BAŞBAKAN’ın Ahmet Davutoğlu isimli danışmanı Şam’a gitti. Devlet Başkanı Esad’la görüşürken Şam büyükelçimizi kaş göz işaretleriyle dışarı çıkardı. Demek ki orada devletten gizli konuşacağı bazı şeyler vardı.
Sonra aynı şahıs Şam’da HAMAS örgütünün lideriyle buluştu. Olay açığa çıkınca bu görüşmeyi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakanlık sözcüsü ve danışmanın kendisi yalanladılar. "Böyle bir görüşme olmamıştır" dediler. Aradan birkaç gün geçti ve Başbakan Erdoğan televizyonda ağzından kaçırdı... "Bu görüşme oldu."
Bu nasıl devlet düzenidir? Bu nasıl devlet anlayışıdır? Hangisine güvenelim?
Aynı Başbakan’ın Cüneyd Zapsu isimli bir başka danışmanı önceki gün Ankara’da ABD, İngiltere ve Almanya büyükelçileri ve İsrail müsteşarıyla, dün Finlandiya büyükelçisiyle bire bir görüştü.
Ne konuştular? Cüneyd Zapsu isimli fındık tüccarı, Türkiye Cumhuriyeti adına onlara ne dedi? Onlar ne söyledi? Ne gibi işler bağlandı?
Bu konu Kıbrıs’ta bulunan Recep Bey’e gazeteciler tarafından sorulduğunda "Haberim yok" dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan dün, "Bakanlık olarak bizim de haberimiz yok, basından öğrendik" dedi.
Taşı gediğine koyan (!) ise dün namaz çıkışında Abdullah Gül oldu. Gazeteciler kendisine bu konuyu sorunca devlet adamlığına yakışan (!) bir tepki verdi:
"Boşverin bu işleri!"
Çaresizdi. Daha ne desin! Yahu bu nasıl devlet düzenidir, nasıl devlet anlayışıdır?Devletin dış politikasını fındık tüccarı mı, yoksa Dışişleri Bakanlığı mı yönetmektedir?
Adam en kritik günlerde gidip Ankara’daki büyükelçilerle konuşuyor. Kimin adına konuşuyor? Pazarlık mı yapıyor? Bir şeyler mi öneriyor? Yetkisini hangi makamdan alıyor? Devletten neyi gizliyor? Belli değil!
Dışişleri Bakanlığı makamında oturan büyük devlet adamı Abdullah Gül, bunları nasıl sineye çekiyor? Nasıl içine sindiriyor?
***
Fındık tüccarı ve Başbakan Danışmanı Cüneyd Zapsu bir süre önce ABD’ye gitmişti. Orada ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmelerde Recep Bey için söylediği sözler çok ilginçti:
"Bu adamı süpürüp lağıma atmayın, kullanın!"
Bu şahıs gerçekten de başbakan danışmanı mıydı? CHP milletvekilleri kendisi hakkında önerge verip bu soruyu sordular. Başbakanlık tarafından önergeye verilen yazılı yanıt ilginçti:
"Başbakanlık’ta Cüneyd Zapsu isimli bir personel yoktur."
Demek ki devletin dış politikasını dışarıdan yönetip yönlendiriyor!
Peki ama devlette resmi görevi olmayan bir şahıs, yurtdışı gezilerinde devletten para, harcırah alıyor mu?
Bu soruyu bundan önceki bir yazımda da sormuştum ama yanıt gelmedi.
Bir kez daha soruyorum. Lütfen ses versinler.
***
Şimdi birkaç hafta önceye dönelim. Başbakan Berlin’de Büyükelçimiz Mehmet Ali İrtemçelik’i herkesin önünde nasıl azarlamıştı! İrtemçelik orada devleti temsil eden diplomattı. Yüzlerce vatandaşımızın önünde fırça yedi.
Böyle şeyler devlet terbiyesinde, devlet geleneğinde yoktur. Daha doğrusu bunların zamanına kadar yoktu.
Şimdi eski köye yeni ádetler getiriyorlar.
Pek çok ülkede yapılan bire bir resmi görüşmelerde büyükelçilerimiz içeri alınmıyor.
Devlet, içeride tercüman aracılığıyla neler konuşulduğundan habersiz. Tercümanlığı da genelde AKP milletvekili olan biri yapıyor. Bu görüşmelerde resmi tutanak tutulmuyor, hiçbir şey kayda ve devlet arşivine geçirilmiyor.
İşin ilginç yanı, Dışişleri Bakanlığı’nın bir tek üst düzey, deneyimli diplomatı bu olanları eleştirip tavır koyamıyor... Çünkü herkes iyi bir dış göreve atanma umudunu koruyor!
***
Dış politikası böyle yönetilen hiçbir ülkenin dışarıda saygınlığı olamaz. Biz Türkiye olarak şimdi bunu her gün yaşıyoruz. İşte yanıbaşımızdaki Kuzey Irak’ta olanlar. Elimiz kolumuz bağlı, ABD ve kukla Irak hükümetinden icazet almaya çalışıyorlar.
Kıbrıs olayı tıkanmış, iç kamuoyunun gözünü boyamak için AB’ye posta koyar gibi davranıyorlar.
Devletin diplomatları, büyükelçileri devre dışı. Bazısı görüşmelerden çıkarılıyor, bazısı azar işitiyor! Devletin işlevini Ankara’da sorumsuz fındık tüccarları yerine getiriyor!
Dış politika göçmüş, iflas etmiş. Devlet her gün onulmaz yaralar alıyor, içeride ve dışarıda saygınlığını yitiriyormuş, kimin umurunda!
Valla en doğrusunu dün Abdullah Gül söyledi! "Boşverin bu işleri."