Paylaş
Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'den dün gelen bir faksı size aynen aktarıyorum:
‘‘Köşenizde yer alan ‘Cezaevleri' konulu iki yazınızı dikkatle okudum. Cezaevi gerçeğine bir kez daha dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim. Söylediklerinize ekleyecek bir kelime bırakmamışsınız.
Sorun tamam. Çözüm de biliniyor. Ama iş kaynak bulmaya gelince tıkanıyor. Çünkü bütçe açıklarını kapatmaktan, borçlanma faizlerini ödemekten, yatırıma para kalmıyor.
Buna çözüm var mı diye sorarsanız, elbette var.
Ankara Ulucanlar cezaevinden başlayalım. 600 kişiyi barındıran bu cezaevi kentin ortasına sıkışıp kalmıştır. Olay çıksa kolay müdahale edilemez. Firar olsa halkın arasına karışıp izlerini kaybettirirler.
İçeride çıkan isyanlara destek veren tutuklu yakınları da başka bir sorun olmaya devam etmektedir.
Demek ki, sorunlardan bir tanesi de, cezaevlerinin kentlerin ortasında kalmış olmalarıdır.
Çözüm ise kentlerin dışında F tipi modern cezaevleri yapılmasıdır.
Devletin imkánlarıyla bunu gerçekleştirmek pek mümkün olmadığına göre, başka alternatifleri değerlendirmek gerekir.
F tipi cezaevlerini devletin ‘‘‘sıfır’’ maliyetle yaptırması mümkün. Önereceğim modelle devletin kasasından beş kuruş bile çıkmayacak.
Versinler bize 600 kişilik Ulucanlar cezaevinin yerini, biz onlara kentin dışında gösterecekleri herhangi bir yerde bin kişilik F tipi cezaevi yapalım.
Bunu yapmaya Ankara Ticaret Odası olarak biz talibiz.
Hatta İstanbul'daki Bayrampaşa cezaevine de talibiz.
Bu cezaevlerinin yerleri kıymetli yerlerdir. Kaynak aramaya gerek yok. Cezaevlerinin bulunduğu yerler tek başına kaynaktır.
Sorun ve çözümü ortada duruyor. Ben bu yolu öneriyorum. Bu modelle Türkiye'deki cezaevi sorunu büyük ölçüde çözülebilir.
Konuyu bilgilerinize sunarım.’’
***
Dün bu faksı alınca Sinan Aygün'ü arayıp ‘‘Hangi parayla bu işe talip oluyorsunuz?’’ diye sordum. Şöyle dedi:
‘‘Ulucanlar cezaevi çevresi toptan ayakkabıcı ve gıda esnafının en yoğun olduğu bölgedir. Bu istek esnaftan geliyor. 500 kişilik bir örgütlenme yaparız ve bu işi bitiririz. Ayrıca ben kendim inşaat müteahhidiyim. Bana olanak verseler bu işi tek başıma da yaparım ve büyük para kazanırım ama o zaman şaibeli olur, işin dedikodusu altında ezilirim.
Ankara Ticaret Odası'nın çok büyük miktarda parası var. Biz bu işi derhal bitiririz.’’
***
Burada sakın bir yanlış anlama olmasın. Bu yazıyı bu iş Ankara Ticaret Odası'na verilsin diye değil, modeli tartışmaya açmak için yazıyorum.
Bu model üzerinde tartışılır ve bakarsınız ki, Ulucanlar, Bayrampaşa ve diğer köhnemiş ve sakıncalı cezaevleri için birileri çok daha iyi önerilerle ortaya çıkar.
Kıran kırana ihaleler açılır, oraları ya parayla, ya da cezaevi yaptırma karşılığında ciddi kişi ve kuruluşlara -ciddi teminat alınarak- satılır. Parayla satılırsa tek koşulu, elde edilecek kaynağın sadece modern bir cezaevi yapımında kullanılması olur. Böylece hem alan, hem de satan memnun kalır.
***
Aygün'ün bu önerisini dün Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun'a ilettim. Şöyle dedi:
‘‘Bayrampaşa çok zordur, çünkü orada 3 bin küsur kişi kalıyor. Ama Ankara Ulucanlar, İzmir Buca, Samsun, Denizli, Bolu, Eskişehir kapalı, Kocaeli, İstanbul Paşakapısı cezaevleri için biz böyle önerilere açığız. Buna, büyük kentlerin merkezlerinde sıkışıp kalmış başka cezaevlerini de ekleyebiliriz.
Bizim kafamızdaki plan, takas yöntemidir. Cezaevi yapılır, biter, biz geçeriz ve boşalan yerimizi yapan kişi veya kuruluşa veririz.
Ancak bu konuda yasal işlemlerin aşılması gerekir. Maliye Bakanlığı bu konuda bütün yetkilere sahip. Ancak Maliye o kadar ağır çalışıyor ki, oradan karar çıkarmak çok zor.’’
***
Dün ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici aradı. Onun sözleri de çok ilginçti:
‘‘Yazılarınız için teşekkür ediyoruz. Biz İstanbul'daki cezaevleri açısından tam bir rezalet yaşıyoruz ve artık feryat ediyoruz. Bugünkü rakamlara göre Bayrampaşa'da 3.415 kişi yatıyor. Yer yokluğundan insanları sağlıksız koğuşlarda, yerlerde, kapı aralıklarında, merdiven diplerinde yatırıyoruz. Her koğuş bir suç okulu. Bayrampaşa'da 350, Ümraniye'de 900 terörist var... Ve bu ortamda devlet, İstanbul'da yeni ve modern cezaevi yaptıracak arazi bulamıyor! Bulunan arazilere belediyeler ve vatandaş karşı çıkıyor. Lütfen bize yardımcı olunsun. Devlet bu iş için ödenek versin. Bizim İstanbul olarak durumumuz çok farklı. Teröristin yarıya yakını bizde ve cezaevlerimiz perişanlık arz ediyor. İstanbul adliyesi olarak feryat ettiğimizi yazabilirsiniz.’’
***
Görüyorsunuz, özellikle büyük kentlerimizde durum gerçekten vahim. Ama hiç kuşkusuz, bu alanda ilk sırayı İstanbul alıyor. Bir Cumhuriyet Başsavcısı'nın ‘‘Feryat ediyoruz’’ demesi çok önemli olaydır. Buna karşın İstanbul'da yeni cezaevi yapmak için arazi bulunamıyor!
Yetkililer bu işin üzerine artık eğilmeli, Türkiye'nin bu utancı mutlaka giderilmeli.
Paylaş