Beyefendi değişti mi?

ONU geçen gece TRT-1’de yaklaşık iki saat boyunca izleme fırsatını bulduk.

Ne güzel şeyler söylüyordu! O kadar ki, "değişmedim" bile diyordu. Kulaklarıma inanamadım, yanlış duyduğumu düşündüm. Bugüne kadar hep "değiştiğini" söylemiş, eski Recep Tayyip Erdoğan olmadığını vurgulamış, hatta "değişmeyenleri" ve geçmişteki çizgisinden sapmayanları eleştirmeye kalkışmıştı.

Şimdi ise devletin ekranında "ben değişmedim" diyordu. Yani sırtındaki Milli Görüş gömleğini aynen taşıdığını söylemek istiyordu.

Şimdi sevgili okuyucularım, bu nasıl iştir?

Bir kimse ya değişmiştir ve bunu kabul eder, ya da değişmemiştir ve bunu da kabul eder.

Sen bazen ortaya çıkıp "ben artık değiştim, eski Tayyip değilim" diyeceksin, sonra devletin ekranında konuşacaksın:

"Halkıma yalan söyleyecek değilim ya, dün neysem bugün de oyum. Değişemem, değişmedim."

O halde bugüne kadar "halkına" yalan mı söylüyordu?

Şimdi geçmişte söylediği bazı sözlere bakalım. Terörist Hikmetyar’ın önünde diz çökmüş fotoğrafları yayınlandığında şöyle demişti: "Hikmetyar şu anda farklı bir safta. Desteklemiyorum... Ben değişerek geliştim."

Değiştiğini kendi ağzıyla itiraf eden çok sözleri var da, burada o kadar yerimiz yok.

Şimdi karşımızda bir "Başbakan" var. Bir gün ağzından çıkan sözleri daha sonra kendisi yalanlıyor.

Değişip değişmediğini belki kendisi bile bilmiyor! Ortama göre konuşuyor. Ya da dün söylediğini bugün unutuyor, kendisiyle çelişkiye düşüyor.

Biz onun hangi söylediğine inanacağız?

Beyefendi’nin kafası karışık. Bizim kafalar bu çelişkilere tanık oldukça daha da beter karışıyor.

* * *

Değişti mi, değişmedi mi? Bu soruyu bana sorarsanız yanıtım aynen şudur:

"Asla değişmedi. Zorda kalınca, kendisini kurtarmak isteyince değiştiğini sık sık söyledi ama doğru değil. Bu sözlerine hiç kimse inanmadı."

Dikkat ediniz, kendisi Necmettin Erbakan’ın karşısında yıllarca esas duruşta beklemek zorunda kaldı. Şimdi aynı şeyi partisinden, kendi milletvekillerinden bekliyor. Bir parti kongresinde birden fazla aday çıkınca çok kızıyor, kendi adamı olmayanı safdışı bırakmak için çaba harcıyor.

Değişti mi, değişmedi mi?

Halkına yalan söyleyecek değil ya, son olarak değişmemiş! Allah değiştirmesin. Yarın yine değiştiğini söyleyebilir! Allah hiç kimseye bu çelişkileri hem de kendi ağzından yaşatmasın.

MEKTUP

Okuyucum İstanbul’dan yazıyor. Okuyucum, iki ilköğretim okulu öğrencisinin babası. Belgeleri de eksiksiz göndermiş:

"İlköğretim okulu öğrencisi olan iki çocuğuma mektup geldi. AKP İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu imzasıyla gelen bu mektuplarda çocuklarım parti tarafından düzenlenen toplantılara çağrılıyor. Toplantılarda her mahallede ’gençlik mahalle temsilcileri ve gençlik meclis üyesi’ seçimi yapılacağı vurgulanıyor. İstanbul’da yüzbinlerce ilköğretim öğrencisinin ev adresleri, AKP il başkanlığına okul yönetimleri tarafından veriliyor. Toplantıya katılan çocuklara ’sürpriz hediyeler’ verileceği bildiriliyor ve bu yolla gözleri boyanmak, kandırılmak isteniyor. Sonrasında ise katılan çocuklardan ev telefonları ve e-posta adresleri alınıyor, mahalle gençlik grubu seçim aday kartı dağıtılıyor. Bugüne kadar küçük çocukları baskıyla ve hediye vaatleriyle çağırıp 400’den fazla toplantı yapmışlar. Çocuklarımız ve biz aileler, açıkça taciz edilmekteyiz. Ben işadamıyım. Çocuklarımı göndersem içime sinmez, göndermesem üzerime gelirler, çengeli yiyip aç bırakılırım. Bu nasıl iştir, nasıl bir rezalettir? Bunların hesabını soracak birileri yok mudur?"

İnsanların bu duruma düşürüldüğünü, ilköğretim öğrencileri üzerinden bile siyaset oyunu oynandığını hepimiz biliyoruz. Başbakan’ın yurt gezilerinde, il ve ilçe kongrelerinde bile, okul yönetimleri tarafından -yüksek yerden gelen emirle- sevk edilen okul üniformalı küçük çocukları izliyoruz.

Siyaset oyunu hiç bu kadar ucuzlamamıştı. İlköğretim okullarına, küçücük yavrulara kadar inmemişti.

Size İstanbul’dan, tümüyle belgeli bir olayı aktardım. Yanıt bekliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları