Paylaş
Bu İngiliz siyasetçiler gerçekten ahmak. Sadece onlar değil, Batı demokrasilerinde pek çok üst düzey siyasetçi de öyle. Bu yargıya nereden varıyorum?
Bizim medyaya pek yansımayan bir haber var. Bu gibi haberlerde baldır bacak, seks, kan, vahşet, kavga dövüş olmadığından medyamızda pek yer verilmez.
İngiltere Sanayi ve Ticaret Bakanı Peter Mandelson, yakın arkadaşı olan milyarder işadamı ve Hazine Müsteşarı Geofrey Robinson'dan 373 bin sterlin borç almış ama beyan etmemiş. Nereye beyan etmesi gerektiğini falan bilmiyorum. Ama ortada sakat bir alacak-verecek ilişkisi olduğu ortaya çıkmış.
Bu durumda, suçlanan bir siyasetçiden ne beklenir?
Dersin ki: ‘‘Benim arkadaşımla bir para ilişkimdir. Karım hastaydı, çocuğum hastanede yatıyordu, ameliyat ettirecektim. Paraya sıkıştım, arkadaşımdan borç aldım. Ne var bunda...’’
Adam ahmak olduğu için böyle demiyor ve hadise ortaya çıkınca gidip istifasını veriyor.
Otur oturduğun yerde be kardeşim!
Vur işi pişkinliğe, nasıl olsa üç gün sonra unutulur.
Bu işin Türkiye'de mektebi var. Gel buraya, bizimkilerden ders al!
Yüzü kızarmayan, utanma duygusundan yoksun yüzlerce, binlerce siyasetçi ortalıkta dolanıyor.
***
Ben ‘‘siyasetçi’’ diye bizimkilere derim.
Heriflerde ar namus damarı çatlamış. Yüzlerine tükürsen, ‘‘Yarabbi şükür, yağmur yağdı’’ diyen bir sürü asalak, çıkarcı, üçkâğıtçı ve namussuz.
Malını mülkünü yurtdışında istifler, işi pişkinliğe vurur, gargaraya getirir.
Devleti soymak için sıraya girer. İş bitirir, avantasını alır.
‘‘Allah’’ adını ağzından düşürmez, her türlü haltı yer. Fakir fukara Müslüman ezilirken, bu sahtekârlar köşeyi döner.
Mübarek ramazan ayında oruç tutarmış gibi görünür, çaktırmadan yiyip içer.
Partilisi olan müteahhidi elinden tutup devlet kapısına getirir, ona ihale verdirir. Aradan yüzde 15-20, Allah ne verdiyse avanta alır.
Dün ‘‘ak’’ dediğine bugün ‘‘kara’’ der.
Siyasetçi diye bizimkilere denir.
***
Sen arkadaşından borç para alacaksın, bunu bilerek veya unutarak beyan etmeyeceksin, sonra iş ortaya çıkınca gidip paldır küldür bakanlık görevinden istifa edeceksin.
Bu senin yaptığın olacak şey midir be Mister Mandelson!
Sen o makama gelene kadar hiç mi çaba harcamadın? Parlamentoya seçilmek için hiç mi tomar tomar para saçmadın? Hiç mi delege ayarlamadın?
Parti genel başkanının bir yerlerini hiç mi yalamadın? Seni listenin ilk sıralarına babasının hayrına mı koydu o genel başkan?
Sen bunca zahmete gireceksin, çuvalla para harcayacaksın, genel başkanını, onun karısını veya kocasını yağlayıp ballayacaksın, seçileceksin, sonra bakan olacaksın ve aldığın borcu gizledin diye bir kalemde istifa edeceksin!
Ne ahmak adammışsın sen Mister Mandelson!
Sizin İngiltere'de insan bu balığı bir defa yakalar. Sizde yalama yutma, höpürdetip löpürdetme yok mudur? İnsan o makamı böyle bedava tarafından bırakıp gider mi?
Bırak, senin hakkında Meclis Soruşturma Komisyonu kursunlar. Sen de karşı partiden bir bakan hakkında komisyon kurdurursun, sonra iki parti anlaşıp birbirinizi karşılıklı aklarsınız, bizim Türkiye'deki deyimiyle Refahmatik deterjanıyla bir güzel yıkarsınız...
Ve bir bakarsınız ki, ortada ne kir kalmış, ne leke!
Her şey bir anda tertemiz, bembeyaz.
***
Oğlum Mister Mandelson, sen bakan olmuşsun ama adam olamamışsın. Hele ‘‘siyasetçi’’ hiç olamamışsın. Siyasetin kurallarını, inceliğini, kıvraklığını bir türlü öğrenememişsin.
Ama kabahat sende değil, senin gibileri bakan yapan arkadaşın Başbakan Mister Blair'de.
Oğlum, demokrasilerde siyasetçi dediğin yırtık, yüzsüz, laf ebesi olur. O koltuğa bir kez çöktü müydü, onu oradan ancak jiletle veya darbeyle kazırsın.
Öyle yolsuzluktan, hırsızlıktan, hele hele borç alıp beyan etmemekten insan istifa eder mi be!
Sen öyle bir ahmaksın ki, demek bir gün başka paraların da ortaya çıksa, ‘‘Bunlar anamın çıkınından çıktı’’ demeyi bile aklına getiremezsin. Ama kabahat sende değil, koskoca İngiltere'de senin gibi hıyarları bakan yapanlarda.
***
Oğlum Mister Mandelson, bu işin Türkiye'de mektebi var. Gel buraya, bizimkilerden ders al. Bir ay Ankara'da kal, valla dönüşte İngiltere'nin yarısını tapulu mülkün olarak üzerine geçirmezsen ve bir kişinin ruhu duyarsa namerdim.
Banka kredileri, orman yağması, kıyı yağması, arazi yağması, hatta Amerika'da oteller, iş merkezleri, villalar, apartmanlar... Ve arada sırada ‘‘Allah peygamber’’ dedin miydi, bütün İngiltere karşında esas duruşa geçer.
Ulan Mister Mandelson, beyan etmediğin borç yüzünden istifa ederek ‘‘demokrasiyi’’ de yozlaştırdın. Başlatma sizdeki demokrasiye!
Sen gel Türkiye'ye, buradaki siyaset mektebinde biraz mürekkep yala. Siyasetin ustalarından ders al. Malın nasıl götürüleceğini öğren.
Ah Mandelson ah!.. Sen daha çok toysun. Bu işleri öğrenmek için bir fırın ekmek yemen gerekir.
Bakan olmuşsun ama siyasetçi olamamışsın.
***
Emin Çölaşan'ın notu: Dünkü yazımda Tansu Çiller'in kendi şirketi olan MARSO için nasıl iş takipçiliği yaptığını belgelemiştim. Hanımefendi'den tık yok! Olsaydı şaşardım. (Mister Mandelson duymasın, valla bu kez intihar eder).
Paylaş