Paylaş
TÜRKİYE dünyanın en demokratik, en özgür, en liberal ülkesi mi? Yoksa en vurdumduymaz, en umursamaz, en enayi, en bilinçsiz ülkesi mi?
Adını siz koyun!
Bu soruları niçin sıraladığımı birazdan anlayacaksınız. Şimdi biraz yakın geçmişe gidelim.
Bugünkü Kürtçü parti HADEP'in yerinde, 1991 yılında DEP isimli bir parti vardı. Bu partiden -CHP listesinde yer alarak- seçilen bazı milletvekilleri, Meclis'in ilk açıldığı gün Kürtçülük sevdasına düştüler. İçlerinden biri olan Leyla Zana, Meclis kürsüsüne -yemin etmeye- çıktığında başında PKK'nın renklerinden oluşan bir nesne vardı. Kürsüde Kürtçe konuşmaya kalkıştı.
Neyse, uzun hikáyeler sonrasında DEP milletvekilleri Meclis'ten yaka paça ve yakışıksız olaylarla atıldılar.
Bunlar işledikleri bölücülük suçları nedeniyle yargı önüne çıkarıldı, ceza aldılar.
Bazıları cezaevine girdi, bazıları ise yurtdışına kaçtı.
***
Burada iki gün önce Meclis Başkanı Ömer İzgi'ye, bu DEP takımı ile halen firarda olan şeriatçı takımına devlet bütçesinden her ay ne kadar maaş ödendiğini sormuştum. İzgi rakamları gönderdi. Teşekkür ediyorum. Şimdi listeye ve rakamlara bakalım:
Eski DEP takımından Hatip Dicle, Sedat Yurtdaş, Leyla Zana, Orhan Doğan, Naif Güneş, Selim Sadak, Sırrı Sakık (PKK'lı Şemdin Sakık'ın abisi).
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunlara her ay, eski milletvekili olmaları nedeniyle net 470 milyon Törkiş lira ‘‘temsil tazminatı’’ ödüyor.
Yine eski DEP takımından Ahmet Türk, Mahmut Kılınç ve Remzi Kartal'a ise ayda net 713 milyonla 1 milyar 182 milyon Törkiş lira arasında maaş ödeniyor.
***
Devletin maaş ödediği diğer grubu, yurtdışına tüyen ve halen hepsi de firarda olan üç milletvekili oluşturuyor. Bunların üçü de Refah Partisi milletvekili. Yani Erbakan hocaefendimizin adamları.
İbrahim Halil Çelik, Şevki Yılmaz ve Hazreti İsa.
Bunlara da devletimiz her ay net 1 milyar 180 milyon Törkiş lira maaş artı temsil tazminatı ödüyor.
***
Dahası var. Bir kez milletvekili seçildiniz mi, sizin ve ailenizin tüm sağlık giderleri (ölünceye kadar) Meclis bütçesinden ödenir. Yeni-eski milletvekili veya onların yakını olmanız hiç fark etmez. İstediğiniz sağlık kuruluşuna veya doktora gidersiniz, istediğiniz bakım ve tedaviden geçersiniz ve parayı devlet öder. Çoğu da bunu kötüye kullanır.
Şimdi size bu konuda da örnekler vereyim. 1999-2000 yılları içerisinde bunlardan bazıları için devlete fatura ediln sağlık harcamaları şöyle:
Ahmet Türk 11.7 milyar, İbrahim Halil Çelik 7.1 milyar, Şevki Yılmaz 1.1 milyar, Sırrı Sakık 1.7 milyar, Orhan Doğan 4.7 milyar, Leyla Zana 10.8 milyar, Sedat Yurtdaş 2.2 milyar, Selim Sadak 11.5 milyar, Hazreti İsa 379 milyon.
(Meclis'ten emekli maaşı ve temsil tazminatı alanlar arasında eroin kaçakçılığından hapis yatan MSP eski milletvekili Halit Kahraman ile aynı suçtan yatan MHP eski milletvekili Kudret Bayhan da var).
Düşünsenize, adam vatanına ihanet etmiş, yurtdışına kaçmış. Orada eski DEP milletvekilleri gibi PKK'nın, ya da Refah takımı gibi şeriatçı örgütlerin içinde yer alıyor. Hepsinin ortak özelliği, bunlar Türkiye'ye kin ve nefret kusuyor. Türkiye aleyhine yapılan ne kadar faaliyet varsa, bunlar içinde.
Bazıları ise halen Türkiye'de cezaevlerinde yatıyor...
Ve sizin devletiniz bunlara her ay tıkır tıkır, şıkır şıkır maaş ödüyor. Hem de az buz değil, 470 milyonla 1 milyar 180 milyon lira arasında.
Dahası, bunların ve bütün aile bireylerinin tüm sağlık harcamalarını ödüyor!
***
Siz bunlara para hortumluyorsunuz, böylelerini bile bizim cebimizden krallar gibi yaşatıyorsunuz ve adamlar gerek Türkiye'de, gerekse yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti'nin en amansız ve iflah olmaz düşmanları.
Kimi Kürtçülük, kimi şeriatçılık peşinde.
Yine anımsayalım, Almanya'da yerleşen, orada ‘‘Hilafet Devleti’’ kurup (!) kendini ‘‘Halife’’ diye yutturmaya kalkışan Cemalettin Kaplan, ölünceye kadar bu devletten emekli imam maaşı almadı mı?
***
Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti çok sayıda düşmanını kendi elleriyle besliyor. Vatanına milletine bağlı milyonlarca insanımız aç gezerken, biz bunlara oluk gibi para akıtıyoruz. Peki neden?
Efendim bu konuda yasa varmış da ondan! Vatandaşlıktan çıkarılmadığı sürece, milletvekilliği yukarıdaki isimlerde olduğu gibi düşürülmüş bile olsa, bu ödemeler yapılırmış! O halde değiştirsenize şu yasayı! Değiştiremezler, çünkü yarın kendilerinin başına bir iş gelmesinden ve avantanın elden gitmesinden korkarlar.
O halde yazımın başındaki soruları tekrar sorayım: Biz bu ödemeleri niçin yapıyoruz? Türkiye dünyanın en demokratik, en özgür, en liberal ülkesi mi, yoksa en vurdumduymaz, en umursamaz, en enayi, en bilinçsiz ülkesi mi? Adını siz koyun!
Gitsinler baksınlar bakalım, böyle bir rezalet, böyle bir kepazelik Amerika'da veya herhangi bir Avrupa ülkesinde var mı, olabilir mi?
(Not: Bu yazıda yazdıklarım, halen yurtdışında firarda olan eski Refah milletvekili, devletin kadrolu ve maaşlı peygamberi Hazreti İsa için geçerli değildir. Adam ne de olsa peygamber! Sonra çarpar falan, başıma iş gelir! Tövbe tövbe, ona ne veriyorsak helal olsun!)
Paylaş