Cemal Kutay’ın ardından

TAM 187 kitap yazan tarihçi büyüğümüz, üstadımız Cemal Kutay aramızdan ayrıldı. 97 yaşında idi. Çok ilginç, bazıları ’tartışılan’ eserler, belgeseller, anılar, tarih kitapları yazmıştı. Birkaç gün önce bir kitabını bitirmiştim: "Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati". Okurken bazen düşündüm, bazen kahkahalarla güldüm.

Bu gezi 1867 yılında, yani bundan tam 139 yıl önce gerçekleşiyor. Daha da önemlisi, tarihte (savaşlar dışında) ilk ve son kez bir Osmanlı padişahı yurtdışına çıkıyor. Padişah bu resmi geziye katılmakta tereddütlü. Zamanın sadrazamı (başbakanı) ve hariciye nazırı (dışişleri bakanı) olan Fuat ve Ali paşalar, aydınlık kafalı adamlar. Padişahı güç bela ikna ediyorlar.

Yolculuk İstanbul’dan gemiyle başlıyor. Ver elini Fransa. İlk durak Paris’te açılan dünya sergisi. Oradan İngiltere, sonra Belçika... Ve Almanya üzerinden Karadeniz yoluyla İstanbul’a dönülüyor. Gezi yaklaşık 40 gün sürüyor. Padişahın yanında kalabalık bir heyet var. Bunlardan biri de İstanbul Şehr-emini (belediye başkanı) Ömer Faiz Efendi.

Sultan Abdülaziz heybetli, pehlivan yapılı bir adam. Gittiği ülkelerde büyük ilgi görüyor. Onuruna bütün bu ülkelerde resepsiyonlar veriliyor, danslı balolar, görkemli yemekler, geçit törenleri düzenleniyor. Padişah bu ülkelerin en üst düzey yetkilileri tarafından görülmemiş bir biçimde karşılanıp ağırlanıyor.

Heyetin bütün mensupları, padişah dahil, Avrupa’nın uygarlığına hayran kalıyorlar. Kadınlı erkekli yaşam rüyada bile görmedikleri bir şey. Aralarında tartışıyorlar:

"Avrupa bu kadar ileri gitmişken biz niye bu kadar geride kaldık?"

* * *

Sadrazam, geziye katılan İstanbul Şehremini Ömer Faiz efendiye bir görev veriyor:

"Gezi boyunca günlük not tutacaksın. Ne görürsen, ne yaşarsan yazacaksın. Bunu yaparken içinden geldiği gibi davranacaksın. Kesinlikle resmiyete kaçmayacaksın."

Ömer Faiz
Efendi 70 yaşlarında ama gırgır, hoşsohbet, esprili ve sözünü sakınmayan bir adam. İlk günden başlayarak not tutuyor ve yaşadıklarını kağıda döküyor. Gezi boyunca sadece kendisinin değil, bütün heyetin aklını durduran olayları ve Avrupa ülkelerinin gelişmişliğini bir bir anlatıyor.

Rahmetli Cemal Kutay üstadımız işte bu notları yıllar sonra eline geçiriyor ve kitabında bize aktarıyor.

Ziyafetler, danslı balolar, imarlı kentler, fabrikalar, yemyeşil tarlalar, sokaklarda uygar insanlar, Avrupa insanının ilk kez gördüğü bıyıklı ve esmer Osmanlı erkeklerine bakışı... Kafilemizin tümü erkek ve hepsi de özenle seçilmiş. Boyları 1.80’den aşağı değil. Yakışıklı, levent gibi adamlar.

Avrupalı kadınlar bunları görünce dokunmaya falan başlıyorlar! Kadınlar bizimkilere hayran, ömürlerinde ilk kez normal giysili kadınları gören bizim erkekler ise şaşkın!

* * *

Ömer Faiz Efendi’yi protokol gereği olarak Paris Belediye Başkanı ile görüştürüyorlar. Paris’te büyük imar var. Bizim efendi olup biteni görünce gözlerine inanamıyor. Örneğin sokaklar her gün belediye araçları tarafından sulanıyor. Görüşmede Paris Belediye Başkanı soruyor:

"Siz İstanbul’da sokakları nasıl suluyorsunuz?"

Sokak sulamasını ömründe ilk kez görmüş olan Ömer Faiz Efendi şaşkın durumda, yanıt veriyor:

"Bizde belediye sulamasına gerek kalmaz. Aşçı dükkanı bulaşık suyunu sokağa döker. Berber sabunlu tıraş suyunu sokağa döker. Evlerden çamaşır suları sokağa dökülür. Böylece bizim sokaklarımız halk tarafından sulanmış olur!"

Paris Belediye Başkanı bu kez soruyor:

"Peki sizin İstanbul belediyesinin bütçesi ne kadardır?"

Ömer Faiz
Efendi düşünüyor, düşünüyor... "Ne bütçesi beyim, bizde bütçe falan yoktur" diyemediği için kafadan bir rakam atıyor. Fransızın aklı mantığı bu rakamı almıyor:

"Ama bu kadar parayla hiçbir şey yapılmaz ki!"

Ömer Faiz
Efendi yine sözünü esirgemiyor:

"Zaten biz de hiçbir şey yapmıyoruz ki!"

* * *

Abdülaziz bu geziden yorgun ama çok mutlu dönüyor. Yanındakilerde birlikte hem Avrupa’ya ilk (ve son) kez çıkan padişah olma unvanını kazanmış, hem de oralarda gördüğü uygarlıktan çok şey öğrenmiştir. Avrupa’da görüp yaşadıkları, bütün kafileyi şaşkına çevirmiştir.

Aradan yıllar geçti, bu geziden de hiçbir ders alınmadı. Her şey unutulup gitti, eski hamam eski tas devam etti. Osmanlı, günün birinde yabancı istilasına uğrayıp çöktü, silinip gitti... Çünkü şeriat, taassup ve cehaletin zincirleri altında geri kalmıştı ve inim inim inliyordu.

Bugün toprağa verilen büyüğümüz ve üstadımız Cemal Kutay nice kitaplar yazdı ve 97 yaşında aramızdan ayrıldı.
Türkiye bir bilge adamını yitirdi. Allah rahmet eylesin.
Yazarın Tüm Yazıları