Burdur Garı’nda dün bizi, "Trene binmek hakkımız" diyen çocuklar karşıladı. Hürriyet Hakkımızdır Treni sayesinde, Burdur Garı’nın 2004’ten bu yana öksüz kaldığını öğrendik.
Burdur’da 1936 yılında başlayan ve insanları Isparta’ya, İzmir’e, İstanbul ve Ankara’ya ulaştıran tren seferleri, dört yıl önce zarar ettiği ve sosyal fayda getirmediği gerekçesiyle kaldırılmış. Ben söyleyenlerin yalancısıyım.
Trenle Burdur’dan çıkmak isteyenler, TCDD tarafından kiralanan otobüsle Dinar’a gidiyormuş. Seferlerin yapılmamasından en çok da öğrencilerin ve hastaların mağdur olduğu söyleniyor. Bizden duyurması.
Trenin tanıştırdıkları
Bu tren yolculuğu insana gerçekten çok farklı deneyimler yaşatıyor. Kimi zaman üzüntüyle izlediğiniz görüntülere ulaştırıyor; kimi zaman sevinçli umutlarla dolduruyor içinizi. 2008 yılında yaşadığımız ülkeyi yeniden yeniden keşfetmenin hazzını yaşatıyor. Teması insan hakları biliyorsunuz; yola çıktığımızdan bu yana, 60 yıldır Evrensel Beyanname’nin ezberlere sokmaya çalıştıklarının ne kadar zor, hatta imkansıza yakın olduğunu çıplak bir şekilde ortaya seriyor.
Yolculuğun ilk günlerinden bu yana o kadar farklı, eşitsiz duruma tanık olduk ki... Çıplak, susuz, yeşil herhangi bir bitkinin asla yeşeremeyeceği hissi veren, taş ve kayalardan ibaret köylerden, arazilerden, Karadeniz’in yeşilliklerine, Amasya’nın oya gibi işlenmişliğine, Eğirdir Gölü’nün mavinin dokuz tonunu taşıyan rengine... Eşitlik yok, dedirtiyor insana. Çünkü biliyoruz ki, taş başka şekilde biçimlendiriyor insanı, su başka şekilde. Taşların arasındaki insan sesi yok oluyor; su sözleri uzaklara taşıyabiliyor. Bunların hepsini Hürriyet Hakkımızdır Treni, bize tek bir seyahatte gösteriyor.
Ama dediğim gibi sevinçli umutlar da var: Güzel, aydınlık, bu tabloyu değiştirmeye and içmiş insanlar. Gara gelseler de gelmeseler de insan hakları yolculuğumuzu ilgiyle, heyecanla takip edenler. Arkamızdan istasyon istasyon dolaşıp bizi yakalayanlar. Onlara da taşıyor bizi tren.
Mesela, önceki gün Isparta’da Meriç Pehlivan adlı vatandaş, katılımın hiç de fena olmamasına rağmen "Bugün Ispartalı’nın hürriyete ve insan haklarına yaptığı saygısızlık, katılımın azlığı beni kahretti. Sizlerden Isparta adına özür diliyorum’’ diyor.
Küçük bir yol kazası sonucu alçıya alınan kolumu, Süleyman Demirel Üniversitesi Rektör Yardımcısı ortopedist profesör Vecihi Kırdemir, henüz tanıştığımız Gar Kafe’de muayene edip yeniden sarıyor. Aynı üniversitenin Kadın Araştırmaları Merkezi üyesi ve Tıp Fakültesi anestezistlerinden doçent Pakize Kırdemir, "Buralar çok güzel. Türkiye’nin okumuşu, eğitilmişi kabuğundan çıkıp gelmeli, ilgilenmeli" mesajını gönderiyor büyük şehirlere.