Paylaş
Türkiye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden fışkıran pislik ve yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor. Tayyip döneminde bazı yandaş firmalara devletin ve milletin trilyonlarının hortumlandığı ortaya çıkıyor ve mali polis devreye girip çok sayıda adamı gözaltına alıyor. Ayrıca dosyalar dolusu belge toplanıyor.
Burada defalarca yazdım. Özellikle İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin Fazilet Partisi'nin elinden seçmen tarafından alınması gerekiyordu. Ama olmadı.
Bundan birkaç ay önce DGM savcılığının emriyle Ankara'da İ. Melih gözaltına alınmış, polisleri karşısında görünce düşüp bayılmıştı.
Fakat ne oldu? Bu şahıs bir gece gözaltında kaldıktan sonra devreye bizim Baba girdi! Yani Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel!..
Ve Başbakan Mesut Yılmaz'a haber gönderip serbest bırakılmasını istedi.
Bırakmak zorunda kaldılar.
Acaba o soruşturma ne oldu? Hangi sonuçlara ulaşıldı? Yoksa uyutuldu mu? Bilmiyorum.
En büyük dileğim, Baba'nın İstanbul soruşturmasında aynı şeyi yapmaktan kaçınmasıdır.
***
Sen bazı şirketler kuruyorsun. Ufacık şirketlerin günün birinde Refah'lı Tayyip'in belediyesinden öyle işler almaya başlıyor ki, senin bile aklın duruyor.
Trilyonlar oluk gibi akmaya başlıyor.
Sonra yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları peş peşe patlıyor, pek çok hadise belgeleniyor.
Sen bu arada bazı şeriatçı gazetelere de ortak oluyorsun ve oralarda habire Tayyip'e gaz veriyorsun:
‘‘Aslan Tayyip... Tayyip'in şarkısı bitmeyecek... Yeşeee Tayyip... Sen neymişsin be Tayyip...’’
Meğer emme basma tulumba çoktaaan hazırlanmış!
Bir taraftan Tayyip'ten büyük işler alıp köşeyi dönüyorsun, diğer taraftan yayın organlarında ona gaz verip yüceltmeye kalkışıyorsun!
Ben burada yıllardan beri boşuna mı bağırıyorum ‘‘Din tüccarları... Din sömürücüleri’’ diye!
Bunlar, kutsal dinimizi paraya tahvil eden uyanıklardır.
Halkın karşısına süklük püklüm çıkarlar, din iman nutukları atarlar. Ama diğer yanda her türlü dümeni çevirip malı götürürler. Hırsızlığın, yolsuzluğun bini bir paraya gider.
İhaleler sürekli olarak eşe dosta ve yandaşlara verilir.
Şeriatçı kuruluşlar zengin edilir.
Belediyeler eliyle sağlanan korkunç paraların önemli bir bölümü, Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanlarına hortumlanır.
***
Türkiye'de birileri habire ‘‘Derin devlet’’ falan diye bize bir şeyler yutturmaya kalkışıyor. Yok öyle bir şey. ‘‘Derin devlet’’ diye bir şey yok.
Eğer olsaydı, şeriatçıların bazı belediyelerde yediği haltları, götürdüğü paraları önlemez miydi bu ‘‘derin devlet’’ dediğimiz nesne?
Bütün pislik devletin gözleri önünde yıllardan beri sergileniyor.
İçişleri Bakanlığı işin üzerine gitmiyor. Maliye gitmiyor, valiler gitmiyor. DGM bazen gitmeye kalkıştığında, onları da aşan bazı ‘‘güçler’’ devreye girip yetkililerin elini kolunu bağlıyor...
Ve o güçler, adına ‘‘Derin devlet’’ denilen kavramın tepesindeki kimseler!
‘‘Derin devlet’’ birkaç belediye ile başedemedi. Başetmek bir yana, onları korudu, kolladı.
Onun için, şimdi İstanbul Büyükşehir'de patladığı iddia edilen yolsuzluk ve vurgun olayları son derece doğaldır. Beni de bir kurumun başına geçirin, elime trilyonları teslim edin, bu kadar başıboş ve denetimsiz bırakın, aynı şeyi ben de herhalde yapardım. Yandaşlarımı zengin etmenin ve onlara köşe döndürmenin tadına doya doya varırdım.
Bilirdim ki, ben hortumlarken ‘‘Derin devlet’’ dahil herkes uykudadır. İçişleri, Maliye gibi bakanlıklar, Sayıştay ve valiler işin farkında değildir, ya da zaten benim adamlarımdan oluşmaktadır...
Ve yine bilirdim ki, bir gün gözaltına falan alındığımda, devletin en yüce kişileri benim adıma devreye girecek, torpil yapıp beni serbest bıraktıracaktır.
Bu takdirde hortumlamayan enayi değil midir?
***
Şimdi yeni bir hükümet kurulacak. Haydi, eğer sıkıysa gitsinler bakalım şu İstanbul ve Ankara büyükşehirin üzerine! Borçlarını, verdikleri ihaleleri, belgeleri deşsinler bakalım! Görürsünüz, gidemeyeceklerdir... Çünkü çark çoktaaaan ayarlanmıştır!
18 Nisan seçimleri öncesinde CHP, DSP, ANAP gibi partilere burada birkaç kez çağrıda bulundum... ‘‘Gelin, hiç değilse İstanbul ve Ankara için aranızda bir uzlaşmaya varın. Bunları Fazilet'in elinden kurtarın. Devletin ve milletin trilyonlarını kurtarın’’ diye yırtındım ama bir tanesinden bile bir tek olumlu veya olumsuz yanıt gelmedi. Hiçbiri burnundan kıl aldırmıyordu.
Sonucu hep birlikte gördük!
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde büyük yolsuzluk patlamış. Elbette patlayacak... Ve göreceksiniz, bu büyük hadise bile birkaç gün sonra büyük olasılıkla unutulup gidecek, gündemden silinecek. Devreye görünmez güçler girecek, adamlar tek tek bırakılacak. Aynen Ankara'da olduğu gibi.
Türkiye'de ‘‘Derin devlet’’ varmış! Hadi canım, sen de!
Keşke olsaydı da, bu kepazelikleri yaşamasaydık.
Paylaş