SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye çok ilginç bir ülke! Eski Orman Bakanı Hasan Ekinci’nin orman yağmasından Acarkent’te sahip olduğu villalar yeniden gündeme geldi. Acarkent olayında büyük rüşvet dönmüş ve orman arazisi talana açılmıştı. Ortaklarından biri de, o sırada Orman Bakanı olan Hasan Ekinci idi.
Söylemesi ayıptır (!) ben bu konuyu bundan tam 13 yıl önce yazılarımda gündeme getirmiştim. Ulaşabilirseniz 26 Temmuz 1993 ve onu izleyen tarihlerde Hürriyet’te çıkan altı adet yazıma bakınız.
DYP Artvin Milletvekili Hasan Ekinci Orman Bakanı. İstanbul’un en değerli yerindeki Saip Molla ormanı tapusunda yüzde 11 pay sahibi idi.Orman bakanı bu orman yağmasına katıldı ve Acarkent’te 12 adet villa sahibi oldu!
Orman Bakanı Ekinci, Artvin milletvekili idi. Yüzlerce dönüm ormanı mahveden, binlerce ağacı kesen Acar ailesi de Artvinli. Hemşerilik tamamen rastlantı!
26 Temmuz 1993 tarihli yazımda ve sonrasında Ekinci’ye sormuştum:
"Şu anda ormanda yüzde 35’in üzerinde inşaat var. (Sonra yüzde 90’ı geçti.) 550 villa bitti. Güzelim orman yok olup gidiyor. Büyük rüşvet dönüyor. Ekinci’ye soruyorum:
Bu yağmadan sizin payınıza kaç adet villa düştü? Şimdi bakan oldunuz. Yağmayı durduracak mısınız? Yağmadan siz de pay aldıysanız, suçlu durumdasınız. Bu durumda Orman Bakanlığı görevini nasıl yapacaksınız?"
28 Temmuz 1993 tarihli yazımın başlığı: "Orman Bakanı istifa etmelidir."
Bunu izleyen yazılarımda belgeler açıkladım. Ormanın yağmalandığı açıkça görülüyordu. 1990’lı yıllarda bu işin yazışmaları yapılmış ve yağma belgelenmişti.
***
Şimdi geldik 2006 yılına. Yazılarımdan sonra aradan tam 13 yıl geçmiş. Bir gazeteci İstanbul’daki orman yağmasını 13 yıl önce belgelemiş. Bu sürede nice hükümetler, nice orman bakanları gelip geçmiş.
Bunların hangisi o belgelediğim yağmayı durdurmuş? Hangisi soruna el atma zahmetine katlanmış? Hiçbiri!
Şimdiki Orman Bakanı Osman Pepe yakınıyor... "Bizim görevlilerimiz o vilların olduğu yere giremiyor. Orasını silahlı adamlar koruyor" diye ağlaşıyor.
Düşünün, orman bitmiş, yağmalanmış ve devlet şimdi bile oraya giremiyor! Bundan daha acı bir itiraf olur mu?
Bu olayda binbir dümen dönmüş, devletin ve belediyelerin birçok görevlisi sonuna kadar rüşvet yemiş, ama orman bitmiş, Acarkent yükselmiş... Ve devlet oraya giremiyormuş!
Bu olay dağ başında değil, İstanbul’un göbeğinde oluyor!
Bu devletin polisi, jandarması yok mu? Gariban vatandaşın gecekondusunu başına geçirmeyi bilenler, iş para babalarına gelince 13 yıl beklemişler ve şimdi ağlaşıyorlar.
***
Burada gazetecilik yapıyorum. Nice pisliği, yolsuzluğu, hortumu, vurgunu belgelerle açıkladım. 13 yıl önce belgelerle gündeme getirdiğim bu konunun üzerine devletin bir tek yetkilisi, bir tek hükümeti adam gibi gidebilseydi, vurgun orada kalacaktı.
Ama umursamadılar. Biz yazarız, onlar aldırış etmez!..
Çünkü Türkiye’de, mutlaka yok edilmesi gereken sakat bir anlayış vardır:
"Benim hırsızım iyidir. Hırsız bendense, benim partilimse ben ona göz yumarım. Karşıtımsa üzerine gider ve ’namus’ gösterisi yaparım!"
Bu anlayış her zaman geçerlidir...
Ülkemizi batıran işte budur. Aynı rezaleti bugün de yaşıyoruz. Özellikle AKP’li belediyelerde -önemli bir bölümü belediye şirketlerinde- korkunç bir hırsızlık-yolsuzluk-vurgun sarmalı yaşanırken, hükümet bunları (bilerek ve isteyerek) görmezden geliyor.
***
Sevgili okuyucularım, yolsuzlukların, hırsızlıkların üzerine gitmek, bir gazeteci için her anlamda "tehlikeli" bir iştir. Hakkınızda hemen tazminat davaları, ceza davaları açılır. O nedenle, pek çok gazeteci korkar ve böyle konulara -elinde dünyanın en sağlam belgeleri bile olsa- girmez. Giremez.
Şimdi size bir soru sorayım da, yanıtını alınca şaşırın!
Ben 13 yıl önce Hasan Ekinci, yüzde 11 ortak olduğu orman, karşılığında Acarkent’te aldığı villalar ve Orman Bakanı kimliği ile görmezden geldiği orman yağması olayını belgelerle yazdıktan sonra acaba ne oldu?
Tahmin edin bakalım!
Ekinci beni mahkemeye verdi ve çatır çatır tazminat kazandı.
Adalet böyle işliyordu, Türkiye’nin kurulu düzeni bunu gerektiriyordu!