DÜNYANIN her ülkesinde, muz cumhuriyetlerinde, Afrika'nın kabile krallıklarında bile, adına ‘‘devlet politikası’’ denilen bir kavram vardır. Eli tamtamlı kabile kralı, muz cumhuriyetinin cumhurbaşkanı bile bu kavramın bilincindedir.
Bu nesne sadece Türkiye'de yoktur!
Allah'ın neredeyse her günü Bakanlar Kurulu toplanır, ayda bir MGK toplantısı yapılır, özel kurullar vardır, ülkenin yöneticileri sık sık birbirleriyle ‘‘olağan görüşmelerini’’ yapar ama en duyarlı konular kamuoyu önünde bilinçsizce tartışılır...
Bay Mesut Yılmaz ortaya bir laf atar, ulusal güvenlik kavramının Türkiye'ye ayakbağı olduğunu iddia eder, asker bildiri yayınlayıp ona yanıt verir ve al sana durup dururken bir başağrısı daha!
***
Türkiye devlet adamı yetiştirmiyor. Birileri, kaderin cilvesi ve şansın yardımıyla belli yerlere geliyor. Oysa devlet adamı, atacağı her adımın, söyleyeceği her sözün, sergileyeceği her davranışın en az bir adım ötesini düşünmesi gereken kimsedir.
Türkiye yaklaşık bir yıldan beri ekonomik kriz yaşıyor. Her şeyin dolara ve borsaya endekslendiği bir ortamda bir bakan rastgele konuşuyor, dolar zıplıyor, borsa düşüyor, para kaçışı hızlanıyor.
Tarım Bakanı bile konuştuğunda aynı olaylar yaşanıyor. İki bakan kapışıyor, kriz hortluyor, sonra birileri kabineden zorunlu olarak yolcu ediliyor. Tam işler yoluna girer gibi oluyor, birisi yine çıkıp rastgele konuşuyor ve her şey altüst oluyor.
Bu nasıl sorumsuzluktur? Bu nasıl devlet ciddiyetidir? Bu nasıl düşüncesizliktir?
***
Bay Mesut Yılmaz, partisini dibe vurdurmayı başarmış! Oy oranı, yapılan anketlerde yüzde 4 dolaylarında. Ama şu anda iktidar ortağı. Partisinin kongresinde ortaya çıkıyor ve ‘‘ulusal güvenlik’’ kavramına bindirmeye başlıyor.
Çok duyarlı, ayrıca parti kongrelerinde delegeye zarf atarak değil, devletin ilgili kurum ve kurullarında görüşülmesi, tartışılması ve karara bağlanması gereken bir konu.
Bir devlet politikası.
Ama beyefendi bunlardan ya habersiz, ya da bilinçli olarak yapıyor ve partisi için oy avlamaya çıkıyor. Çok ucuz bir oyun. Aslında amacı, dikkatleri partisinin çöküşünden ve kendi başarısızlığından uzaklaştırıp başka yerlere çekmek.
Bir başka amacı, Türkiye'yi Avrupa'nın kucağına oturtmak, onların istediği her ödünü vermek ve böylece AB'ye üye olabilmek! Zannediyor ki, bu Avrupa bizi AB'ye üye yapar! Zor yapar!
Sözlerini de bir güzel süslüyor ki! ‘‘Bu ulusal güvenlik kavramı, bana Osmanlı döneminde din elden gidiyor feryatlarını hatırlatıyor’’ diyor!
Bu acayip sözler üzerine Başbakan telaşlanıyor, gazetecileri çağırıp ‘‘Bunlar içi boş sözler’’ demek zorunda kalıyor. Başbakan bunu kendiliğinden mi yapıyor, yoksa askerler mi tepki gösterip bastırıyor, işin o boyutunu bilmiyoruz.
Sonra askerler sert bir bildiri yayınlayıp Bay Mesut Yılmaz'a yanıt veriyor. İş sertleşiyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Her parti ve her siyasetçi, hadiseyi kendi çıkarına göre yorumlayıp değerlendiriyor.
***
Devletin ilgili kurumlarında görüşülüp tartışılması gereken ulusal konular ve kavramlar, bazı siyasetçi tayfası tarafından bir kez daha ve sadece siyasi çıkar amacıyla ayağa düşürülüyor. Ortalık durup dururken kızışıyor.
Ulusal güvenlik ve bu konuda uygulanacak politikalar, çok önemli ve duyarlı bir konudur. Bay Mesut Yılmaz bunu acaba Bakanlar Kurulu veya Milli Güvenlik Kurulu gibi yerlerde gündeme getirmiş midir? Sanmam.
Kendisinde ciddi bir ‘‘asker alerjisi’’ olduğu bilinmektedir. Bir yanda bu alerji virüsünü bünyesinde taşımakta, ama 28 Şubat sonrasında askerler sayesinde başbakanlık koltuğuna oturmayı içine sindirmektedir!
***
Hayır, Türkiye bu siyasi kadrolar tarafından yönetilemiyor. Taaa Çankaya'dan başlayın ve en aşağıya kadar inin, bu kadrolar ülkemizin yönetimi için asla yeterli değil. İktidar partileri aynı, muhalefet partileri aynı, yeni kurulan ve kurulması beklenen partiler aynı.
Tamamında aynı marangoz hataları var.
Demek ki bu topraklardan düzgün devlet adamı çıkmıyor.
Nedeni araştırılmalı.
***
Türkiye maalesef sorumsuzlar ülkesi oldu. Balık baştan kokuyor, imam-cemaat meselesi oluyor. İmamlardan biri öksürünce cemaat hapşırmaya başlıyor!
Sorumsuz siyaset kadrolarının elinde oyuncak olmuşuz.
Bay MesutYılmaz ve bugünküler gitsin de, onların yerine kim gelecek, kim? Al birini vur öbürlerine.
İktidarda olsun muhalefette olsun, siyasetin ve siyasetçinin ar damarı çatlamış.
Rezaletin, kepazeliğin, sorumsuzluğun, devlet yönetiminde ciddiyetsizliğin, particiliğin, ucuz oy avcılığının, din ticaretinin en pis örneklerini yaşıyoruz.