Bayram manzaraları

KURBANLAR kesiliyor. Ortalık kan gölü. Acemi kasaplar kendilerini kesiyor. Arazi bir de yaralı kasapların kanlarıyla doluyor. Çoğu yerde, büyük kentlerimizin merkezlerinde bile hayvan atıkları ortada bırakılıyor. Korkunç bir çevre kirliliği oluşuyor.

Boğalar, koyunlar kaçmış, sahipleri onları otoyolda, cadde ve sokaklarda kovalıyor. Hayvana sopayla vuruluyor, boynuna kement atılıyor.

Dün gazetelerde fotoğraflarını gördüm, bir boğa vinçle kamyona başaşağı asılmış, kesime götürülüyor.

Kesilen kurban etleri bir yerlerde fakir fukaraya dağıtılıyor ve sonra bunların görüntüleri çekiliyor. Zavallı gariban vatandaşımız bir but kapmış, bir parça ciğer almış, kameraların önünde "Allah razı olsun, evimize et girdi" diyor!

Evine yılda bir kez et girmesine şükürler ediyor! Kendisini aç bırakanları aklına bile getirmiyor.

Oysa ona et verenler hem krallar gibi yaşıyor, hem de geri kalan 364 günün hesabını hiç yapmıyor.

Yapmazlar, yapamazlar...

Çünkü bütün düzen sömürü çarkı üzerine kuruludur.

İnsanları fakirleştir, yılda bir kez iki kilo ete, bir ton kömüre, iki kilo pirince muhtaç et, belediye parasıyla onlara gıda paketi dağıt!..

Paketlerin üzerine "falanca belediye başkanının armağanıdır" diye yazmayı da unutma! Sonra git o insanlardan oy iste!

Süreç şöyle çalışıyor:

1- Uyguladığın politikalarla insanları işsiz bırakacaksın, iyice fakirleştireceksin. Ya da 400 milyonluk asgari ücretle açlığa mahkûm edeceksin.

2- Sonra o zavallı kesimlere Kurban Bayramı’nda iki kilo et, arada sırada gıda paketi, kışın bir ton kalitesiz kömür verip kendine gebe bırakacaksın. Bunların toplu alımında mutlaka yolsuzluk yapıp avanta ve rüşveti partili yandaşlarınla paylaşacaksın.

3- Milletin parasıyla yaptığın bu yardımları kendin için oy’a tahvil etmeye kalkışacaksın. O fukara kesimlerden birileri de bu adi ve basit oyuna gelip sana gerçekten oy verecek.

4- Genel durum: Milleti aç bırakanlar, bütçede yatırımları tümüyle kesenler, eldeki paraları belediyelere, kendi kurdukları vakıflara aktarıp yolsuzluğu bu yolla yapıyor.

Bu Kurban Bayramı’nda da aynı olayları yaşadık. Biz bu kafayla daha çoook yaşarız.

Somut bir örnek vereyim: Dadaşköy Beldesi’nin belediyesinde beş kuruş para kalmamış. Başkan, Başbakan’a telgraf çekip maaş ödeyemediğini bildirmiş. Hemen emir verilmiş, küçük beldeye 50 milyar lira gönderilmiş ve maaşlar ödenmiş! Başkan ekranlara çıkmış, Başbakan ve Maliye Bakanı’na teşekkürler ediyordu! Yukarıda anlattığım sürecin somut örneğidir. Aç bırak, parasız bırak, sonra bir lokma mama verip teşekkür edilmesini sağla!

MEHMETÇiK VAKFI RAKAMLARI

VEKÁLETEN kurban kesimini halka daha iyi duyurmadıkları, daha çok ilan vermedikleri için birkaç gün önce Mehmetçik Vakfı’nı eleştiren bir yazı yazmıştım. Dün Mehmetçik Vakfı bir açıklama göndermiş. Özetliyorum:

"Bu işi 1996 yılından beri en titiz bir biçimde yapıyoruz. 2004 yılında kurban bağışı 55 bin idi. 2005’te 63 bin, 2006 yılının geçtiğimiz ocak ayındaki ilk Kurban Bayramı’nda 77 bin bağış yapıldı. Bu rakam şimdiki Kurban Bayramı’nda 104.865 adet oldu.

Bu dönem kampanyamızın ilan maliyeti yaklaşık 300 bin YTL oldu. Dengeli bir tanıtım ve reklam kampanyası sürdürüyoruz..."

Mehmetçik Vakfı’
na bu açıklaması için teşekkür ediyorum. Hemen belirteyim, bağış yapanlara tek tek teşekkür mektubu gönderiyorlar. Kurban bağışı alan öteki vakıf ve kuruluşların da rakamları açıklaması gerekir. Bağışçılara saygının gereği budur.

Yener Süsoy için

SEVGİLİ arkadaşımız Yener Süsoy’u yılbaşı gecesi kalp krizinden yitirdik. Kalp krizi bizim gazetecilik mesleğinin birinci ölüm nedenidir. Sürekli yaşanan gerilimli günlerimizin sonucudur.

Yener, gazetemizde pazartesi günleri yapılan söyleşileri hazırlardı. Bu işi ben de yıllarca yaptığım için nasıl bir gerilim yarattığını çok iyi bilirim. İyi bir konuk bulacaksınız, önceden araştırıp iyi sorular soracaksınız. Zor iştir.

Yener Süsoy
kardeşimiz gerçek bir basın emekçisi idi. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
Yazarın Tüm Yazıları