Paylaş
Zeytinyağı da bu inşaatın en kıymetli bağlayıcısı, taşıyıcısı, taş üstüne taş koyarak bir üst kata çıkmasını sağlayan değil mi?
Zeytinyağı yemek eşleşmesinden bahsederken bu kavramı yanımızdan ayırmamak gerek.
Hangi zeytinyağını kullanacağımız kararı, nereye varmak istediğimizi, ne inşa etmek istediğimizi bilmemizi gerektirir.
Bunu zeytinyağı yemek ya da herhangi bir eşleşme için altın kural olarak bir kenara yazabiliriz.
Yemeğimizde malzemenin acısı mı tatlısı mı önde olacak, yanında içki içilecek mi, daha sonra saklanacak mı, uzun süre pişecek mi, çiğ bir tabak mı hazırlıyoruz, zeytinyağı yardımcı oyuncu mu yoksa başrolde mi, yağımızı hissetmek istiyor muyuz yoksa sadece tüm lezzetleri bağlayıp görülmeyen bir koruyucu gibi kenarda durmasını mı istiyoruz?
Zeytinyağı ile malzemelerimizle ne yapmak istiyoruz? Al Pacino mu, Robert De Niro mu?
Karakter oyuncusu olarak Erol Taş mı, Süleyman Turan mı yoksa Nubar Terziyan mı gerekiyor...
Alt tarafı yemek yapacağız, tüm bunları düşünmeye gerek var mı diyebilirsiniz.
Nasıl bir yapının mimarı olacağınız elbette size kalmış.
Aradakileri bırakıp ilk kuraldan sonuncusuna geçiyorum. Burası kuralı olmayan bir kulüp.
Doğru eşleşme kuralı olarak belirlediğimiz her taşı, yemeğe başlarken sorduğumuz “nereye varmak istiyorum” sorusuyla yerle bir edebilirsiniz.
Mesela içinde domates, salatalık, soğan olduğu için bir salatada polifenolü düşük, hanım hanımcık bir zeytinyağı kullanmak gerek diyebiliriz.
Domates de, salatalık da, soğan da tatlı notalar mırıldayan malzemeler.
Bu tatlı notaları takip ederek polifenolü düşük, burunda taze ot, çağla kokan ya da domates çağrıştıran, damakta hafif taze tatlı bademi olan bir zeytinyağı kullanmak doğru olur diyebiliriz.
Ancak salatamız domates, soğan, salatalıkla birlikte bolca sumak, kırmızı biber, ceviz, nar ekşisi, taze kekik de içeren bir ‘bombaysa’ hâlâ aynı zeytinyağını kullanmanın doğru olduğunu söyleyebilir miyiz?
Varılmak istenen yerden de, kuralların olmadığından kastım da bu.
Domatesli yemeğe şu yağ, patatesliye bu yağ diyen formülleri bir kenara bırakıyoruz, hatta hiç girmiyoruz.
İçgüdü, malzemeyi tanımak, ne istediğimizi bilmek, hepsinden de önemlisi yediğimiz, yaptığımız her şeyi ciddiye almak.
Zeytinyağı yemek eşleme yazıları uzun bir yol olacak, bu böyle yapılır, şu böyle yapılır diye kendi kurallarımı, formüllerimi madde madde yazmaktansa birlikte çıkılan bir yolculuk, birlikte örülen bir dantel olmasını hedefliyorum.
Yolun sonuna geldiğimiz de, ki varış noktası olmayan bir yol bu, sabredip de takip eden herkesin kendine özgü bir sözlük yaratmış olmasını arzuluyorum.
Ezbere kaçmayan, kişiye özel bir dağarcık.
Yemeklerimizde ille de zeytinyağı olsun, ister kuzeyden ister doğudan, yüksek ya da düşük polifenollü olsun ama mutlaka hatasız olsun.
Paylaş