HAZİNE’den Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan geçen hafta Danimarka’ya gitti.
Kopenhag Havaalanı’nda güvenlikçiler tarafından üzeri aranmak istendi. Bakan şaşkındı! Orada bulunan büyükelçimiz devreye girdi. Güvenlikçilere "He is not a terrorist, he is a Turkish minister (O terörist değil, Türk bakandır)" dedi ama dinletemedi.
Ali Babacan Bey minibüsün içinde çaresiz oturuyordu. Bu bekleyiş tam 35 dakika sürdü.
Onun kişiliğinde Türkiye Cumhuriyeti aşağılanıyor, bunun farkında bile olmayan Bakan Bey minibüsün içerisinde tek başına, beklemesini sürdürüyordu.
Bu rezaletin fotoğrafları gazetelerde yayınlandı.
Sonunda üzeri aranmadı! Beyefendi minibüsten indirildi ve havaalanının arka kapılarından dışarı çıkarıldı.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi Danimarka yetkilileriyle görüşmelerini bitirdi ve dönüşte heyetimiz havaalanına bu kez yine arka kapıdan getirildi. Kargo bölümünden geçirilerek özel jet uçağına bindi ve salimen Türkiye’ye ulaştı.
Bu yüz kızartıcı davranış konusunda elbette ki AB üyesi Danimarka’ya tavır koyamazdı. Geride Türk devletinin çiğnenen onuru, ayaklar altında ezilen haysiyeti kalmıştı.
* * *
Aynı olay birkaç gün önce ABD’de yaşandı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Washington ziyaretinde Beyaz Saray’a gitti. Orada ABD’li üst düzey yetkililerle görüşme yapacaktı.
Beyaz Saray girişinde güvenlik görevlileri, Orgeneral Saygun’un üzerini aramaya kalkıştılar.
Saygun bu küstahlığı derhal reddetti ve oteline döndü.
Olayın ötesini diplomasi muhabirimiz Uğur Ergan’ın dün bizim gazetede yer alan haberinden izleyelim:
"Olaydan haberdar olan Crouch (Saygun’un ABD’li muhatabı), Saygun’u telefonla arayarak özür diledi ve (Beyaz Saray’a) dönmesi için ricada bulundu.
Bu saygısızlığı kabul edemeyeceğini, ABD’nin daveti ile bu ülkede bulunduğunu, yapılan bu çirkin uygulamanın şahsından öte Türk halkına ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı bir saygısızlık olduğunu bildiren Saygun, arzu ettiği takdirde Crouch’u kaldığı otelde ağırlayacağını söyledi.
Bunun üzerine Crouch, Saygun’un kaldığı otele gitti ve görüşme gecikmeli de olsa, otelde gerçekleşti. Crouch, yapılan uygulama için Saygun’dan özür diledi."
Bu kadar.
Ali Babacan gibilere örnek olsun. Devletin onuru işte böyle korunur.
Şimdi, geçen hafta içinde yaşadığımız iki benzer olaya bakıp sonuç çıkaralım.
Birinde Kopenhag Havaalanı’nda tek başına minibüste oturan, üzerinin dedektörlerle aranmak istenmesine karşın tepki verip Türkiye’ye dönmeyi akıl edemeyen ve dönüşte kargo kapısından çıkarılan çaresiz bir AKP’li bakan...
Öbür olayda ise gerekeni derhal yapan onurlu bir asker...
Yorumu siz yapın, kararı siz verin!
AFERİN SANA BAY PROF.!
ATİLLA Yayla isimli şahıs Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde profesör! "Liberal kafalı" biri.
İzmir’de AKP İl Gençlik Kolları tarafından düzenlenen bir panele özellikle çağrılıyor. (Herhalde bizim gibiler çağrılacak değil!) Bay prof. seminerde atıp tutmaya başlıyor:
"Kemalizm (Atatürkçülük) ilerlemeden çok gerilemek demektir. Kemalizm, medeniyeti çözücü (gevşetici) bir süreçtir..."
Sonra AB ilişkilerine değiniyor:
"AB sürecinde bize neden her yerde bu adamın (Atatürk’ün) heykelleri, fotoğrafları var diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır."
Bu sözler büyük tepki yaratıyor. Oturuma katılan AKP milletvekilleri telaşlanıyor, "Sözleri bizi değil kendisini bağlar, fikir ve ifade özgürlüğüdür" diye kendilerini kurtarmaya çalışıyor.
Bunlar AB hayranı tiplerdir. Bunların başında olduğu, ya da üyesi bulunduğu dernekleri falan vardır. Buralara AB fonları oluk gibi akar. Milyonlarca Euro’yu AB’den alırlar ve AB için çalışırlar.
Adama bakın siz!
Atatürk’ten ’bu adam’ diye söz etmeye cüret edene bakın!
Atilla Yayla kafası Ankara’da, hem de Gazi Üniversitesi’nde öğrenci yetiştiriyor.AKP toplantılarına bu gibiler boşuna çağrılmıyor.