"YARIN yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeylere gebe olabilir!"... Yani başbakan pazar günü partisinin bir il kongresinde konuştuğunda, dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından söz ediyordu.
Duyunca "ha şöyle, ağzına sağlık, demek bir şeyler olacak" dedik. Fakat dağ fare doğurdu. Dün toplantı bitene kadar sabırla bekledik, sonucu öğrendik. Hiçbir şey çıkmadı.
Ülkemiz Güneydoğu’da birbiri ardına şehitler veriyor. Yollarda mayınlar patlıyor, askeri araçlar havaya uçuyor, çatışmalar çıkıyor, karakollarımız basılıyor, araçlar taranıyor, asker ve polislerimiz şehit düşüyor.
Ana baba kuzularını her gün toprağa veriyoruz. Bundan sonra da vereceğiz. Türkiye’nin dört bir yanında her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor. Buna hiçbir ülke dayanmaz.
Ama üzerine ölü toprağı serpilmiş bir topluma sahibiz. Atılan nutuklar, "kanları yerde kalmayacak" edebiyatı dışında yapılan hiçbir şey yok. Bundan sonra da olmayacak.
Kendi toprağımızdaki terör örgütü ortalığa kök saldı, onunla başedemiyoruz.
Örgütün ana üssü Kuzey Irak hemen yanı başımızda. Ordumuz oraya giremiyor... Çünkü Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devleti ABD’nin koruması altında. Biz ise onların piyonu durumundayız. "Gir" derlerse belki gireriz ama hep "giremezsin" diyorlar.
Dün aynı şeyi bir kez daha yaşadık.
ABD ve onun güdümündeki kukla Irak devletinin Ankara’daki büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Sonuç ne? Sıfıra sıfır, elde var sıfır! Bir kez daha nasihat aldık.
***
Ne zaman ki AB’nin ocağına düştük, işte o zamandan sonra terörle mücadele zayıfladı. Piyasaya AB’nin baskısı ve emirleriyle "demokrasi, insan hakları, terörist hakları" gibi kavramlar sürüldü ve bunlar hep teröristlerin lehine kullanıldı.
Bizim can veren, sakat kalan askerimiz ve polisimiz için bu kavramlar hiç yoktu!
Terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin pek çok yetkisi, AB’nin baskısı doğrultusunda AKP iktidarınca çıkarılan yasalarla ellerinden alındı. Güvenlik güçleri cascavlak ortada bırakıldı.
Sonuç ortada!
Her gün şehit cenazeleri.
1984 yılından bu yana PKK teröründe tam 6 bin subay, astsubay, uzman çavuş, er ve polisimizi, köy korucularını toprağa verdik. Binlercesi sakat kaldı. Eli kolu, ayağı bacağı koptu, gözleri kör oldu, tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkum kaldı.
Ordumuz eskiden -gerektiğinde- Kuzey Irak’a girer, operasyon ve temizlik harekatı yapardı. Şimdi o bölge "dost ve müttefik ABD"nin denetiminde. İşi bıraktık! Sadece izlemekle, seyretmekle -ve acı çekmekle- yetiniyoruz.
Önemli olan, şehitlerimizi gömüyoruz ya! Daha da nicelerini gömeceğiz. Yeter ki ABD ve AB’yi küstürmeyelim, karşımıza almayalım! (Dün iki şehit daha verdik.)
Bütün bunlar olurken hükümet nerede? Başbakan nerede?
AKP’nin il ve ilçe kongrelerinde!
Dün yine şehit cenazeleri kalkıyordu. Başbakan neredeydi?
Üzücü bir kazada vefat eden AKP’li Merzifon belediye başkanının cenazesinde!
***
Evet, "çok önemli şeylere gebe olan" Bakanlar Kurulu toplantısı dün yapıldı. Büyük bir heyecan ve merakla toplantının sonunu bekledik.
Çok önemli kararlar alınacaktı, çünkü Tayyip Bey öyle söylemişti.
Akşam saat 16.30’da yapılan açıklama tam bir hayal kırıklığı oldu.
Bakanlar Kurulu toplantısında terörle mücadele konuları gözden geçirilmiş, hükümetin bu konudaki kararlılığı vurgulanmış, terörle mücadele birinci öncelikmiş, Kuzey Irak bataklığı için ABD ve Irak hükümetinden (PKK’ya karşı) ricada bulunulmuş!
Vallahi helal olsun!
Pazar günü "önemli kararlara gebelik" kavramı ortaya atılmıştı ve sonucunu dün hep birlikte, merakla izledik.
Cenin ölü doğdu!
Biz bu kafayla gidersek daha çoook şehitler vereceğiz... Çünkü ülkemizin ve ana baba kuzularımızın kaderi ABD, Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devleti ve kukla Irak hükümetlerinin elinde.
Bir askeri kaçırıldığı için bölgeyi kan gölüne çeviren İsrail’in, koskoca Türkiye Cumhuriyeti olarak değil yüzde biri, değil binde biri, milyonda biri kadar bile olamadık, olamıyoruz.