KENDİ döneminde olanlar ve yaşananlar konusunda bu sözü Semra Özal söylemişti: ‘‘Alışırlar, alışırlar...’’
Haklıymış, bu söz bu günler için aynen geçerli. İktidar bunu açıktan değil ama içinden söylüyor. Onlar da haklı, alışıyoruz.
Toplumun pek çok kesimi olanları umursamıyor, ‘‘Bana dokunmayan yılan bir yaşasın’’ anlayışıyla kanıksıyor. Sadece kendi nasırına basılırsa ses veriyor.
Türkiye böyle bir dönem yaşamadı. İşte birkaç örnek:
Saadet Partili Şanlıurfa Belediyesi resmi nikáhını kıydığı çiftlere anında imam nikáhı kıydırıyor. Kamusal alanda, hemen nikáh memurunun yanında! Bu hadise büyük olasılıkla başka kentlerde de yapılıyor. Deftere imzasını atan çift, bu kez imamın karşısına oturuyor.
Acaba Adalet Bakanlığı bu konuda ne düşünüyor? Soruşturma açılacak mı? Şanlıurfa Cumhuriyet Savcısı ne yapıyor?
***
Necmettin Erbakan sahtecilik ve zimmetçilik suçundan yargılanıp hapis cezası aldı. Cezaevine girmesi mi, girmemesi mi gerektiği ayrı bir konu. Girmemesi için tek seçenek, sağlık kurulu raporu alması. Ankara'da Numune Hastanesi'ne sevk ediliyor. Sağlık Kurulu beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle omurgasından karaciğerine, kaburgasından şeker hastalığına kadar bir sürü hastalık bulup ‘‘cezası 1 yıl ertelensin’’ raporu veriyor.
AKP iktidarı hocaefendinin milli görüşçü çıraklarından, kalfalarından oluşuyor. Bu şipşak yöntemiyle ustalarına olan borç ödenmiş oluyor!
Böyle bir konuda devlet mekanizmasının böylesine ‘‘hızlı’’ çalışması şaşılacak şey! Adamına göre muamele mi? Yok efendim! Herhalde her vatandaş için böyledir! Alışacağız!
***
Devlet bütçesinin iki yakası bir araya gelmiyor. Yatırımlar büyük ölçüde durmuş durumda. Devlete para gerek. En kolay yolu, vur araç sahiplerine! Haksız, inanılmaz vergiler bindiriliyor.
Geçen yıl getirilen ek taşıt vergisini Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu vergiyi adam gibi ödeyen milyonlarca vatandaşa bildirim yapıldı:
‘‘Paranızı bu yılki vergiden düşeceğiz.’’
Peki bunun faizi yok mu? Bizim devlete borcumuz olsaydı bunu faizsiz mi ödeyecektik?.. Ve öyle bir uyanıklık yaptılar ki, araç vergilerine bu yıl yapılan insafsız zam sonrasında herkes yeniden üste para verecek.
Böyle ülke yönetimi olur mu? Alışıyoruz!
***
Devlete para gerekiyor. Çok doğru. Aynı devletin Diyanet İşleri Başkanlığı fetva yayınlayıp ‘‘Milli Piyango'dan çıkan para haramdır’’ diyor! O haramsa, toto-loto gibi ötekiler de haram. Bunlar Türkiye'nin altın yumurtlayan tavukları.
Bunlardan elde edilen gelirin yarıdan fazlası savunma sanayii, Çocuk Esirgeme Kurumu, 8 yıllık eğitim gibi alanlara gidiyor. Diyanet fetvasına göre hepsine ‘‘haram para’’ aktarılmış oluyor! Fakat gelin görün ki, vatandaş bu konuda fetva metva takmıyor, şakır şakır bilet alıyor, talih oyunları oynuyor.
Ülkemizde öyle zihniyetler oluştu ki, alışıyoruz! Önce yadırgıyoruz, tepki gösteriyoruz, sonra alışıyoruz. Semra Özal'ın haklı olduğunu düşünmeye başlıyoruz!
***
Medyamızın durumuna da alışıyoruz! Başlıklar, yorumlar muhteşem! İktidarı karşısına almamak için hepsinden ballar akıyor. Haber sayfalarında bir ‘‘cennet’’ sergileniyor! Dünkü gazetelerin çoğunda bir haber. Başlık hemen hemen aynı:
‘‘2003 yılı ihracatı rekor kırdı. İhracatta patlama yaşandı.’’
Doğru, ancak 2003 yılında ithalat daha beter patladı ve bu yıl dış ticaret açığımız tam 22.5 milyar dolara yükseldi. Haberin iyi tarafı veriliyor, kötü tarafı ustalıkla (!) gizleniyor. Dünkü Hürriyet'te Ercan Kumcu'nun ‘‘Dış ticaret açığına dikkat’’ başlıklı yazısı vardı ve tehlikeye dikkat çekiyordu.
Kimin umurunda! Medya böyle bir olayı bile ‘‘iktidar yandaşlığı’’ ile görmezden gelip işi tek taraflı verirse, ülkemizin adeta cennete dönüştüğünü ısrarla vurgularsa, kim ne yapacak?
Bazı şeylere hep birlikte alışmaya, kanıksamaya başladık! Ama ben gazeteci ve vatandaş kimliğimle medyadaki bu tek yanlılığa bir türlü alışamıyorum.