Paylaş
Apo, İmralı Adası'ndan konuşmaya, emir ve talimatlarını(!) avukatları aracılığı ile kamuoyuna iletmeye devam ediyor. Bir kere ortada kesin bir gerçek var. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.
Apo canını kurtarmaya, bu yüzden de Türk kamuoyuna şirin gözükmeye çalışıyor.
Bu adam yaklaşık 20 yıldan bu yana, on binlerce insanımızın kanına girmiş bir cani. Geçtiğimiz şubat ayında enseleninceye kadar, böyle silah bırakma çağrıları falan yapmak, nedense hiç aklına gelmiyordu.
Suriye'de, Suriye devletinin koruması altında aslanlar gibi kükrüyor, Türk devletine ve Türk milletine açıktan posta koyuyordu.
Ne zaman ki Türkiye'ye getirildi ve uçakta kendisine ‘‘Memlekete hoşgeldin’’ denildi, jetonları o anda düştü ve süt dökmüş kedi gibi uysallaştı. Bu tavrını yargılama aşamasında da sürdürdü.
***
Apo şimdi adamlarına çağrı yapıyor ve ‘‘Silahları 1 Eylül'den itibaren bırakın, başka ülkelere gidin’’ diyor.
Niçin 1 Eylül?
Yani niçin hemen değil?
1 Eylül'e kadar önümüzde daha 25 gün var. Acaba ‘‘Bu süre içerisinde yapacağınızı yapın’’ mı demek istiyor? Bilemiyorum.
Niçin teslim olmalarını değil de başka ülkelere gitmelerini istiyor?
Bu ülkeler acaba hangileri?
Hiç kuşkunuz olmasın, Apo'nun bir tek adamı bile Türkiye'yi bırakıp Kuzey Irak'a, Suriye'ye, İran'a gitmez. Oralarda yaşayamaz bunlar. Oralarda başlarına bela geleceğini hepimizden iyi bilirler.
Sıkı mı sen Hafız Esat'ın, mollaların ülkesine gidip de Kürtçülük yapasın! Hele hele o ülkelerin askerini, polisini, sivilini öldüresin, o rejimleri devirmek için çaba harcayasın!
Valla adamı yakalayıp 10 saniyede pipisinden asarlar, soyunu sülalesini bile derhal yok ederler, mezarlarını kimse bulamaz.
Kuzey Irak deseniz, orada yaşamak bir kábustur. Kimin eli kimin cebinde belli değildir.
***
Dolayısıyla, bunların ‘‘silah bırakma’’ sonrasında gidecekleri bir tek yer vardır:
Avrupa ülkeleri!
Bu gibileri, Almanya, İtalya, İsveç gibi nice Avrupa ülkeleri vize verip kabul etmeye hazırdır. Normal bir Türk vatandaşı bu ülkelere gitmek için günlerce, haftalarca vize kuyruklarında bekler, pek çok küçültücü, incitici ve aşağılayıcı davranışları sineye çekmek zorunda kalır.
Kendisine ahret soruları sorulur ve sonuç çoğu zaman olumsuzdur.
Türkiye düşmanlarına ise nasıl oluyorsa, tıkır tıkır vize verilir.
Apo bu durumu bilmez mi? Elbette bilir. Dolayısıyla ‘‘Ülke dışına gidin’’ çağrısını yaparken mutlaka Avrupa ülkelerini kastediyordur.
***
Avrupa'da şamata yapıyorlar:
‘‘Türkiye'de demokrasi yok, insan hakları yok, bizim üzerimizde baskı var...’’
Bunca ağlaşmaya elin Amerikalısı bile tav oluyor, Dışişleri Bakan Yardımcısı çekik gözlü Koh gelip yörede ‘‘insan hakları’’ incelemesi yapıyor.
İyi de, hiç kimsenin aklına şu soruyu sormak gelmiyor:
‘‘Madem Türkiye'de bunların üzerinde böyle bir baskı var, acaba aralarından bir kişi olsun neden İran'a, Kuzey Irak'a, Suriye'ye kaçmıyor?..’’
Bu sorunun yanıtını yukarıda verdim. Bu hadise Kürtçülük olayı değil, Türkiye düşmanlığı olayıdır.
Apo dahil bunların tümü, Avrupa emperyalizminin Türkiye'yi yıpratmak için kiralanmış, satın alınmış birer maşası ve piyonudur.
***
Peki biz şimdi ne yapalım? Apo'nun bu ‘‘barış çağrısı’’ konusunda nasıl bir tavır koyalım?
Bekleyelim ve görelim. Bizim yapacağımız herhangi bir şey yoktur. Sayın Apo, İmralı Adası'nda düşüncelere dalarken, 1 Eylül tarihini uygun görmüş!
Biz bugüne kadar çoook 1 Eylül'ler gördük.
Silah bırakırlarsa bırakırlar.
Bırakmazlarsa neşeleri bilir.
Her şey olacağına varır, her koyun kendi bacağından asılır.
DİYANET SATIŞI
Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Diyanet Vakfı'nın Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait AŞTİ otobüs terminalinde bir satış mağazası var. Burada çeşitli dini yayınlar, kitaplar ve kasetler satılıyor.
Satılanlar arasında Tayyip'in kasetleri, Fethullah'ın kaset ve kitapları da var!
Bu nasıl iştir?
Bir kamu kuruluşuna, yani kamuya ait bir vakıf, devletin mahkemeleri tarafından yargılanıp hapis cezası alan, ya da yargılanmakta olan kişilere ilişkin kitap ve kasetleri satma hakkına sahip midir?
Buna belki yasal engel yoktur da, bu durum Diyanet İşleri Başkanlığı'na yakışır mı?
Adamlar suç işliyor, yargılanıyor, ceza alıyor veya soruşturması devam ediyor, suç aletleri ise açıktan satılıyor.
Yoksa Türkiye'de iki ayrı devlet mi var?
Diyanet ayrı bir devlet mi kurmuş?.. Esas devleti takmıyor mu?
Paylaş