AŞAĞIDA anlatacağım olay Ege Bölgesi’nde bir ilköğretim okulunda geçiyor. Okulun, öğretmenlerin ve 12-13 yaşlarındaki küçük öğrencilerin isimlerini vermiyorum.
3 Nisan günü din bilgisi dersi var. Öğrenciler yemek ve kantin alışverişi sonrasında derse 10 dakika geç girdiler. Din bilgisi öğretmeni onları derse almadı. "Zil çaldıktan sonra ben sizi derse almam, gidin idareden geç kaldı káğıdı getirin" dedi. 10-15 kadar çocuk süklüm püklüm idareye gittiler. Okulun müdür yardımcısı çok kızdı ve bir tutanak düzenledi... Ve öğrencilere şöyle dedi:
"Topluca ve kasten din kültürü dersine girmediniz." Bunun altına derse girmek istemediklerine ilişkin bir ifade yazdı ve sonra çocuklara seslendi: "Bunu hepiniz imzalayın. Bu ifadeniz var ya, zaten sizi bitirecek."
Öğrenciler korktu. Bazıları tutanağı imzalamak istemedi. Sonuçta imzalamak zorunda kaldılar.
* * *
Şimdi size bir öğrenci velisinden aldığım mektubu -özetle- iletiyorum:
"Olayı öğrenince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Çünkü bu bende din gibi hassas bir konuda evladımın okulda din dersine karşı olduğu, bir isyancı gibi gösterildiği, okul idaresi tarafından dinsiz olarak damgalandığı görüşünü doğurdu. Perişan olduk.
Biz inançlı insanlarız. Evladımız da öyle. Şimdi ben durup dururken evladımızın dinsiz olarak damgalandığına mı, çocuklarımız için tutulan bu tutanağın belli yerlere gönderilip kayıt altına alınacağına mı yanayım? Hükümette dayımız yok. Biz kendimizi nasıl savunacağız?
Okul idaresine başvurup kaygılarımızı bildirdik. Hiç ses çıkmadı. Bundan sonra ne olacağını da bilmiyoruz. Lütfen bize yardım edin, bir yol gösterin."
Bu olay sonrasında ne gibi gelişmeler olacağını size yine duyuracağım.
ÖNERGEYE YANIT!
DYP Denizli milletvekili Ümmet Kandoğan, Enerji Bakanı Hilmi Güler’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.Çok kısa, iki sorudan oluşuyor:
"1- Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü’nün BOTAŞ’a olan borcu ne kadardır?
2- Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü’nün BOTAŞ’a olan borcunun faizleri ne kadardır?"
Hemen belirteyim, bu borcun ve faizin miktarı neredeyse katrilyon düzeyinde.Hem belediye, hem de BOTAŞ kamu kuruluşu.Şimdi Enerji Bakanı Hilmi Güler imzasıyla milletvekiline verilen 4 Nisan 2006 tarihli yazılı yanıta bakalım.Aynen şöyle:
"Cevap 1 ve 2. Bu bilgiler BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün ’ticari sır’ niteliğindeki bilgileri olduğundan, üçüncü taraflara açıklanması mümkün olmamaktadır."
Ne güzel, ne kolay, bu kadar basit! Yasama denetiminin önü işte böyle, yanıt vermeyerek ve rakamları gizleyerek kesiliyor... Çünkü belediye AKP’li, BOTAŞ AKP’nin elinde. İkisi de kamu kuruluşu. Böyle "ticari sır" olur mu?
Rakamlar açıklansa, ortaya korkunç bir tablo çıkacak. Ondan korkuyorlar. Bu yüzden de, marifetlerini milletten saklıyorlar.
ÇEVİRİ HATASI
Yanlış yaptığım anda okurlarım bunu yüzüme vuruyor. Dün de öyle oldu. Başbakan danışmanı, fındık tüccarı Cüneyd Zapsu’nun ABD’li yetkililere Tayyip Edoğan için söylediği sözleri -dünkü yazımda- çevirirken bir cümlede yanlış yapmışım. Okurlarım mesaj ve telefonlarla arayıp uyardılar. Ergun Göknel’in mesajı hepsini karşılıyor:
"Yazınızdaki çeviriye bir düzeltme yapmak zorundayım. ’Take advantage of this man’ cümlesi sizin çevirdiğiniz gibi ’Bu adamın (başbakanın) avantajından yararlanın’ gibi masum anlamda değildir. Maalesef ’kullanma’ sözcüğünden daha kötü bir anlama gelmektedir.
Tam anlamı ’Bu adamın zaafından yararlanın’dır. (Bakınız: Oxford English-Turkish Dictionary sayfa 9. Advantage maddesi.)
Bu cümleye biraz daha hafif bir anlam vermek istenirse ’Bu adamdan yararlanın’ olarak da çevrilebilir. Yani ’kullanın’ sözcüğünün daha kibarca ifade edilmiş şeklidir."
Yanlışımı düzelten ve hata yapma hakkım olmadığını bana bir kez daha anımsatan tüm okurlarıma teşekkür ediyorum.
* * *
(Yazımın sonunda son bir husus: Bence Recep Tayyip Erdoğan, kendisi hakkında bu sözleri hem de ABD’li yetkililere söylemekten çekinmeyen danışmanı Cüneyd Zapsu’yu mahkemeye verip tazminat istemelidir. Fındık tüccarı danışmanın sözleri Başbakan’a çok ağır hakaretler içeriyor. Ayıptır yahu! Versin mahkemeye, alsın tazminatı. Allah korusun, o sözleri biz söyleseydik vallahi mahkeme mahkeme dolaştırır, anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirdi!)