi için hazırlık yapmışlar. ‘‘Habercilik ilkelerini'' ekrandan açıklayıp bundan sonra ne yapacaklarını ve ne yapmayacaklarını halka duyuracaklarını söylediler.
İşte onlar açısından ortaya çıkan tablo:
‘‘Televizyon haberciliğini sürüklendiği bataktan kurtarıp daha iyi yerlere yönlendirmek gerekiyor. Bunu sadece Kanal-D Haber Merkezi adına değil, bütün kanallar adına yapmak zorundayız. Reyting kaygılarını aşan bir sorumlulukla karşı karşıya kaldık. Seyircinin sömürülmesine karşı çıkmak bir meslek yükümlülüğüdür. Haberleri reyting kaygısıyla değil, ‘‘En iyi bülteni nasıl yapabiliriz?'' kaygısıyla hazırlamak zorundayız...''
Peki ne yapılmalı?
1- Haberler tam saatinde başlamalı. En fazla 45 dakikada bitirilmeli.
2- Haber tanıtımlarında çığırtkanlık olmamalı.
3- Haberlerde seks, şiddet, vahşet, kan, gözyaşı, korku unsuru, cinayet, intihar, ceset olmamalı. Seyirciyi ekran önüne mıhlamak için bunları bir yem olarak kullanmaktan kaçınmalı.
***
Bu ilkelere -eğer kötü niyetli değilse- hangi televizyon kanalı ‘‘Hayır'' diyebilir?
Ben İstanbul'da ve bir televizyon kuruluşunda üst düzey görevli biri olsam, bütün kanalları bir araya getirip bazı ilkeler oluşturmaya çalışırdım.
Gerçi bizim meslekte böyle şeyler biraz zor olur ama yine de denerdim... Çünkü birilerinin bu işi artık başlatması gerekiyor. Geç bile kalındı.
Uğur Dündar ve ekibi, sanıyorum ekranda böyle bir kampanya başlatacaklar. Özü de şu olacak:
‘‘Bu ekran şiddet, kan, duygu sömürüsü ve cinselliği reyting aracı olarak gören ve bu amaçla her türlü abartmayı mübah sayan, gereksiz tekrar ve saptırmalarla seyirciyi aldatan, hata yaptığını hiç kabul etmeyen, ölüm olaylarını bile sömüren habercilik anlayışına kapatılmıştır.
Ama bu ekran, halkın gerçekleri öğrenme hakkı adına hiçbir engelden yılmadan, her türlü çıkar düşüncesinden uzak, evrensel meslek ahlakına uygun gerçek habercilik ve korkusuz gazetecilik anlayışına sonuna kadar açıktır.''
Yani bu işin Türkçesi, biz ekranlarda sadece güvenilir, güler yüzlü ve gözüpek habercilik istiyoruz.
Gerçek gazetecilik istiyoruz.
Gün geliyor, televizyon haberlerinden çok şey görüp öğreniyoruz. Ama bir şey daha görüyoruz ki, ciddiyetsizliğin ve sorumsuzluğun çivisi giderek çıkıyor ve ölçüsü kaçıyor. Reyting kaygısı, haber anlayışının maalesef önüne geçiyor.
Kanal-D'nin başlatacağı bu girişim çok önemlidir. Destek olunması gerekir.
Paylaş