Bay Gül’ün dünü ve bugünü!!!

AB bastırdıkça bastırıyor. Doymak bilmeyen canavar istedikçe istiyor. "Kıbrıs’ı ver... TCK’nın Türklüğe hakarete ceza öngören 301. maddesini kaldır... Fikir ve ifade özgürlüğü maskesi altında Türkiye’nin bölünmesi istemlerine ses çıkarma... Askeri sustur..."

İş o boyuta geldi ki, son sözlerini birkaç gün önce söylediler:

"6 Aralık tarihine kadar Türkiye limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rum Kesimi gemilerine ve uçaklarına açmak zorundasınız."

Açmazsak ne olacak?

Ne olacağını AKP hükümetine sorun!

Aslında hükümet zor durumda. Bugüne kadar AB kapılarında yıllar boyu yalvarıp diz çökenler, acı gerçek karşılarına dikilince şaşkına döndüler. Kafalarına saksı düşmüş gibi oldular.

Peki işlerin bu noktaya geleceğini bilmiyorlar mıydı? Belki şaşıracaksınız ama elbette biliyorlardı. Fakat iktidar olunca, ağızlarına Türk milletini ninnilerle uyutacak bir sakız gerekirdi... Ve onu çiğnediler, çiğnettiler:

AB masalı!

Peki işin bu noktaya geleceğini nereden biliyorlardı? Şimdi bunu size kendi ağızlarından, belgelerle-Meclis tutunakları ile kanıtlayacağım.

***

Tarih 8 Mart 1995. Refah Partisi milletvekili Abdullah Gül Meclis kürsüsünden -AB görüşmeleri yapılırken- haykırıyor. Tutanaklardan özetliyorum:

"...Burada her şey tek taraflı gitmektedir. Avrupa’nın çıkarları söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir. Bu şudur: Ne pahasına olursa olsun Türkiye AB’ye girecek anlayışıdır. Siz eğer bu zihniyette olursanız, işte o zaman sizi o zenginler köşkünün bahçesindeki KULÜBEYE böyle koyarlar işte!..

Türkiye’nin AB’ye girmesi hikáyedir. Böyle bir şey söz konusu değildir ve olmayacaktır...

Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği kesindir. Çünkü AB, bir Hıristiyan birliğidir."

Bundan 11 yıl önce Refah Partisi milletvekili kimliği ile Meclis kürsüsünden bu sözleri söyleyen kişi ile birkaç yıldan bu yana AB kapılarında dolanıp "Bizi lütfen alın" diye diller döken kişi, aynı Abdullah Gül!

O sırada emirleri ve direktifleri, lideri Necmettin Erbakan hocaefendiden alıyor ve AB’ye veryansın ediyordu.

Sonra Dışişleri Bakanı oldu, 180 derece çark etti!

İnsanoğlunun birkaç yıl içerisinde böylesine değişmesine hayret etmek, şaşırmak, gerekiyorsa gülmek, ya da ağlamak gerekir!

***

AB
Dönem Başkanı Finlandiya, Kıbrıs Rum Kesimi gemi ve uçaklarına limanlarımızın ve havaalanlarımızın 6 Aralık gününe kadar açılması gerektiğini bildirdi.

Aynı Abdullah Gül önceki gün gazetecilere bu istek konusunda aynen şöyle dedi:

"Türkiye üzerine düşen her şeyi yapmıştır... Bu işler böyle tarih verme, şantaj, bunlarla olmaz."

Çok önemli iki cümle! İlk cümleyi hepsinin ağzından sık sık duyuyoruz... "Biz üzerimize düşen her şeyi yaptık!"

Bu ağlaşmanın Türkçesi şudur:

"Ne istedilerse verdik. Daha ne istiyorlar!"

Gerçekten de öyle! AB ne istediyse verdiler, hem de fazlasıyla. Anayasamızı, yasalarımızı onların emirleri doğrultusunda ve "reform" adı altında hallaç pamuğu gibi attılar.

Türkiye’nin bütünlüğünü bile tehlikeye sokmaktan çekinmediler.

Bu süreçte başrol oyuncularından biri de, 1995 yılında Meclis kürsüsünde yukarıdaki sözleri söyleyen büyük devlet ve hükümet adamı, büyük Türk büyüğü Abdullah Gül’den başkası değildi.

Şimdi aynı kişi kalkmış "AB şantaj yapıyor" diyor!

Beyefendi, AB’nin bir Hristiyan birliği olduğunu, bizi hiçbir zaman almayacağını, kapıdaki kulübeye koyacağını söyleyen zat-ı aliniz değil miydiniz!

Günün birinde kaderin cilvesiyle iktidar oldunuz...

Ve topluca değişmeyi başardınız! AB kapılarında yıllardır yalvarmanıza karşın kulübeden öteye çıkamadınız. Şimdi şantajdan mantajdan söz ediyorsunuz.

Bu nasıl iştir, nasıl anlayıştır, nasıl ülke yönetimidir?.. Ve nasıl çelişkilerle dolu bir siyaset kadrosudur ki, dün söylediğini bugün inkár eder, dün inkár ettiğini bugün savunur!

Türkiye bunlara emanet edilebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları