Emin Çölaşan: Bravo Galatasaray

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Hiçbir takımı tutmayan bir vatandaş olarak açıkça yazıyorum, bu Galatasaray gerçek bir Avrupa takımı olmuş. İşin uzmanları takımın savunmasında bazı aksamalar olduğunu söylüyorlar. Herhalde doğrudur, çünkü bazı maçlarda çok acemice goller yediler.

Ama sen git Almanya'da Hertha Berlin'e 4 çek, sonra İstanbul'da Milan'a 3 çek, bu kolay iş değildir. Hele düşünün ki, iki maçta da yenik durumda idiler ve maçları kazandılar.

Ama aynı takım İstanbul'da Chelsea'den 5 yedi.

Aynen Türkiye'nin siyasi tablosu gibi! Ne zaman ne olacağı belli değil.

Ama kim ne derse desin, kim hangi takımı tutarsa tutsun, bu takımı, tüm oyuncularını ve Fatih Terim'i kutlamak görevimizdir.

Avrupa liginde yiğitçe mücadele verdiler ve Chelsea maçı hariç, Türkiye'nin yüzünü kara çıkarmadılar.

Yıllar öncesini anımsıyorum. Sadece futbolcularımız değil, belki güreşçiler hariç bütün sporcularımız ve takımlarımız, böyle güçlü yabancı rakiplerinin karşısına dizleri titreyerek çıkarlardı.

Şimdi her şey değişti. Futbol, basketbol, voleybol, judo, boks, halter, bütün spor dallarında müsabakalara güvenle çıkıyoruz.

İşte futbol milli takımımız da bunun somut örneği. Onları ve hocaları Mustafa Denizli'yi de kutlamak hepimizin görevidir.

Korkmak, aşağılık duygusuna kapılmak gibi durumlar çok gerilerde kaldı. Onları çoktan aştık.

Bir de unutmayalım ki, kulüp maçlarında karşımıza çıkan takımlar dünyanın en zengin kulüpleri. Oluk gibi para harcıyorlar, ülkelerinin Avrupa Birliği üyesi olması nedeniyle sınırsız sayıda yabancı futbolcu oynatıyorlar.

Avrupa liginde gördük. Chelsea, Milan, Hertha Berlin oyuncuları arasında kendi ülkelerinin futbolcusu neredeyse hiç yoktu. Galatasaray bunlara karşı yiğitçe mücadele verdi, Türkiye'nin en büyük reklamını yaptı.

Daha nice büyük başarılar diliyorum.

AF REZALETİ

Meclis'te af işinin suyu çıktı. Rahşan Ecevit'in durup dururken başımıza musallat ettiği af konusunda şimdi herkes kendi yandaşlarını yasa kapsamına aldırmak istiyor.

Birçok siyasetçi, milletvekili, bakan bile bu aftan yararlanacak.

Böylece Türkiye'de ‘‘Benim suçlum iyidir’’ anlayışının şimdi de geçerli olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Herkes ‘‘kendi suçlusunu’’ kurtarma telaşında!

Meclis'te izliyoruz. Her partiden pek çok milletvekili af çıkmasına karşı. Herkes ezik. Af çıkarılmasını içtenlikle, inanarak savunan hiç kimse yok. Ama çoğunun kafasında şu anlayış yatıyor:

‘‘Madem böyle bir karambol olacak, o halde kendi adamlarımızı, kendi yandaşlarımızı da fırsattan yararlanıp kapsama sokalım...’’

Düşünün ki, DYP milletvekili sağlam Mehmet bile araya türban affı sokuşturmak için önergeler verip kabul ettiriyor.

***

İş tavsayınca, partiler arasında görüş ayrılığı belirince, DSP ile MHP birbirine rest çekince, en doğru sözü Devlet Bahçeli söylemek zorunda kaldı:

‘‘Kimse geri adım atmıyorsa, sorunu ortadan kaldırırsınız, olur biter.’’

Doğrusu budur. Ülkemizin şu ortamında af çıkarmak, kamu vicdanında geri tepmiştir. Türkiye yıllardan beri hırsızlıktan, yolsuzluktan, banka vurgunlarından, çetelerden, mafyalardan, terörden, trafik anarşisinden, akla gelen her konudan çekiyor. Suçlular dışarıda, toplum rahatsız.

Bunların bir bölümü salıveriliyor. Ortada büyük avantalar, büyük rüşvetler dönüyor. Kitleler tepki gösteriyor. Tepkinin ötesinde, şu olup bitenden nefret ediyor.

Dikkat ediniz, affı sadece PKK yandaşları ile entel-liboş kesim istiyor.

***

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk dün diyor ki, ‘‘Görüş ayrılıkları giderilirse, af konusunu yeniden gündeme getireceğiz’’...

İstirham ediyorum, görüş ayrılıklarını gidermesinler ve af olayı bu aşamada kalsın, sonra da unutulup gitsin.

Bir deli kuyuya bir taş attı, şimdi kırk akıllı çıkaramıyor!

DAMAT BEY'İN BORCU

Milli gelin Merwe'nin kocası Bekir'in devlete borcu çıkmış. Meğer zamanında Bekir'i Amerika'da lisansüstü eğitime gönderen, bir kamu kuruluşu olan TPAO imiş. Ancak damat bey burslu olduğu halde ne Türkiye'ye dönüp mecburi hizmetini yerine getirmiş, ne de TPAO'ya olan borcunu ödemiş.

Devlet icra takibi başlatmış, ancak Bekir'in ve kefillerinin adreslerini bulamadığı için sonuç alamamış.

Bu durumda devlet ne yapsın. 1998 yılında bu konu gündeme gelmiş, damat Bekir bulunamadığı, izi ve adresi belli olmadığı için, devlete ödemediği ve günümüz değerleriyle 20 bin dolar olan borcu TPAO adına ‘‘kurum zararı’’ yazılmış.

Bir yanda devletten burs alıp yetim hakkı ile Amerika'da okuyacaksın, mecburi hizmete dönmeyeceksin, devlete olan borcunu ödemeyip ‘‘Hadi bana eyvallah’’ diyeceksin... Öte yanda ise Merwe senin mensup olduğun tarikatları gazetelere açıklayacak...

Ne biçim Müslümanlık bu!

Sana ve senin gibilere helal olsun damat bey!



Yazarın Tüm Yazıları