Kars’tan 35 gün önce yola çıkan Hürriyet Hakkımızdır/Tren Özgürlüktür Treni, Edirne’ye doğru yol alıp İstanbul’a yaklaştıkça katılım büyüyor ve zenginleşiyor. Öyle ki her gittiğimiz şehir, bir öncekini aşan coşkuyla karşılıyor bizi. Dün Manisa’da olduğu gibi...
Manisa’nın ağaçlıklı, şirin garı uzun süredir böyle bir panayır yerine dönüşmemişti herhalde; bir yanda Harmandalı oynayan folklorcular, bir yanda lokmacılar, mehteranla dans edenler, köşede bir dokuma tezgahı, Manisa kebabını kapışanlar, tiyatro, çocuklara insan hakları atölyeleri...
Ama bugüne kadar konferans vagonunda yaptığımız en eğlenceli "protokol" toplantısını Manisa’da yaptığımızı söylemeliyim. Önce, her zamanki mülki erkándan CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, Vali Celalettin Güvenç, Belediye Başkanı Bülent Kar ve Hürriyet tren sorumluları dışında bu kez Hürriyet yazarları Ege Cansen, Pakize Suda, Yalçın Bayer, Reha Erus, İzmir Temsilcisi Hakan Tartan da vardı. Aslında, bugüne kadar o vagonda protokol düzeyinde yapılan en geniş, en derin insan hakları ve aile içi şiddet değerlendirmesi yapıldı. Ancak yanısıra kahkalara da yer vardı.
Avukat dayak atar mı
Şöyle özetleyeyim: Belediye Başkanı Kar, "şiddet aileden doğar, çocukluğunda dayak yiyenler, büyüyünce dayak atmayı normal sayar" gibi çok haklı cümleler kurarken, "Dolayısıyla polis de, avukat da, doktor da küçükken dayak yediyse dayak atmam normal diye düşünür" demeye getirdi. Başkan gibi, kendisi de bir hukukçu olan Mengü itiraz etti: "Avukatlar dayak atmaz, Sayın Başkan!.."
Başkan diretti, "Niye? Siz çocuğunuzu hiç dövmediniz mi?.." Hayır, dedi kesin bir dille Mengü.
Bu soruya bu yolculuk sırasında ben de çok sık rastladım. Eğitimli insanlar bile, "Olabilir, çocuğunuzu siz de dövmüşsünüzdür" diye düşünüyor ve bunu ifade ediyorlar. Cevap tabii ki hayır, elbette kimse çocuğunu dövmemeli ve bu normal kabul edilmemeli. Ancak iş "polis dayağı"na gelince durmak gerekiyor. Vatandaş, devletin çocuğu değil ki sorunu buradan ele alalım. Sanırım yasaları, altında imzamız olan uluslararası sözleşmeleri, özellikle Hürriyet Treni’nin yaymaya çalıştığı Evrensel Bildirge maddelerini baştan tekrar tekrar okumak gerekiyor.
Neyse bu tartışmaya "bardağın dolu tarafından bakmak" Vali Güvenç’e düştü. Güvenç, geçmişte polisin "çocuklara" yaptığı çok çok kötü şeylerle gündeme gelen Manisa’nın, artık bu konuyu aştığını söyledi. İşkence ve kötü muamelenin Manisa Emniyeti’nde kesinlikle kalmadığını anlattı. Sonra konuşma Reha Erus sayesinde, Vali’nin ne kadar genç göründüğüne geldi. Pakize Suda da "Gençlik bir yana bugüne kadar gördüğüm en yakışıklı Vali" deyince, Celalettin Güvenç, medya önünde biraz utandı. Buna zemin hazırladığımız için özür diliyoruz Güvenç’ten.
Gediz’i hayata döndüren gençler
Güzelim Gediz Nehri’ni nasıl bu hale getirdik? Üçte ikisi Manisa sınırları içinden geçen efsanelerin nehri Gediz, bugün gidenlerin ancak burnunu tıkayarak durabildiği bir pislik yuvası: Kimyasal atıklar, ölmüş balıklar ve kendisiyle birlikte içinden geçtiği ovayı da ölüme götüren bir birikinti. Ege Kültürü Çevre ve Barış Derneği Başkanı Murat Gültekin, bu durumu nasıl tersine çevirdiklerini anlatıyor:
Coca Cola ve UNDP’nin gençlere yönelik "Hayata+" programına dahil olarak Manisa’da çok ciddi bir kamuoyu yaratmışlar. Sadece gençlerden değil, halktan da 15 bin imza toplayıp, köylüleri bile projeye katmışlar. Olay medyanın da ilgisiyle gençlik çalışmasının ötesine geçip Manisa’nın problemi olmuş. Şimdi Vali ve Belediye Başkanı’nın sözü var: Gediz Havzası 2012’ye kadar temizlenecek. Ve onlarla birlikte Hürriyet Hakkımızdır Treni de bu çalışmanın takipçisi olacak.