YİNE şehit cenazeleri kaldırılıyor. 24 saat içerisinde Bingöl’ün Genç İlçesi’nde polis karakoluna roketatarla yapılan saldırıda şehit edilen polisimiz ve Şırnak’ta çatışmada şehit edilen beş askerimiz.
Güneydoğu’da devlete isyan provası şimdilik yatıştı. İlk fırsatta yine olacak. Niçin?..
Çünkü o bölgede devlet, devlet olma niteliğini yitirdi.
Otoritenin önemli bir bölümü PKK yandaşı DTP isimli partiye ve DTP’li belediye başkanlarına devredildi.
Diyarbakır Belediye Başkanı olan şahıs esip gürledi:
"Acımız 14’tü, şimdi 16 oldu."
Çatışmada öldürülen l4 teröristten, sonra Diyarbakır’da sokak kalkışmalarında öldürülen iki kişiden söz ediyordu.
Diyarbakır Valisi son derece serinkanlı! Vitrinler indirilirken, ortalık ateşe verilirken konuşmuştu:
"Cana geleceğine cama gelsin."
Terörle mücadele tarihine geçecek muhteşem (!) bir sözdür.
* * *
Dün uzun yıllarını terörle mücadelede geçiren, sınır boylarında nice çatışmalara giren bir subayımızla tanıştım. Söyledikleri ürkütücü idi:
"Bölgede İran ve Irak sınırlarımızı koruyamıyoruz. Sınırlarımız yolgeçen hanı. Açıkça söylüyorum, Güneydoğu’da görevli asker ve polis kabuğuna çekildi. Yetkileri alındı. Şikáyet edilen bir güvenlik mensubu hakkında derhal ’insan hakları’ açısından soruşturma başlatılıyor, iş hapis cezasına kadar gidiyor. İran ve Kuzey Irak’taki PKK kamplarının yerleri belli. Oraları avcumuzun içi gibi biliyoruz ama hiçbir şey yapamıyoruz. Tavır koyamıyoruz, gidip temizleyemiyoruz.
Hiç kimse Güneydoğu halkını devlete karşı zannetmesin. İnsanlar çaresiz. Devleti göremiyor. Göremeyince, şimdi olduğu gibi otorite PKK’ya, onun yandaşı olan partinin temsilcilerine ve belediye başkanlarına geçiyor. Hükümetin bir politikası yok."
Bunların en önde geleni Diyarbakır Belediye Başkanı. Hükümet bu şahıs için oraya müfettiş gönderdi. Başkanın bugüne kadar yaptıkları belli. Sözleri açık ve net. Terörist cenazelerini belediye araçlarıyla kaldıran biri!
Hükümet bu konuda ne yapacak?
Bu belediye başkanını görevden alma yetkisi var. Bunu yapabilir mi?
Büyük olasılıkla yapamaz... Çünkü yaptığı anda sokak olayları ve isyan provaları yine patlayacaktır.
* * *
Sevgili okuyucularım, bundan bir süre önce burada Genelkurmay Başkanlığı’na bazı sorular sormuştum. Bunlara verilecek yanıtı bilmek her Türk vatandaşının hakkıdır. Bu sorularımı yeniden soruyorum:
1- Bugüne kadar PKK terörüne subay, astsubay, uzman çavuş ve er olarak kaç askerimizi şehit verdik? (Bu sayının 6 bin dolaylarında olduğunu zannediyorum ama elimde kesin rakam yok.)
2- Kaç bin askerimiz yaralandı?
3- Kaç askerimizin kolu bacağı, eli kolu koptu, gözleri kör oldu ve sakat kaldı?
Aynı soruları polislerimiz için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne de soruyorum.
Bu rakamlar açıklandığı anda hem Türk milleti, hem de bütün dünya, bu olayın vahşetini ve büyüklüğünü somut rakamlarla görecektir.
Elbette başta AB olmak üzere bu insanlık dramını anlamak istemeyenler de!
Burada saklanacak gizlenecek bir husus yok. Bana özel bir yanıt gönderilmesini de beklemiyorum.
Açıklama kamuoyuna yapılabilir.
* * *
Bu yazıyı acayip bir karamsarlık içinde yazmakta iken, dünkü muhteşem haber önümüze düştü. Recep Tayyip Bey gazetecilerin önünde PKK’ya şu mesajı gönderiyordu:
"Demokratik bir yaşam sürmek istiyorsanız zaten kaçmaya göçmeye gerek yok. Elde silahla dolaşmaya gerek yok. Silahsız şekilde gelirsin masada her şeyini konuşursun edersin."
Bu sözler çok çok önemli! Şimdi herhalde PKK silah bırakıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile görüşme masasına oturur! Karşısına acaba hükümetten kim oturur?!
Herhalde PKK ve bilumum destekçileri bu çağrıya derhal uyacak, silahları bırakacak ve masaya çöküp pazarlığa başlayacaktır!
Bravo vallahi!
Tayyip Bey keşke bu ’dört dörtlük ve gerçekçi’ çağrıyı daha önce yapmış olsaydı! Ne terör kalırdı ne bir şey!